Wonwoo Mingyu'nun söylediği şeyleri düşünmekten çarptığı kişiyi farketmedi. Kafasını çevirince uzun çocuğu farketti. Göz göze geldiklerinde Wonwoo çocuğun yakışıklılığı karşısında küçük dilini yutacaktı. Boyu çok uzundu. Belki 190 diye düşündü. Mingyu'nun gibi kalkık dudakları vardı ancak açık tenliydi. Siyah gür saçları alnına dökülüyordu. Sevimli bir burnu vardı. Wonwoo oğlanın sporcu olduğuna yemin edebilirdi. Bu kadar iyi bir vücuda sahip olması Wonwoo'nun kendini özgüvensiz hissetmesine neden oldu.
Wonwoo'ya çarptığı için oldukça mahcup görünüyordu. Yüzündeki parlak gülümsemeyle Wonwoo'ya bakıyordu ve hala onu düşmekten kurtardığı zaman tuttuğu kolunu tutuyordu.
"Üzgünüm," dedi mahcup bir sesle, çantasını düzeltip Wonwoo'yu baştan aşağı süzerken.
Wonwoo onun elinin altından sıyrıldı ve hızlıca eğildi.
"Sorun değil, iyi günler," dedi Wonwoo ve daha fazla konuşmadan hızlı adımlarla ilerledi.
Uzun boylu çocuk yüzünde sevimli bir ve ne aradığını bulmuş bir tavırla sırıtırken Wonwoo'nun hızlı adımlarla ilerlemesini izledi.
Wonwoo neredeyse koşar adımlarla ilerliyodu. Mingyu'nun ona karşı olan tavrının değişeceğini düşünmüştü. Ancak Mingyu aynıydı. Hatta belki daha da öfkeli. Wonwoo iç geçirirken yan tarafındaki kapının hafifçe açılıp bileğinden tutan kişiyle içeri sürüklenmesi bir oldu.
Wonwoo afallayarak kendisini içeri çeken kişiye baktı. Karşısındaki kişi Wonwoo'nun çığlık atmasını engellemek için parmaklarıyla onun dudaklarını örttü.
"Sessiz ol," dedi alnını Wonwoo'nunkine dayayan esmer oğlan.
Wonwoo kafasını sallamak için bile hamle yapamadı. Uzun boylu olan parmaklarını onun dudaklarından çekti. Geri çekilip Wonwoo'ya baktı.
"Jaehyunla aranda ne var?"
Wonwoo Mingyu'nun sorusuyla afalladı. Sesli bir şekilde yutkundu. Mingyu'nun ne amaçla bunu sorduğunu anlamamıştı.
Kafasını kaldırıp zar zor uzun olan çocuğa baktı. "Hiç, hiç bir şey yok."
Mingyu öfkeli bir şekilde burnundan soludu. "O zaman neden seni bana karşı savundu?"
Zorlukla konuştu."Ben... Ben bilmiyorum. Gerçekten."
"Dürüst ol," dedi Mingyu Wonwoo'nun bileğini sıkıp oraya yeni bir iz eklerken. "Onun da mı sikini ağzına alıyorsun?"
Wonwoo bileğindeki güçlü tutuştan mı yoksa Mingyu'nun sözlerinden mi bilmiyordu ancak gözleri dolmuştu.
"Canım acıyor."
Mingyu ona öldürülmesi gereken bir yaratık gibi baktı. "Yani?"
"B-bırak," dedi Mingyu bileğini daha da sıkarken. Bileği zonkluyordu. Wonwoo ertesi gün orada bir morluk olacağına emindi.
"Önce soruma cevap ver."
"Hayır," dedi Mingyu'nun gözlerinin içine titrek bir şekilde bakarken.
Mingyu'nun neden böyle bir şey yaptığını anlamamıştı. Mingyu bir ihtimal onu kıskanıyor olabilir miydi?
Mingyu Wonwoo'yu itercesine bileğini bıraktı. Arkasındaki kapı olmasaydı Wonwoo'nun düşmesi an meselesiydi.
"Bir ihtimal," dedi Wonwoo Mingyu'ya umutla sorarken. "Beni kıskanıyor olabilir misin?"
Mingyu gülmeye benzer bir ses çıkardı."Pfft." Sonra da Wonwoo'ya ters bir şekilde bakıp tıslarcasına, "Sence böyle bir şey olabilir mi? Sadece aynı deliği başkalarıyla paylaşmayı sevmiyorum, özellikle de bu kişi en yakın arkadaşımsa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lean On Me/ Meanie ✓
Fiksi Penggemar{TAMAMLANDI} Wonwoo'nun güzel yüzüne bakarken gözlerinin içi titredi. "Güzeldin tamam mı, aklımı başımdan aldın. Çok güzeldin ve sadece seni düşündüm. Her seferinde seni düşünmekten nefret ettim. Senden nefret ettim. Her seferinde kendimi kandırmaya...