4.bölüm

50 8 0
                                    

Sabah meriçin biriyle kavga etmesiyle uyandı onur. Hemen elini yüzünü yıkayıp salona sesin geldiği yere geldi. Geldiğinde şok oldu. Yine o dünkü kadın gelmişti. Ama bu sefer tek değildi. Yanında iki tane bıyıklı kuzularıda gelmişti. Üstüne üstlük babaları bile burdaydı. Meriç ise ayakta diğerleri oturmuş bayada bii yayılmışlar, abim ise onlara ayakta bişeler diyordu. Ben gelince hepsi bana baktı. "Abi ne oluyor burda?" Dedim şaşkınlıkla. Abim ise :
"Bende anlayamıyorum ya senin sümüklü kızlarını kim istedi lan bide istemeye gelmişler lan erkek istemeye gelir siz ne içiyonuz allah aşkına." Dedi onlara dönüp. Onur hemen abisinin yanına gelip sırtını okşayıp ona teselli vermeye çalışıyordu. Meriç ise kızgınlıktan ne dediğini bilmez haldeydi. Kızların babası :
"Adınız ne oğlum sizin?" Dedi.
Abim hiç dururmu hemen atladı.
"Yaw babalık bizim adımızı boşverde siz burya niçin geldiniz sabah sabah onu anlatın." Dedi. Kızlar ise bize bakıp salyalarını akıtacaklardıki annesi mendille ağızlarını sildi. Ömrüm boyunca böyle saçma bi aileye rastlamamıştık. Abim öyle diyince şom ağızlı kadın : "aaa terbiyesizlik yapmayun oğlum bak bnm kuzularım ne de bayıldı size. Bey şu kaslı çocuk onun adı meriç diğer kahverengi saçlı çocuğun adı ise onur. Meriç 18 yaşında onur ise 16 yaşında."
Abimle ben şok geçiriyorduk.
En sonunda onur atladı :
"Noluyo yaa sen bizi nerden tanıyosun?" Dedi.
"Ben tanırum yavrucuğum. Sizi kaç aydır takip ediyoruz." Abim ikinci bir şoku yaşarken ben : "ya lütfen saçmalamayın yaa inanamıyorum bide gelinlik giymiş kızlarınız harbi şuan şoktayım." Dedim ve gerçekten beyaz bir gelinlik giymişlerdi. Ama çok kötüydü. Yırtık pırtık hiç kabarıkta değil dekoltede yoktu. Ve biraz krem rengi gibiydi. Saçlarını zaten hiç sormayın. Aynı kuş yuvası gibiydi. Helede rujları dudaklarının etrafına bulaşmış dişleri sapsarı göz boyası hiç yok bide saçma sapan duvak takmışlardı. Hani açsalar neyse bide kapatmışlardı. Ayaklarındada yırtık hiç bir süsü olmayan krem rengi babed. Ama anneleri herzamanki gibi gösterişliydi. Bu haliyle aynı çingenelere benziyordu. Belkide öyledir çünkü çok esmerlerdi. Bide annesi tüm renkleri karıştırmış ve yaklaşık 150 kilo vardı. Üstelik kısa boylu. Babaları ise tam tersiydi. Kamburdu. Giyimine özen göstermemiş ak sakallı dedeydi resmen. Biz abimle kızları görünce hayattaki yaşama sevincimizi kaybetmiş olsakta belli etmemeye çalışıyorduk. Abim biraz dalga geçsede en azından ben belli etmiyordum. Ayrıca bunlar kokarcadan bile daha iğrenç kokuyorlardı. Abim dayanamayıp camı açmıştı. Kadın :
"Oğlum birazdan düğüne gidecez."
İkimizde yerimizde kalakalmıştık sonra abim : "nee!!" Diye bi bağırdı, kulağım acıdı ama bişe demedim. Sonra babaları : "neyse meriçle onur. Siz kendinizi tanıtmadınız ama hanım sizi tanıttığına göre bende ikinize kuzularımızı tanitem." Dedi ve ikisinden birini yani ela gözlü olana parmağını uzatarak : "evet bu gördüğünüz 18 yaşında. Tam bir hanımellerdir çünkü çok güzel yemek pişirir. 1.65 boyunda 63 kilo. Adıda naciyedir. Ve bu kız meriçindir. Diğer siyah gözlü kız ise 16 yaşında çok beceriksizdir. 1.58 boyunda 46 kilo. Adıda necmiyedir. Bu kuzumda onurun'dur. Nasıl? Beğendiniz dimi?"
Deyince abimle biz oturduğumuz yerde hayattan bezmiş suratlarımızla kızlara bakıp iğrendikten sonra birbirimize baktık. Abim ağzını kımırtadarak küfür etti. Hala gözü gözümdeyken bende ağzımla sus işareti yaptım. Abim :
"Kızlarınızında dili yok galiba hayret bişey ya." Dedi alay ederek. Kadın cırtlak sesiyle : "necmiye ve naciye gösterin yavrum güzel seslerinizi de bakakalsınlar." Dedi. Naciye yani abiminki :
"Ayyy sıkıldım artık hadi ama verin şu şirin meriçi bana." Dedi. Seside bildiğimiz karı seslerindendi. Ama daha iğrençti. Ve kaba bir sesi vardı. Abim ise derin bir nefes çekip ayağa kalktı, ve : "yeter. Al git şu kızlarınıda."
Dedi kadına. Kadın ağlamış numarası yaptı. Hemde abime baka baka. Bunlar tam bir rezildi. Necmiye ise habire bana bakıyordu. Ve iğrenç sarı dişlerini göstererek gülüyordu. Ben ise tersleyerek bişe demiyordum. Babaları : "aaa yeter gayri hadi kalkın bakalım iyice geç kaldık düğüne haydenn." Dedi ve bizi kolumuzdan tutup arabaya bindirdi. Abimle ben şok geçirdiğimiz için hiç bişe diyemedik. Sadece bunlar ne ayak? Der gibi bakıyorduk, birbirimize. Babasının arabası çok eski modeldi. Çokta küçüktü. Zor sığdık. Okadar yavaş sürüyorduki iki saate anca varırız diye düşündüm. Dördümüz arkadaydık kadınla adam ise öndeydi. Biz abimle iki kızın ortasındaydık. Abimin yanında yani cam kenarında naciye vardı. Diğer yanda ise necmiye. Şaka gibiydi. Sinirden ağlicaktım, ama rezil olmamak için bişe demedim. Sonra necmiye bana sokularak ellerimi tuttu. Hemen : "noluyo ya?" Dedim elimi çekerek. Kız ise ağzının iğrenç kokusuyla : "aa canikom birazdan evlenicez zaten sıkma canını." Dedi baş parmağını boğazımda gezdirip. Çok sinirlenmiştim. Resmen düğün dairesine gidiyorduk. Abimgile baktım onlar ne yapıyor diye ve gülmemek için kendimi zor tuttum. Kız abimin saçlarına elleyip elleyip duruyordu. Abim ise her defasında elini sertçe çekiyordu. Abim en sonunda kızı azarlayıp bana doğru döndü. Ve : "bunedir yaa?" Dedi sinirden ağlicaktı oda. Ben bişe diyemedim. Ve araba durmuştu. Babası hemen aşağı inip kapımızı açtı. Harbi salak bunlar. Hiçte gösterişli olmayan bir daireye geldik. İçerisinde en az 50 kişi vardı. Ve hepsi bunların akrabasıydı. Abimle şok olmuştuk. Biz hayretle etrafı izlerken babası gelip : "haydi bakalım siz gelin damat odasına." Abim : "ne ora ne ya?"
Dedi. Babası ise : "gelin ile damatın özel odaları orda fotoğraf çekicekler sizi yemek yiceksiniz ve birlikte oturucaksınız taaa ki düğün başlayana kadar." Dedi. Ben : "iyide ikimizde evleniyoruz aynı andamı olcak düğün?"
"Evet bücür şey aynı anda olcak şahitler ise ben hanım ve sizin anne babanız!"
"Ne! Ama bizim babamız annemiz 3 yıl önce öldü."
"Meraaakk etmeee biz herşeyi ayarladık. Benim kardeşim sizin babanız gibi olucak yani şakacıktan onlarında soyadı korkmaz olucak. Hanımımın kardeşide sizin anneniz Abim sinirlenerek :
"Ya ne saçmalıyosunuz siz ya!"
"Sus hadi bakim siz gelin damat odasına." Dedi ve abimle naciyeyi bi odaya benle necmiyeyi ise bi odaya atıp kapıyı örttüler. Kızla odada tek başımaydım. O bana bakıyordu bende ona. Çok saçmaydı yaa. Kız burun dibime kadar gelip boynuma elleyerek :
"Biliyomusun ben çok mutluyum. Çünkü sen çok taşsın."
"Taşmı?"
"Evet niye?
"O ne be malmısın?"
"Ayy çok cahilsin yakışıklı anlamında yani." Dedi. Bune saçmalıyordu gerçekten anlamıyordum. Neyse dedim içimden ve koltuğa oturdum. Kız tam kucağıma otururken kalktım.
"Noluyo be manyakmısın geç başka bir yere otur." Dedim sinirlenerek. Kız ise güya üzülmüştü çokta umrumda. Hemen yanıma geldi. Bende :
"Okul?" Dedim.
"Ne okulu?"
"Okul işte o nolucak okuyoruz biz daha ya?"
"Yoo ben okumuyorum." Benim tam bi nasıl yani dememe kalmadan fotoğrafçılar gelip gülümseyin dediler.
Ben tam 'ama' dicektimki kız ağzımı tutup yanağımı öperek poz verdi. Ben ise kameraya bakakaldım. Ama çoktan çekmişti. Sonra bi kaç tane foto daha çektikten sonra gittiler. Bizde yemeğe başladık.

Meriçle naciye ise odada oturuyorlardı. Kız uzaktaydı. Çünkü korkmuştu. Meriç çok güçlü ve sinirli biriydi. Her an migreni tutar sinir krizi geçirebilirdi. Meriç ise diğer koltukta kıza içinden milyonlarca küfür ederek uzanıp tavanı izliyordu. Kız da meriçi izliyordu. En sonunda fotoğrafçılar gelip gülümseyin deyince meriç "yeteeeerrrrrrr" deyip bağırdı. İlk önce bi şok geçirdi fotoğrafçılar ama sonra onlarda gitti. Meriç ise oturduğu yerde başını tutarak : "of al işte migrenim tuttu yine lanet olsun." Dedi. Kız ise hayranlıkla onu izlemeye devam ediyordu. Ve nihayet bi görevli gelip :
"Hazırmısınız?" Dedi meriçgile. Kız başını sallayıp meriçin koluna girdi.
Kapıdan çıktıklarında necmiye onurun koluna girmiş onlarda bunları bekliyordu. Meriç içinden fesupanallah diyordu. Kızlar sarı dişlerini göstere göstere erkekleride alıp salona geldiklerinde bişeyler patlayıp ışıklar açıldı. Ve çok gürültülü bir alkış sesleri vardı. Onurla birlikte dördümüzde masaya oturduk. Yine biz ortadaydık. Orkestra bile vardı. Sonra nikahımızı kıyıcak hoca gelip oturdu. Ve ilk önce onura : "adınız soyadınız?" Dedi. Onur : "onur korkmaz." dedi.
"Doğum tarihiniz?"
"Hmm şeyy 1994." Deyince biz ona baktık. Ama zaten kendi doğum tarihini diyemezdi. Mecbur 21 yaşında olmak zorundaydı. Hoca :
"Anne adı?"
"Selin korkmaz."
"Baba adı?"
"Mustafa korkmaz."
"Pekiii necmiye otluyla evlenmeyi kabul ediyormusunuz?"
Deyince onur afalladı. Ama bişede diyemezdi, çünkü kızların babası masanın altından bize silah gösteriyordu. Onur : "e..evet." Dedi kekeleyerek. Ve herkes alkışladı. Kızada aynı soruları sorunca sıra meriçgile gelmişti. Hoca :
"Adınız soyadınız?"
"Meriç korkmaz."
"Doğum tarihiniz?"
"1994"
"Anne adı ?"
"Selin korkmaz."
"Baba adı?"
"Mustafa korkmaz."
"Naciyeyle evlenmeyi kabul ediyormusunuz?"
"Ha" tam abim hayır derken kızların babası bana silah uzatınca abim öyle bir baktıki ben bile korktum. Ama oda mecbur evet demişti. Nikahımızı kıyıp evlilik cüzdanımızı verdikten sonra kalkıp evlerimize gittik. Kadın bizim evin önüne bizi bırakınca :
"Şimdilik kızlar bizde kalsın yarın burya gelirler." Dedi ve abim sinirden onlara bakmadan benide alıp eve girip kapıyı çarptı. Sonrada koltuğa oturup başını tuttu. Anlaşılan migreni tutmuştu, yine. Hemen ilacını götürdüm.

MİGREN‼️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin