0

711 41 78
                                    

Barbie bebeğim için. tkleeji

0: Tell me thing that you've done.

Bana yaptığın şeyi söyle.






Bir başkasının altına girdiysen aramızdaki bu sikik şey bitti demektir.

Evet tam olarak ettiğimiz 一sayamadığım kavganın ateşini fitilleyen cümlesi buydu Jungkook'un. Kafam öylesine bir baş ağrısına sahiplik etmişti ki; neredeyse çöküp ağlayacaktım arama esnasında. Her ne kadar ilişkimiz konusunda kendimi en çok seven, uğruna deli divane olan kişi olarak nitelendirsem de kesinlikle başta peri masalı gibi gözüken, sonrasında takıntıya eğrilmiş konumdaydım.

Jungkook ile, kafasına sıkmak istediğim herif, ilişkimiz olimpiyat soruları misaliydi. Bazen ne ona ne de kendime anlam verebiliyordum zira sonu bitmeyen kavgalarımız sonrası sert geçen sevişmelerimiz bizi tahtaravalli üzerinde alçalıp yükselen anlamsız bir karmaşaya sokmuştu. Ağlıyor, sesimi olabildiğince yüksek tutarak çirkefleşiyor, gür kahkahalar atıyor ve inliyordum. Evet tam olarak kavgalarımız esnasında sesimi dizginleyebildiğim hiç bir an var olmuyordu.

Daha komik olanı, ilişkiye dair daha hiç bir şey ortada yokken bile tartışıyoruz olmamızdı. Bana karşı hisleri yoktu ama görüp görebileceğiniz en karaktersiz insan olduğundan hislerimi bilmesine karşın ona yazmaya devam etmemi istemişti ve ben bunu aptal gibi kabul etmiştim.

Nefesim kesilene kadar ağladığım zamanlar öylesine fazlaydı ki onun yüzünden; tiyatro kursunda sergileyeceğim 'ayrılık' konulu tirad sonrası bile onu düşündüğümden ağlamış; neredeyse boşluğa tokat atacak hâle gelmiştim.

Erkek arkadaşım beni fazlasıyla tüketiyordu.

"O piç kurusunu sike sike konuşturacağım. Yeminim olsun Taehyung, keyfimi kaçıracak tek kelime ederse ikinizi de ortadan kaldırırım."

Kalbime en ağırlık eden şey ise bana gram toz tanesi kadar bile güvenmiyor oluşuydu. Beni gecelerce ağlatan, kendisinden soğutan buydu işte. Yüzünü tanınmaz hâle getirene kadar dağıtmak istiyordum.

Patlama noktasındaydım. Bana karşı üslubunu takınması gerekiyordu. Haddini aşacak hareketler sergiliyordu ve bunlara asla tolerans göstermeyen biri olduğumu en başından bilmesine rağmen sinirlerimi öylesine germişti ki; sinirden ellerimi önümde birleştiriyor, oradan güç alarak kendimi sakin tutmaya çalışıyordum.

"Şaka gibisin! Siktir git, tamam mı Jungkook!? Siktir git evimden!"

Yanaklarımda dinlenen yaşlar durmadan bir sonrakini karşılıyordu yarı yolda. Altında, karşısında, uzağında; her boşlukta ona ağlıyordum! Kendime yapabileceğim en saygısızca hareketi yapıyordum resmen fakat elimde olmadan gerçekleşiyordu her biri.

Başkasıyla onu aldattığımı söylüyordu. Buna inanmıştı.

"Manyak edeceksin. Adamı manyak edeceksin, Taehyung! Elim ayağım titriyor görmüyor musun!? Bana gösterdiği fotoğraflar ne öyleyse. Tanımıyor muyum lan ben oğlumun bileğindeki dövmeyi! Ne bekliyorsun lan benden!"

"Bana güvenmeni! Bir kez olsun bana güvenmeni bekliyorum Jungkook!" Bağırmaktan sesim kısılacaktı. Bu tartışma sonrası bunun yaşanacağına öylesine emindim ki; yan yana geldiğimiz her an için kaçınılmaz sonumdu.

Ağlamak hiç bir şeyi düzeltmiyordu. Ona olan kırgınlığım ve öfkem hâli hazırda duruyordu ortada.

Yanağında izi çıkan tokatımın varlığı duruyordu işte hâlâ. Onun hıncını çıkaracağını biliyordum ama bu sefer izin vermeyecektim. Hiç bir şey olmamış gibi içimi dolduracağını düşünüyorsa yanılıyordu.

Derin nefes almak adına uğraş için girmiştim resmen. Göğsümde halter dinleniyor gibi hissediyordum; bu herif her duyguyu sinsice kanıma işliyordu. Ondan kaçmak zordu. Bakışlarınızı değdirdiğiniz her köşeye süzülüyordu silueti. Jeon Jungkook delirmenin eşiğinde verilen psikiyatri ilacıydı. Bir sike yaradığı yoktu, delirdiğin noktada uçmaya devam ediyordun fakat peşinden kovaladığı takdirde acıyla yeri boylaman an meselesine dönüşüyordu.

Jungkook kovalamayı sevmezdi. İstisna görürdü beni. Bundan olsa gerek ciddi mânâda üzerimde oluşturduğu baskı çok ayrı boyuttaydı. Tanrım! Jaehwa'yı bana emanet edebiliyordu.

İşlettiği barın barmeni Jung'un kollarından düşmeyen kızını; çıplak bacaklarımızın iç içe geçtiği ranzasının ardında bıraktığı bana teslim edip işine gidebiliyordu.

Onun için özel olduğumu düşünüyor, buna seviniyordum fakat aptaldım! Farklı bir açıklaması olamazdı bunun. Jungkook'un ortası yoktu. Sonbahar mevsimi gibiydi. Hem sıcaklığı yüksek tutup, hem soğuğu tenime işleyebiliyordu. Jaehwa'nın babasını her özlediği an yaşlarla ıslanmış gür ve sık kirpikleri ardından bana bakışında elimde olmadan ağlıyor, ikimizin de gürültü yaratmasına sebep oluyordum çünkü sikeyim, bende özlüyordum.

Ayrılık sürecimizde farklı bedenleri yatağına konuk ettiğini biliyordum; tıpkı hiç birinin ona benim kadar zevk vermediğini de. O yataklardan yatağa atlayabiliyorken, ayrıyken aynısını ben yapınca sinirinden ortalığı yıkıp enkaza çeviriyor; günümü bana zehir ediyordu. Ataklarımın bir diğeri ağlayışlarımın, bağırışmalarımın radarına takılıyordu.

"Neden güveneyim Taehyung?" alaycıl sırıtışı ile sorduğu sorusu burnumdan aldığım sık nefeslerimin teklemesine sebep oldu tekrardan ve emin olduğum nokta; o kesinlikle bana acımıyordu. "Söylesene neden senin gibi birine güveneyim?"

Kaynar su ile dolu bir kovanın başımdan aşağı dökülmesini hissettim sarf ettiği cümleler ile. Ne sikim saçmalıyordu bu adam! "Benim gibi biri derken? Neyin imasını yapıyorsun sen! Ne saçmalıyorsun! Beni delirtmek mi istiyorsun! Siktir git Jungkook, ayrılalım ve kurtul o zaman!" Kesinlikle iyi değildim, yatağıma kaçmak istiyor ve kıvrılarak ağlayışlarım ile birlikte uyumak istiyordum. Dudaklarımdan firar eden hıçkırıkları takip edemiyordum artık. Uzun süre bağırmak başımda fena bir ağrıyı beraberinde getiriyor ve canımı yakıyordu. Ama en çok Jungkook bu görevi üstleniyordu, aşık olduğum adam kalbime feci bir şekilde hasar veriyordu.

"Sikeyim, sikeyim! Sikeyim tamam mı!" Bu atmosferden kurtulmak için yapamayacağım hiç bir şey yoktu, başına vurduğu elleri ile odada volta atarak çığırması beni korkutuyordu, istemsiz bir şekilde vücudum duvara doğru siniyordu. "Biliyor musun Taehyung, güzelliğin dışında bir hiçsin! Yalnız bedeninle, arsızlığınla ilgiyi üzerine çekersin. Ama dur bir saniye, tek yapabildiğin bu değil mi zaten? İlgiye açsın sen!"

Boğazımda dinlenen yumrunun yakıcı hissiyatı göz pınarlarıma can havli ile tutunan yaşların soğumasının öncüsüydü. Yüzümün saniye saniye acı ve öfkeyle gerildiğini hissetmiyor, yaşıyordum ve tam olarak bu evren tiyatrosu, vazo dekorunu elime alıp aktörünün olduğu duvara doğru neredeyse çığlık atarak atmamla perdelerini kapatmıştı.









Merhaba.
!Uyarı levhası! Ficin konusu ile ithaf ettiğim barbie bebeğimin hiç bir ilişkisi yoktur. !Uyarı levhası!

Batırmam umarım.
İyi okumalar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 07, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

that you've done. [tk]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin