39. PARÇA

388 23 1
                                    












Karşımdaki manzara beni her seferinde kendine mest etmeyi becerirken, içime işleyen huzur başımı çimenlerin üstüne yaslamayı kendine vazife bilmiş gibi rahatlıkla arkaya bıraktı.

Ayın yansıttığı ışık gölün ortasında yansımasını sunarken etrafta tek bir böceğin bile varlığı olmaksızın ortamdaki sessizlik uzun zamandır böyle bir konuma ihtiyacım olduğunu haykırıyordu. Öyle ki, beynim bile artık tamamen an'a odaklanmış ve ileri geri her hangi bir şey düşünmeden kendinin de böyle bir huzura ihtiyacı olduğunu sesli olmasa da, suskunluğu ile dile getiriyordu.

Bakışlarım beynimin anlamsız olduğunu dile getirmediği için tek tek yıldızları saymaya başlarken yirmi yedinci yıldızın diğerlerine göre fazla sönük olduğunu farkettiğimde dudaklarım istemsizce büzüldü.

Acaba o da diğer yıldızlar tarafından daha sönük olduğu için dışlanıyor mudur?
Acaba onu umursamayanları o da umursamayarak görmezden geliyor mudur?

Ona değer veren ve karşılıksız ilgi gösteren arkadaşı var mıdır ki?

Ah, Tanrım, gerçekten saçmalıyordum! Yıldızdan bahsediyoruz, insan toplumunun gereksizliğinden değil!

Derin bir nefes alıp, yerimde dikleştim.
Havanın soğuduğunu hissediyordum ve sadece uzun kol t-shirt ile bir az daha yerde oturak şekilde durursam, fena şekilde hastalanacağım benim için öngörülebilir bir gerçekti.

Ayağa kalkıp, dakikalar içinde ahşap kulübenin içine girince geldiğimde yakmama rağmen, üç saat boyunca çalışan, dışarı çıkınca sadece bir saatliğine alevini söndürdüğüm şömine evin ısısını tam olarak dengeleyememişti.

Vakit kaybetmeden şöminenin önüne gelip, hafif çömelerek, cebimden çıkardığım çakmağı hala tükenmemiş ve varlığını koruyan bir çoğu odunu tekrardan yakarak, camını tekrar aşağı indirip, önündeki koltuğa kuruldum ve yan tarafa fırlattığım battaniyeye sarılarak gözlerimi harlanan ateşe diktim.

Bir süre alevlerin bir biri ile ahenk içindeki dansını izledikten sonra iç çekip, telefonumu elime aldım.

Televizyona bağlı olan telefonumdan her hangi bir polisiye filmi aktarıp, kapattıktan sonra kumandayı elime alıp, sesini bir az daha açarak, dikkatimi konusuna vermeye çalıştım.

Normal insanlar gibi.

Tek istediğim her yalnız yaşayan insanlar gibi bir kaç günlüğüne normal hayat yaşamaktı.

Sadece bir kaç günlüğüne...



***


Kendim için yaptığım kahve ile birlikte koltuğa doğru yürürken masadaki meyve tabağından küçük bir portakal dilimini elime alıp, yiyerek şöminenin karşısına oturdum.

İki gündür buradaydım ve sakinliğim kendimi bile şaşırtıyordu.

Bu seferki tatil diğerlerinden daha da iyi gelmişti, çünki artık beynim de küçük bir inzivayı kendine borç bilmişti.
Gitmem gerekiyordu, bunun gayet de farkındaydım, fakat içimden bir karmaşaya girmek, bir şeylerle uğraşmak gelmiyordu.

Etrafımda hainler vardı, düşmanlar vardı ve sadece tökezlemem onların harekete geçmesi ve bir şeyleri başarmaları için yeterliydi.

Ben bir kadın olarak yorulmamalıydım;
Düşmemeliydim;
Ayaklarımın üzerinde her an dimdik durmalıydım.

Artık dayanamayıp telefonumu açtığımda bir kaç dakikanın ardından bildirim paneline düşen yazılar istemsizce yüzümü buruşturmama neden olmuştu.

BELKİ DEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin