20

1.3K 110 34
                                    

Kim Taehyung.

Hayatı boyunca kendi ayakları üzerinde durmuş ve bir kere bile kimseden ilgi veya sevgi istememişti. Buna ihtiyacı olduğunu da düşünmemişti. Ta ki gözlerinde yıldızları barındıran tavşan güzeliyle tanışan kadar...

Jeon Jeongguk, Kim Taehyung'un dönüm noktasıydı adeta. Çoğu zaman neden yaşadığını sorgulayan ve bazen de ölüm girişiminde bulanan genç esmerin dönüm noktası. İlgiyi ve sevgiyi de işte o zaman istemişti esmer. Çünkü tavşan güzelinin kalbi o kadar güzeldi ki, o güzel kalp sadece kendisini sevsin istemişti ama buna bile izin vermemişlerdi. Çekip almışlardı tavşan güzelini elinden.

Şimdi de soruluyordu esmer. Neden dünyaya gelmişti? Neden hala hayattaydı? Tanrı onu acı çeksin diye mi göndermişti yeryüzüne? Bu yüzden mi ölmek istediğinde ölemiyordu?

İli gün önce eline ulaşan bilgiler ve görüntülerle zihni düşünce savaşına girmişti. Ne yapacağını bilemeden terk etmişti olduğu yeri. Hiçbir şeyi umursamamıştı o an. Ne yerde bıraktığı telefonunu ne de katılacağı yemeği... O sadece her şeyden uzaklaşmak istemişti ve yapmıştı da ama ne zaman ki arabayı boş sokaklarda sürmeye başladığında düşmüştü aklına umursamadı gereken şeyler. Geri dönmek istemişti ama çoktan geç kaldığını bildiği için hiç durmayan gözyaşları daha da hızlanmış ve hızla sürdüğü arabayla yaptığı aptallık yüzünden ölmeyi planlanmıştı. Yapamamıştı. Çünkü zihninin bir köşesinden fırlayan tavşan güzelinin gülüşü bunu yapmasını engellemişti.

Boğuk sesiyle bağırıp bütün hıncını direksiyona geçirdiği yumruklarla geçirmeye çalışmıştı. Kendine kızgındı. Her şeye kızgındı. Sonra durdu. Yaşlı gözlerine bir grup takıldı. Sokakta yakalayarak yürüyen kendisinden bir-iki yaş küçük gençlere baktı bir süre. Yavaşça indi arabadan. Anahtarını bile içeride bırakmıştı ama umursamadı. Sarhoş gençlere yaklaştı. Yaklaştıkça hızlandı ve bilerek aralarından geçerek onlara çarptı. Yürümeye devam etmedi. Durdu ama arkasını da dönmedi. Fransızca birkaç kelime duydu ama cevap vermedi. Sadece bekledi. Olması gereken şeyi bekledi. Beklediği şey çok da gecikmemişti.

Güçlü bir el omzundan tuttuğu gibi esmeri savurdu. Sonra da bacağına bir tekme yedi. Esmer ise aldığı darbeyle yere düşmekten başka bir şey yapmadı. Gelen diğer darbelere de bir şey yapmadı. Hem de hiçbir şey. Zihnin de son beş yılda olduğu gibi tek bir cümle yankılanmıştı. Bütün bunları hakediyorum...

Tek başına kaldı sonra esmer beden. Yerde burnundan ve ağzından kan gelirken sırt üstü öylece uzamaya devam etti boş sokakta. Her yerinin ağrımasına rağmen gülmeye başladı. Kahkahalarla gülmeye başladı. Sonra bu kahkahaları hızkırıklara dönüştü. Orada saatlerce ağladı.

Sonra oradan kalktı. Zor da olsa ayağa kalktı. Alışığım, dedi kendine. Gün doğarken arabasını arkasında bırakarak saatlerce sokakta sokak dolaştı. Akşam olana kadar dolaştı vücudundaki ağrıları umursamadan. Onu görenler yüzündeki kanlar yüzünden yüzlerini buruştururken umursamadı.

Bir markete girdi sonra. Poşetler dolusu bira aldı ve sonra yine saatlerce yürüdü. Güneş doğarken de bir deniz kenarına geldi. Kimsenin olmadığı bir deniz kenarında bedenini serbest bıraktı kumlar üzerine. Yanındaki biraları içti tek tek.

Şimdi ise aldığı biralar bitmiş ve yüzündeki kanlar kurumuştu. Elmacık kemiğinde mor ve yeşil renklerden oluşan bir şişiklik vardı. Vücudunda bile morlukların olduğuna emindi ama umursamıyordu. Hiçbir şey hissetmeden, kollarını iki yana açmış bir şekilde öylece kumların üzerinde uzanıyordu ve yine soruluyordu. Neden yaşıyorum ki?

Denizin dalgaları ayakkabılarını ıslatırken kararmaya başlayan havaya bakıyordu boş gözleriyle. Ağlamak istiyordu ama göz yaşları artık akmıyordu. Kaybettim, diye geçirdi içinden. Tam kazanıyorum derken yine kaybettim onu...

Only Then | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin