Dışarıda yağan yağmur ve şiddetli fırtına evin içindeki havayı daha da kasvetli hale getiriyordu. Bu akşam için herkes yeterince gergindi ama havanın bu hali gerginliği arttırıyordu.
Rosa, koltukta rahatça oturmuş dumanı tüten kahvesini yudumluyordu.
Başından aşağı döksem...
Güzel planlarımı tekrar tekrar susturmak zorunda kalıp etrafa bakındım. Rosa, Asahi ve Hyunsuk hariç kimse yoktu salonda.
Asahi, Hyunsuk'a bu gece ilerleyeceği planın detaylarını anlatıyordu. Onlara katılmak ya da Rosa'yla oturmak pek çekici fikirler değildi.
Yukarı çıkmak için merdivenlere doğru yöneldiğimde yukarıdan gelen ayak sesleriyle kafamı kalırdım. Jihoon, koşar adım aşağı inerken gözleri Rosa'daydı.
Her hareketini canımı yakmak için yapıyor gibiydi ama pek umrunda değildim. Sadece işini ve Rosa'yı görüyordu gözleri. Onun dışında ben de dahil her şeyi silmiş gibiydi.
"Hyunsuk," Merdivenleri indiğinde bir an bile bakmadan yanımdan geçip masadaki Hyunsuk ve Asahi'ye doğru ilerledi.
Hızlı adımları yüzünden oluşturduğu rüzgar, kokusunu doldurmuştu burnuma. Gözlerimi bir anlığına kapatmış olsam da onun etkisinde kalmamayı öğreniyordum zamanla.
Yokluğuna alışamamıştım ama vardan yok olmasına, görmezden gelinmeye alışıyordum.
Rosa'yı başta ciddiye almasam da çoktan yerimi almıştı. Ekiptekiler ondan ne kadar hoşlanmıyor olsa da Amir, ona yine iyi bir görev vermişti. Ben ise kukla gibi yanlarında gidip kalabalık oluşturacaktım.
Jihoon'la aynı ekipte olması, ona büyük bir mutluluk veriyordu, bunu anlamak zor değildi. Neyse ki ben o ikisiyle birlikte değildim bu işte. Figüran dahi olsam onlarla birlikte çalışmak odaklanmamı zorlaştırırdı.
Merdivenleri çıktığımda karşımdan gelen Jaehyuk'u görmezden gelerek odama girmek istesem de o beni görmüştü.
"Nereye bu suratla?"
"Odama." Kısaca cevap verip kapı kolunu tuttuğumda kolumda hissettiğim elle durakladım. "Jae-"
"İyi gelir, yukarı çıkalım."
O kolumdan tutup çekiştirirken merdivenlere ilerliyordu. Beni camla kaplı olan terasa çıkarmak istemesi biraz saçmaydı ama Jaehyuk orayı çok seviyordu. Sanırım onun kafasını boşalatmak için gittiği yer de orasıydı.
Kapıyı itip içeri girdiğinde arkasından beni de çekmişti. Cama doğru çevrilmiş iki sandalyede oturan Haruto ve Jeongwoo'yu görmemle kaşlarım havalanmıştı.
Burada gizli gizli oturmalarına gülümserken şaşkınca bize bakıyorlardı. Gizli buluşmada basılmış liseliler gibiydiler.
"Siz de mi buradaydınız?" Jaehyuk bana umutsuz bir bakış atıp onlara döndüğünde yüzündeki ifadeleri anlayamamıştım. Gözlerinde yabancı olduğum bir bakış vardı.
"Siz ne geziyorsunuz burada?" Haruto pek kibar olmayan tavırla bizi süzerken gözleri tek bir noktada sabitlendi. Nereye baktığını anlamak için Jaehyuk'a döndüğümde Haruto, Jaehyuk'un kolumu tutan elime bakıyordu.
"Alina pek çıkmazdı buralara." Jeongwoo gülerek konuştuğunda zorla gülümseyerek başımı salladım.
"Pek sevmiyorum burayı."
"Madem geldiniz çekin şuradan iki sandalye." Duvarın kenarındaki eski yemek masasının sandalyelerini gösterdiğinde Jaehyuk kolumu bırakıp masaya doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hide and seek ❧ jihoon
Fanfiction❧ hide and seek Hayat seni benden kopardığından beri kanatları kesilmiş bir kuş gibiydim. Nereye uçacağımı bırak nasıl uçacağımı bile unutmuştum. ©helenrensa | 2022