Bugün akşamı zor etmişti Muzaffer. Bütün gün gözü saatteydi. Zaman geçmek bilmemişti. Dakikaları saya saya, zar zor akşam etmişti. Saat dokuza doğru, elemanlar standları içeri alırken, zaten heyecandan deli gibi atan kalbi daha da hızlandı. Fark ettiği şeyle kendine kızdı içinden.
'Alt tarafı bir çay içeceksiniz. Ne bu heyecan lan kendine gel.' diyerek telkinde bulunuyordu kendine ama işe yaradığı söylenemezdi. Aşırı heyecanlı hissediyordu.
"Standların hepsini aldık." dedi elemanlardan biri. Muzaffer başıyla onayladı ve hepsini gönderdi. Mağazadaki aynalardan birinin karşısına geçti ve üstüne çeki düzen verdikten sonra, sigortaları kapattı ve mağazayı kilitledi.
Mağazanın önündeki basamaklardan inmek üzereyken, telefonundan gelen mesaj sesiyle, telefonunu eline aldı. Selman, köşe başında, arabada beklediğini yazmıştı. Mesajı görünce heyecanla yutkundu ve onaylayan bir mesaj atıp, basamaklardan indi.
Birkaç dakika sonra, köşede bekleyen gri arabayı farketti. Kalbi deli gibi atarken, derin bir nefes aldı. Heyecandan bayılabilirdi. Birkaç dakika içinde arabaya geldi ve sessizce ön tarafa bindi.
"Selam." diyen sese baktı ve aynı şekilde karşılık verdikten sonra, emniyet kemerini taktı.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu rahat görünmeye çalışarak. Aslında çok rahat sayılmazdı. İlk kez bir erkekle buluşmuyordu ama Selman'la ilk kez baş başa buluşuyordu. Bu yüzden heyecanlı ve gergindi.
"Geçen arkadaşlarla gitmiştik bir yere. Güzeldi orası. Oraya gidelim mi? Eğer aklında bir yer varsa söyle ama." dedi Selman, ana yola doğru çıkarken. Muzaffer gülümseyerek cevap verdi.
"Düşündüğüm bir yer yoktu. Senin dediğin yere gidelim." dedi, yola bakarken. Selman, başıyla onayladı ve mekana doğru sürmeye başladı. Onun da Muzaffer'den aşağı kalır yanı yoktu. Çok heyecanlıydı ama duygularını saklama konusunda, Muzaffer'den iyiydi. Rahat görünmeye çalışıyor, bunu başarıyordu da.
Bir süre sonra, mekana geldiler. Muzaffer, hayranlıkla baktı karşısındaki manzaraya. Yaşadığı şehirde böyle güzel yerler vardı ama onun şu an haberi oluyordu.
"Nasıl manzara?" diyen Selman'ın sesiyle, bakışlarını ona çevirdi.
"Çok güzel. Gerçekten bayıldım." dedi gülümseyerek. Selman, gülümsedi ve koluna sardı elini.
"Dışarıda oturalım. Bir şeyler de yiyelim. Acıkmışsındır." dedi ve çok göz önünde durmayan bir masaya geçtiler.
Akşamları serin oluyordu ve bu yerde denize yakın olduğu için, daha bir esiyordu. Muzaffer, ellerini kollarına sürttü istemsizce. Selman, Muzafferin üşüdüğünü farketti ve ayaklandı. Hemen yanındaki sandalyenin üstünde duran, yeşil polar şalı, Muzaffer'in üstüne sardı. Bir şey demeden tekrar yerine oturdu.
Muzaffer, Selman'ın yaptığı şeyden sonra çok heyecanlı hissediyordu. Onu düşünerek yaptığı bu ince hareket, Muzaffer'i daha bir düşürdü Selman'a. Birkaç saniye Selman'a baktı. Selman, elinde menüyü inceliyor görünümü veriyordu.
"Teşekkür ederim."dediğinde, Selman bakışlarını Muzaffer'e çevirdi.
"Önemli değil. Üşüyordun. Gerekeni yaptım." dedi gülümseyerek ve tekrar menüye döndü. Muzaffer, Selman'ın utanmış halini izlemeye başladı, çenesini eline dayayarak. Selman ise, hâlâ menüyü inceliyormuş gibi görünüyordu ama aslında ikisinin de aklı birbirindeydi.
Yorumlarınızı bekliyorum ✨️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL MESELESİ (BxB)
RomanceARSIZ adlı kitabımdaki, Selman ve Muzo'nun kitabıdır. ... 'Hiç kendine çarptığın oldu mu birden bire bir köşe başında?' 15.09.2022 - 05.06.2023