Wooyoung neler olduğunun bilincine vardığında oda çoktan bulanıklaşmıştı ve hayatta kalma içgüdüleri sonunda harekete geçtiğinde San'ı bir anlığına şaşırtmayı başardı.
Önce dizleri hareketlenip diğerini tutuşunu tamamen bıraktırmasa da en azından biraz olsun gevşetmeye yetecek kadar uzağa tekmeledi.
Wooyoung nefes nefeseydi, telaşla odanın içine bakınıp San'ı incitmemenin ve aynı zamanda hayatını kurtarmanın bir yolunu aradı.
"San! San, beni dinle, benim, Wooyoung!"
Yongguk'a neler olduğunu çoktan bilmeseydi, Wooyoung şimdi şaşkına dönmüş bir halde olurdu.
Bu yüzden panik içinde San'ın, içindeki kendisinden çok daha güçlü olan adama karşı zayıfça savaşan, gözyaşlarıyla ıslanmış yüzüne baktı. Konsantre olması gerekiyordu.
"San, dinle beni, ben–" San daha da fazla güç kullanarak boynundaki baskıyı artırırken Wooyoung oksijeninin tekrar kesildiğini hissetti, öksürmek istese de yapamıyordu.
"Woo, Woo..." Üzerinde ağlayan adam en az Wooyoung kadar çaresizdi, sıcak göz yaşları Wooyoung'un az önce tutkulu bir şekilde San'ınkilerle dans eden dudaklarına damlıyordu. Bilinci açıktı.
Wooyoung can havliyle çırpınıyor, etrafı tekmeliyor, yabani bir direniş içinde üzerindeki dirayetli adamın hapsinden kurtulmaya çalışıyordu. Dayanma gücü bir kez daha zayıfladığında kafasında uçuşan düşünceler de hızla dağılmaya başladı. Bu mücadeleden galip çıkmasının imkanı yoktu.
Gözlerinin önünde siyah noktacıklar dans ediyordu.
"Woo! Hayır, yalvarırım benimle kal! Wooyoung! Wooyoung!"
"San!"
Ses, pamuklu bir yünün içinden geliyormuş gibiydi sanki, Wooyoung'un içine batmak istediği kalın, kabarık bir yünden geliyormuş gibi, Wooyoung kenetlenen parmaklarının San'ın teninden nasıl kaydığını, her şeyin nasıl karardığını hissetti belli belirsiz, ve-
Bir sonraki saniye içinde ciğerlerini dolduran soğuk hava keskin bir bıçak saplanmış gibi canını acıttı. Bir anlığına her şeyin aniden meydana gelmesi, bilincini kaybetmesi ihtimalini daha da güçlendirmişti.
Panik içinde öksürdü, aynı anda hem nefes almaya çalışıyor, hem de ciğerlerini daha fazla baskılamamaya çabalıyordu, hissettiği bir diğer şey ise vücudunun üzerindeki ağır yükün yok olması ve etrafında birden fazla sesin yükselip birbirine karışmasıydı.
Üzerinde onu destekleyip hafifçe doğrultarak sıcak bir vücuda yaslayan temkinli eller ve alnında ılık bir nefes belirdi.
Oda yavaş yavaş dönmeyi kesti.
Yaşıyordu, Wooyoung hayattaydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monster Under The Bed | woosan
FanfictieKüçükken hepimiz yatağın altındaki canavardan korkmaz mıydık? Wooyoung da diğer herkes gibi korkuyordu. Ama çocuksu endişeler, sahte hayaller ve sevimli korkular olması gereken şeyler, onun için beklediğinden çok daha gerçekti. - -childhood fears!AT...