"Aslında alkol hâlâ damarımda ama sen yoksun yanımda~"
*Hürkan*
Sabah uyandığımda ilk gördüğüm şey dünden kalmış, kokuşmuş ve ölü gibi duran ben oldum. Güzel, sıcak yatağımdan çıkmak istemememe rağmen kursum olduğu için yataktan çıktım, üstüme ilk bulduğum kalın şeyi geçirdim ve yüzümü yıkamak için banyoya yöneldim.
Aç olmanın verdiği mide bulantısı ile mutfağa gittim, dolabı açtım ve karşımda gördüğüm şeyle bir küfür savurdum.
"Cidden dolapta sadece bir domates ve küflenmiş ekmek mi var? yaşamayı öğrenmeliyim."
Küçük bir küfür daha savurup odama gittim, gitarımı çantama koyup sırtıma aldım, yavaş adımlarla sanki hiç gitmek istemezmişçesine kapıya yöneldim.
"Ben neden gitar kursuna gidiyorum ki, hiçbir şey beceremeyecek kadar aptalım."
Kendimi küçük görmek benim için çok normaldi, bazen kendime karşı nefret duyar küfürler ederdim bazen ise çok severdim, eh biraz delilik var.
Kursa doğru yürürken parkta birini gördüm, esmere kaçan teni, hoş kahverengi saçları ve gitarı. Sanki her an oturup arkadaş grubunun önünde "Akdeniz Akşamları" söyleyecek gibi duruyordu.
Kursa vardığımda o çocuğunda orda olduğunu gördüm, ve etrafında kızlar... ben niye çirkindim ki sikeyim, kızları itiştirip sınıfa geçtiğimde hocanın çokta gelmiş olduğunu ama kızların ve o esmer prensin içeri girmemek için direndiğini anladım.
İçeri girerken göz göze geldiğimizde sanki bütün vücudum yanar gibi oldu, yanıma oturdu solgun yüzüne yandan yandan bakmaya çalışıyordum. Sonunda yine gözlerimiz buluştuğunda güzel bir gülümsemeyle karşıladı beni, bende karşılık verdim karşımda duran bu yakışıklı gence.
"Adım Emre seninkini sormaya gerek yok biliyorum, Gürkan mıydı..?"
kıkırdadım "Hürkan, herkes karıştırıyor."
tatlı ve utanmış bir şekilde gülümsedi. Hoca derse başladığında sanki o "Akdeniz Akşamları" çalacak çocuk yok olmuş yerine amatör, daha nereye basacağını bilmeyen bir çocuk gelmişti."Üstteki yere basman gerekiyor, alttakine basarsan yanlış yaparsın." ağzından mahcup olmuş küçük bir ''teşekkür'' duyduğumda kendimle biraz olsun gurur duydum.
"Hey, Hürkan kurs çıkışı bana gelip öğretmek ister misin? biliyorum biraz ani oldu ama...sanırım güzel çalıyorsun."
küçük bir şaşkınlıkla yüzüne baktım, cidden ben iyi mi çalıyordum, oysa daha duymamıştı bile. "Ben, b-ben o-olur yani ama sen daha duymadın k-ki." güzel bir gülücükle yüzüme baktı. "Ben anlarım, o zaman çıkışta beni bul kapıda sigara içiyor olurum herhalde." başımı onaylarmışçasına salladıktan sonra derse odaklandım, hayır odaklanamadım.. güzel bir parfüm kokusu, sanki bütün damarlarımda dolaşan bir parfüm... sanki emir veren ve itaat etmemi isteyen bir kokuydu.Kurstan çıktığımda Emre kapıda duruyor ve sigarasını içine çekiyordu.
"S-selam Emre." kaşları hafif çatık bir şekilde bana döndü ve gülümsedi. "Hazır mısın? gidelim mi?" kafamı evet anlamında salladım, yavaş yavaş Emre'nin evine yürümeye başladık, yol boyunca tek kelime etmedik ki eve geldiğimizde de aynıydı biraz bir şeyler öğrettim. Havaya baktığımda çoktan akşam olmuştu,
"İstersen bende kalabilirsin, ben koltukta yatarım." hayır demeyi istedim ama kalbim buna dur dedi, "O-olabilir yani, rahatsızlık v-vermiyorum değil mi?"
"vermiyorsun domates, cidden bu soğukta nasıl kıpkırmızı kaldın?"
duraksadım.. "b-ben.."
Emre küçük bir kahkaha attı, "Tatlı ve komik bir çocuksun, iyi ki yanına oturmuşum!" gülümsedim, cidden benim hakkımda iyi ki diyen biri vardı, bir arkadaş, belki de bir dost."İyi geceler dostum, dikkat et dolabımda ki canavar seni yemesin." Emre'ye şaşkın şaşkın baktım, "Şakaydı be, hadi iyi geceler." kafama sanki kedi seviyormuş gibi pat pat yaptı, "İyi geceler...".
"Emre'nin yatağı, Emre'nin.. Emre.. Em.. e.."
Kendimi uykunun kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rosaceae
Teen Fiction"Gitar tellerini nasıl tıngırtacağımı bilmiyorum, Öğretir misin?"