Kül

317 11 12
                                    

"Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor.
Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun?"


Bedenimi saran sıcaklıkla gözlerimi zorlukla da olsa açtım. Bakışlarım önce odayı bulmuş , nerde olduğumu idrak ederken ellerimin altındaki yumuşak teni hissettim sonra. Pars'ın kolları belimi sıkıca kavramış, sıcak göğsüne yaslamıştı beni. Nefesi boynuma vururken gözlerimi kapattım tekrar. Kapatırsam hiçbir gerçeğin yüzüme vurulmayacağını, dün yaşadıklarımın hafızama düşmesine izin vermeyeceği hissiyatıyla daha çok sığındım göğsüne. Düşüncelerim gözlerimin yanmasına sebep olurken ağlamamak için kendimi sıktım.

Pars'ın hafif kıpırdanmasıyla hareketsiz durmaya devam ettim. Uyanmadığını anladığımda, güçlü kollarının arasında ona döndüm yavaşça. Az önce akmasın diye kendimi sıktığım gözyaşlarım onu görmemle usulca aktı gözlerimden.
Titreyen ellerimle göz altlarını okşadım, sonra yanaklarını. Çok güzeldi, haddinden daha fazla. Bu dünya için fazla güzeldi Pars. Onu ilk gördüğüm günlerden daha zayıf olan bedeni asla güçsüz gösteremiyordu onu. Belki de bu yüzdendi kendimden kaçıp ona sığınmam.

Gözlerimi kapatıp ona yaklaştım yavaşça. Alnından hafifçe öpüp, yüzüne birdaha bakmadan çıktım kollarının arasından. Yorganı üstümden atıp ayaklarımı parkelerle buluşturdum. Soğukluğuyla titredim bi'an.
Komodinin üzerinde yarım kalmış sigaraya baktım, Pars'ın olmalıydı. Paketin içinden yeni bir tane çıkarıp yaktım. Uzun zaman sonra içmemden olsa gerek hafifçe öksürsem de içmeye devam ettim. Gri dumanın dudaklarımın arasından odaya dağılmasını kısık gözlerle izledim. Arkamdaki bedenin tekrar hareketlenmesiyle yarıladığım sigarayı komodinin, yarım kalan diğer sigaranın yanına bırakarak kalktım.
Onun sıcaklığından uzaklaşmak huzursuz olmama neden olsa da yorgun bedenime güç verip ona birdaha bakmadan yerdeki montumu alıp odadan çıktım, daha sonra da evden.

****

Tanıdık sokaktan geçerken bir yandan ağlama isteğimi bastırırken bir yandan da yanımdan geçip gidenleri baygın bakışlarla izliyordum. Dünyada yer bulamadığım gibi bu mahallede de yer bulamamıştım kendime. Amcam yüzünden kimse bizimle konuşmazdı. Haksız da değillerdi ya o apayrı bir konu.

Başımdaki şapkayı yüzüme daha çok çekip yürümeye devam ettim ıssız sokakta. Yürüdükçe içimdeki nefrettin daha çok dağlandığını, içime sığamadığını hissettim. İlerde görüş alanıma giren evi gördüğümde adımlarımı yavaşlattım. Yağmur çiselemeye başlamıştı, o gün olduğu gibi. Kabuslarımın başladığı gün.

Hayatım ikiye ayrılmıştı. Bu evdeki hayatım, bir de bu evden son defa kaçarak çıktığım günden sonraki hayatım.. bana ikisi arasında bir seçim yapmak zorunda bıraksalar tereddütsüz bu evi seçerdim. Yaşanmamışlıkların yanında dururdum. Buna korkak olup kaçmak denilse bile...
bahçenin kapısını açıp adımladım. 8 yıl, tam 8 yılım geçmişti bu evde ruhsuzca.
Elimde ağırlık yapan benzin bidonunun kapağını açıp titreyen ellerime güç verip kapısından başlayıp döktüm hiçbir değerli hatıramın olmadığı evin duvarlarına. Döktükçe içimdeki huzursuzluğun dağıldığını, rahatladığımı hissediyordum.
Yeterli olduğunu anladığımda bidonu kenara atıp cebimdeki çakmağı çıkardım. Yaktığım çakmağın sarı alevleri içimdeki yangının yanında bir hiçti. Ne yaparsam yapayım sönmeyecek gibiydi.
Çakmağı ev diyemeyeceğim beton parçasına attım hiç düşünmeden. Ev dedilen yer huzur bulman gereken yerken bana acı yuvası olmuştu.

Çakmaktan çıkan alev şimdi bütün evi sarmıştı. İçeri girmeye gerek duymamıştım, alacağım bir şey yoktu çünkü. O gün amcamı öldürdüğümü düşünmüştüm ama tam şuan, bu evin içinde öldürdüğümü hissediyordum.
Çünkü yaptığım hiçbir şey isteyerek değildi, ama şimdi 8 yılımı kül yığınına teslim ediyordum, amcamla birlikte.
Yanağımda hissettiğim ıslaklığı silmeye gerek duymadan evin yandığını görüp koşarak gelen insanların tersi yönünde yürümeye başladım. Acaba olanları bilseler yine de dönüp bakarlar mıydı hiçbir zaman umurlarında olmayan eve. Sanmıyorum. Hayalet gibi yaşıyorduk mahallede. Eminim hafizalarinda hiçbir zaman kalıcı bir iz birakmaayacaktık ama şuan emin değildim işte bundan.
Yüzümdeki hafif gülümsemeyle ardıma birdaha bakmadan yürümeye devam ettim.

Cebimdeki sigarayı çıkarıp yaktım. Zehirli dumanın içime sinmesine izin verdim. Şimdi ne olacaktı?
Pars düştü aklıma. Uyanıp beni yanında göremeyince sinirlenecekti. belki de biraz üzülecekti, emin değilim. Beni şimdiye kadar bulamamasına şaşırmıştım zaten.

Sokağın başındaki tekelden iki tane bira alıp tek bildiğim, gidebileceğim yere doğru yürüdüm. Tanıdık apartmandan girip merdivenleri çıktım ruhsuz bir şekilde. Hiç Düşünmeden zile bastım. İçerden gelen birkaç sesten sonra kapı kilidinin sesini duydum. Bu saatte kimseyi beklemiyor olmalıydı.
Tanıdık bedeni gördüğümde gözlerim tekrar yanmaya başlamıştı. Kimsem yoktu, ama o benim hem arkadaşım hem kardeşim olmuştu.

" Lan-"

Konuşmasına izin vermeden güçsüz kollarımla sıkıca sarıldım Emir'e. Boğazımdan bir hıçkırık kaçınca o da şaşkınlığını üzerinden atıp sarıldı bana.

" Çok şey oldu emir. Çok fazla..."

Düşmeye meyilli bedenimi sıkıca tutarak hiçbir şey demeden kendiyle birlikte salona doğru yürüttü beni. İlk koltuğa oturtup hızla mutfak olduğunu bildiğim yere gitti. Böyle olmaz mıydı zaten. Onu en iyi bilen anlayan kişiye giderdi insan. Çünkü sorgulamazdı. acını anlar, sarmaya çalışırdı kendince.

Mutfaktan elinde su bardağıyla çıkan endişeli yüze baktım. Korkmuş olmalıydı beni bu halde görünce. Haklıydı da, hiçbir zaman kapısına ağlayarak gelmemiştim. Ama artık o kadar güçlü değildim.

Titreyen ellerimi görünce bana vermekten vazgeçip dudaklarıma yakınlaştırdı. Hiçbir tepki vermeden suyu içtim.
Yeterli olduğunu düşündüğüm sudan dudaklarımı çekip başımı koltuğun başlığına yaslayıp gözlerimi kapattım.

" Çok yorgunum."
Gözyaşlarım dinmişti ama yorgunluğum hiç dinmeyecek gibiydi.

Yanımdaki bedenin ayağa kalktığını hissettim ama bakmadım. Bir kaç dakika sonra üstüme örtülen yorganla ne kadar üşüdüğümü farkettim. Kendimi hissedemez olmuştum artık.

Emir başımdan destekleyerek yatar pozisyona getirdi beni. Yorgana daha sıkı sarılıp boynuma kadar çektim.

Yorganın üstünden omzumu okşayan eli varla yok arasında hissettim.
" Dinlen kardeşim." Emir bunu dedikten sonra başımdan öpüp sessizce çıktı salondan.

O gidince yorganı daha çok çektim başıma. Yanan gözlerimi kapatıp hiçbir şeyi düşünmemeye kendimi zorlayarak huzursuz bir uykuya daldım.

***
Merhaba🤍

Uzun bir zaman sonra tekrar burdayım. Sizler burda mısınız bilmiyorum..

Bölüm kısaydı ama böyle devam etmeyecek.
Onun dışında; kurguya devam edeceğim. Hangi aralıklarla yazarım bilmiyorum ama kitap bitecek.

İyi okumalar✨

Nefesini TutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin