yedi

368 25 63
                                    

hikayenin daha büyük bir kitleye ulaşması için ne yapmam gerektiğini bilmiyorum

ama yine de uzun zamandır bir şeyler yazmıyordum, iyi geliyor bu yüzden devam🚒

iyi okumalar🍾

...

ömer şu an aylardır hissetmediği kadar mutluydu. mutluydu çünkü aynı mutluluğu onda da görüyordu. eğer durum aksi yönde olsaydı ömer burada bir saniye daha durmazdı. zaten o ihtimali de hesaba katarak hürkan'ın adımlarına karşılık vermişti. hürkan eskisi gibi değildi. ömer'in değerini anlamış gibi gözüküyordu.

ömer'in ondan uzak dururkenki amacı asla hürkan'a bir ders vermek değildi. sadece onun iyiliğini düşünüyordu. onsuz da bir hayatı olabileceğini kabullenmesini istiyordu. böylelikle daha az acı çekmiş olacaktı. ama hiçbir şey ömer'in planladığı gibi gitmemişti. hiçbir şey.

şu an kucağında en yakın dostunun başı vardı ve uysal hareketlerle eli saçlarında geziniyordu. hürkan mıyışmıştı ama uyumayacaktı. şu an yaşanan her an ikisi için de o kadar değerliydi ki, sadece huzuru hissediyorlardı.

akıllarına geçmiş hakkında gelen en ufak fikri ikisi de hızlıca uzaklaştırıp ana odaklanıyorlardı. bu onlar için en iyisiydi. bu gidişle asla geçmişi konuşmayacak ve hiçbir şey yaşanmamış gibi davranacaklar gibi görünüyordu.

"içelim o zaman." dedi ömer uzun süren sessizliği bozarak. hürkan tepki olarak aniden başını kaldırdı. yüzü ömer'e olması gerekenden fazla yakınken "valla de." diyerek heyecanını belli etti. ömer buna gülümsemeden edemedi, sahi bugün ne çok gülüyordu. "valla." dedi kısık bir sesle.

hürkan kocaman sırıttı. ömer her zaman hürkan'ın gülüşünün çok güzel olduğunu düşünürdü. ama sanki şu an her zamankinden çok daha güzel gülüyordu. ömer bunu özleme bağladı ve kafasında kestirip attı.

"benim elemanı arayalım o zaman." dedi ömer sırtını dikleştirip hürkan'ın yakınlığından kaçmak istercesine. bu olağan cümle hürkan'da çok farklı bir reaksiyona sebebiyet vermişti. birden endişelenip "hiç gerek yok, ben bir koşu gidip alırım." dedi.

ömer sakince "hürkan ne gerek var. beş dakikada getirir soner." deyince hürkan'ın başı eğildi. "sen bilirsin." dediğinde soner'e siparişleri verdiler. ömer adres olarak hürkan'ın evini söylemişti. bu ise hürkan'ı daha çok germişti. soner'in ömer'e her şeyi yumurtlamasından korkuyordu. onun gözünde bir psikopat gibi görünmek istemiyordu.

yaklaşık on dakikanın ardından kapı çaldığında ikisi birden ayaklandı. ömer "sen otur ben açarım." dese de hürkan ısrarla onun arkasından yürüdü. kapıyı açtıklarında soner elmacık kemiğindeki morlukla karşılarında dikiliyordu. ömer poşeti ona doğru uzatan cüsseli çocuğa bakıp "ne oldu lan sana?" diye sordu.

"küçük bir mahalle kavgası abi." dedi soner gözleri hürkan'ın üzerindeyken. "bir götverenin tekinin eli ağır çıktı." diye eklediğinde hürkan anlık bir sinirle soner'e atıldı. "o götveren ikinci bir iz bıraksın mı yüzünde?" diyerek soner'in yakasına yapıştı.

ömer baskın bir sesle "hürkan!" dediğinde, hürkan itaatkar bir şekilde ellerini soner'in yakasından çekti. ömer poşeti alıp soner'e "konuşacağız seninle." deyip kapıyı kapattı.

ölüm sessizliği ile birlikte yukarı çıktıkları sırada hürkan yenik düştüğü öfkesine bildiği tüm küfürleri sıralıyordu. her zamanki gibi koltuğa oturup masayı biraz daha kendilerine doğru çektiler. ömer bir birayı çakmağıyla açıp hürkan'a uzattıktan sonra diğerini de açtı. ilk yudumunu aldıktan hemen sonra hürkan'a döndü. "neden?"

falling down // porgolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin