Bölüm 10 // "Acı Bir Masal."

2K 65 11
                                    

Bazen, ölüm size son yolmuş gibi gelir.
Çünkü herkes karşıdır istediğiniz şeye. Aileniz, onların düzenlediği hayatı yaşamanızı ister. Arkadaşlarınız ise kusursuz bir insan.
Ama siz hiç olamazsınız. Çünkü içinizde ki kişilik, her zaman beyninize baskı yapar. "Hey! Sen bu değilsin! Kendine gel!"
Ve siz, ailenizin istediği, yaşamak zorunda olduğunuz hayatla içinizde ki gerçek kişilik arasında sıkışıp kalırsınız.
Sonra ne mi olur?
Bir sancı yükselir önce bacaklarınızdan. Kalbinize bağlı her damar, tiril tiril titrer. Eski teniniz yoktur, ölü gibi beyazlarsınız. Her şey anlamsızlaşır. "İstediğim gibi yaşayamaktansa, yaşayan ölü olmayı yeğlerim." Der içinizde aptal bir ses. İntihara sürükler sizi.
Sizinse öyle gözünüz dönmüştür ki, içinizden size fısıldayan ikinci sesi duyamazsınız. "Bana bak! Kendi imkânlarını kendin yarat ve kendi istediğin hayata yelken aç!"
Belki de hayatımızda ki en büyük hatamız, o sesi duymayışımızdır.

İşte bende şimdi kendimi astığım iplere bakıyordum ağlayarak. Ne büyük aptallıktı bu! Neden yapmıştım bunu? Bir anlık öfke, umutsuzluk patlamasından mı? Ne bencilceydi oysa.
Bir ben siyahım diye elimde ki silahla kanımı akıtıp, etrafımda ki beyazları da mı kirletecektim?
Ne olacaktı ölseydim? Her şey yoluna mı girecekti?
Peh, komik.
Daha boka saracaktı her şey. Ne yapardı Devrim ben ölünce? Ağlamaz mıydı saatlerce, kesintisizce? Ağlardı tabii ya.
Ya annem, ya babam? Küçük kardeşlerim?
Ne olacaktı sahi?
Onları da mı bu zehirli nilde boğacaktım?

Derin düşünceler içindeyim, dedim kendi kendime. Yormamalıydım kendimi bu kadar.

Otel odasının telefonunu elime alarak, büyük bir acıyla tuşladım Devrim'in numarasını.
Parmak uçlarım sızlıyordu adeta. Düşüncelerim ağır geliyordu bana.
Telefon çaldı, çaldı, çaldı..
Sonra o meleklerin sesine benzeyen ses doldu kulaklarıma. Ama bir gariplik vardı, yorgundu sesi. Ağlamış mıydı o? Benim yüzümden..
"Alo?"
Nefesimle korkularım birbirine karıştı.
Neyin korkusuydu bu?
Peki bu içimde ki pişmanlık ona zamanında açılmadığımdan mı?
Tanrı bilir, dedim içimden.
"A-alo?" Sesim titremişti. Ağladığım için boğuk ve toktu.
"Nil? Neredesin?" Endişeliydi. Hemde fazlasıyla. Beni bu kadar önemsiyor muydu ki sahiden?
"Bilmiyorum." Dedim hıçkırıklarım boğazımı delip geçerken. Öyleydi. Bilmiyordum. Sanki otelin adına dair her şey silinmişti belleğimden.
"Oda servisini çağır ve adını ver. Hemen geliyorum."

~

Devrim'in arabasıyla giderken hiç konuşmuyorduk. Aslında benim için iyi olanı da buydu. Odayı görmüştü. Boyayı temizlememe izin vermemiş, kendisi yapmıştı inatla. Hiç konuşmadan.
Dizlerime gömülmüşken istemsizce döküldü dudaklarımdan.
"Mavi nerede?"
"Adem'in yanında." Sesinden hiçbir duygu çekip alamıyordum. Düz ve sertti.
"Ondan hoşlanmıyorum. Hatta nefret ediyorum. Biliyorsun değil mi? Seni benden uzaklaştırıyor." Korkuyla suratına baktım. Kızmasından korkuyordum. Aptal sarışının teki için bebekken bile tanıştığı kişiye bağırmasından korkuyordum. Bekleyin, aptal sarışın yetmedi. Aptal sarışın bir sürtük. Evet, şimdi tam oldu.
"Biliyorum. Onu seviyorum. Seni de. Senden uzaklaşmakla hata ettim. Telafi edeceğiz. Hemen şimdi lunaparka gitmeye ne dersin?"
Düşündüm.
İyi olabilirdi. Devrim'le beraber lunaparka gitmeyeli yıllar olmuştu.
Başımı salladım ve Devrim'i seyre daldım.

Sanırım şuana dek en beğendiğim bölüm bu oldu. Kısa ama uzun yazamadığımı söylemiştim. Yorum yapın litfiin ^-^

Renkli Ruhlar~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin