Tren kalkıyordu. Sallanmaya başladık. Deniz sessizce"Ne yapacağız şimdi? Keşke bu işe bulaşmasaydık."dedi. Tek yaptığımız o minik tuvalette, sıkış pıkış oturmaktı. Kimse memnun görünmüyordu. Mert"Sessiz olmaktan başka bişey yapmamızı öneriyorsan söyle."dedi. Bu tarafa doğru gelen ayak sesleri duyduk. Bilet kontrolü vardı herhalde. Biri kapımızı tıklattı ve "Dolu mu? Bilet kontrolü yapıyorum da."dedi. Hiç düşünmeden"Evet. Dolu."dedim. Mert fısıldayarak"Burası erkekler tuvaleti aptal!"dedi. Ah! Doğru ya! Burası erkekler tuvaletiydi! Fakat ayak sesleri uzaklaşıyordu en azından. Bir "oh" çektim. Evet. İnanmıştı. Saflık işte. Deniz kıkırdamaya başladı. Bana baktı ve"Ahah salak şey!"dedi. Kuzey sırıttı. Benim şu an içimde bir tek duygu vardı. Korku. Bir anons yapılıyordu. "Sayın yolcular, yolculuğumuz 3 saat sürecektir. Amerika'da hava 28°C'dir. İyi yolculuklar dileriz."diyordu. Üç saat mi? Bu çok fazlaydı. Uyumaya ihtiyacımız vardı. Fısıldayarak" Uyuyalım arkadaşlar."dedim. Erkekler aynı anda"Bana uyar."dediler. Nil"Ben zaten uyuyacaktım."dedi. Deniz"Aynen."dedi. Herkes başını bir kenara yasladı ve uyumaya başladık.