Yoongi'yle jimin sevgililerdi, fakat onları desteklemeyen tek kişi Yoongi'nin babasıydı.
Babası ne kadar Yoongi'ye jimin'den ayrılmasını söylese'de Yoongi ayrılmamıştı. Babası artık kendine göre son çare olarak Yoongi'yi okumadı için zorla amerikaya götürür ama bundan jimin in haberi yoktur.
Mezuniyet partisinde içeri girmeden yoongiyş bekliyordu jimin o sırada Hoseok nefes nefese yanına geldi. "Y-Yoongi" "Ne olmuş Yoongi'ye!?" "Amerikaya gitmiş" "benden habersiz? asla beni yarı yolda bırakmayacağına söz vermişti!? olmaz! Hayır!"
jimin orda kriz geçirir ve bayılır.
Aradan 5 yıl geçer Yoongi üniversitesini bitirip sonunda yeniden koreye döner. Ayrı kaldıkları 5 yıl içerisinde onu unutmak bir yana asla aklından çıkmamıştı jimin.
Yoongi uzun uğraşlar sonucunda Yakın arkadaşı olan hoseok'un kaldığı evi bulabilmiştir. Bu süreçte onlarla bile görüşememişti. Evin kapısını çaldığında karşısında gördüğü bedenle gülümser ama karşısındaki benden onun zıttına gülümsemiyor hatta ona nefretle bakıyordu. Hoseok histerik bir kahkaha attı.
"Woov prens hazretleri gelmiş bunca zamandır neredeydiniz prensim?" "Ne saçmalıyorsun ne olduğunu biliyorsun babam zorla götürdü" "En azından jimin'e söyleyebilirdin?"
"Babam sizinle olan iletişimimi kesti eğer yapabilseydim konuşurdum" "Bir yol- neyse geç içeri"Yoongi mutlulukla içeri geçer. Aklına gelen şeyle duraksar. "Jimin Nasıl?" Hoseok'un yüzünde bir hüzün belirir "Senin gittiğini duyduğunda kriz geçirdi. Bir yıl pisikolajik destek aldı şu an yeni iki tane arkadaşı var onlarla yaşıyor. Aradan zaman geçmesine ve düzelmesini rağmen arkadaşları bazen uyurken senin adını sayıkladığını ondan sonra korkuyla uyanıp hıçkıra hıçkıra ağladığını söyledi."
Onu görmek istiyordum, ne olursa olsun. " Nerde şuan" "Nerden bileyim bekçisimiyim ben onun? " "Neyse acıdım arayıp sorayım." Hoseok onu -sanırım- ararken bende evini inceliyordum.
Kişiliği gibi rengatenkti her yerde bitkiler rengarenk çiçekler vardı. Koltuğunda birsürü renkli yastık. Sade ama renkli bir evdi. "Bir kafedelermiş ***** kafe" bizim kafemiz. Oraya hala gitmesi beni mutlu etmişti. Hızlıca ayağa kalktım. "Sağ ol ben gidiyim bi-" "Yoongi... Seni gördüğümde sinirlenebilir" "Biliyorum ve haklıda" Burukça gülümseyip arabama binmiştim.
Kafeye girdiğimde direk o çarpmıştı gözüme. Burası güzel bir yerdi her yerde kediler, kitaplar ve çiçekler vardı sakın bir yerdi bizim yerimizdi. O... güzeldi -her zamanki gibi- tek fark sarı çiçekler açan saçlarının artık benimki gibi kömüre bürünmüş oluşuydu.
Flashback
"Yoongi!" "Efendim bebeğim?" "Eğer bir gün saçımı siyaha boyatırsam o an artık yaşamak istemediğimi ve sana ihtiyacım olduğunu anla" kaşlarım çatılmıştı. "Nerden çıktı bu?" "Boşver sadece anla... Tamam mı?" "Tamam güzelim" diyip ona sarılmıştım.
Flashback end
Bir anda - iğrenç bir anda- bir adam aradan ona sarılmışıtı ve ikisi de gülüyorlardı. O... Mutluydu. Benim aksime, gözlerim sulanmıştı göz göze geldiğimizde ise onu yüzü benim ise artık tutmaya devam edemediğim gözyaşlarım düşmüştü.
Yüzünün düştüğünü fark eden adam Jimin'in odağına yani bana baktığında kaşları çatılmıştı. Bense yine kaçmıştım.
Oraya gelmiştim özel yerimize ne zaman üzülsem - üzülsek- buraya gelir ve birbirimiz beklerdik. Ama bu sefer ben beklemiyordum umudum yoktu, burası han nehrinde biraz uzağında kocaman bir ağaçtı. Kocaman dalları güzel yaprakları ve bizim izimiz vardı. Hala üstünde
"Y💜J" (içi boş bir kalp olarak düşünebilirsiniz klavyemde bulamadı)harflerini taşıyordu bu hem gülmeme hemde daha çok ağlamama neden olmuştu.Ne zamandır burdayım bilmiyorum ağlamaktan gözlerim şişmiş ve artık üşümeye başlamıştım. Omuzlarıma konulan ceketle irkildim. Beklentiye arkamı döndüğümde Hoseok gördüm. Moralim bozulmuştu. "Kaç saattir arıyorum seni haberin var mı!?" hiçbir şey dememiştim. "Jimin seni görünce ağlamaya başlamış sonra beni aradı bir anda gittiğini ve sanırım burda olduğunu söyledi. Ama ben bir türlü bulamadım." "Nasılmış" "Kötü" bir anda yeniden ağlamıştım.
"Hey noldu?" "O-onun s-sevgilisi v-var. (hıck)" "Kimin Jimin'in mi?. Oha yalan atma sen gittiğinden beri açılması için neler yaptık kimsenin yüzüne bakmadı şimdi sevgilimi yapmış!? Nasıl biri?" "Benden yakışıklı, hatta. Baya yakışıklı uzun boylu, siyah saçlı, tavşan dişleri var-"
Hoseok un bir anda kahkahalara boğulmasıyla ne olduğunu anlamadan ona bakmıştım. "Komik mi bu?" "Hayır da hahhahaha o sevgilisi değil yakın arkadaşı aynı evde kaldığı Jungkook hahaha" "Ne? sevgili değiller mi?" evet anlamında kafasını sallayınca gülmüştüm. Hala şansım vardı. "Nerdeymiş?" "Evinde?" "konum?" "Atarım şimdi git sen" Onu onaylayıp hızlıca arabaya doğru yürüdüm -daha doğrusu koştum- Arabaya binince Hoseok un attığı konuma basıp evine gittim. Kapıyı heyecanla çaldım. O Çocu- Jungkook açmıştı beni görünce kaşları çatılı yine. "Ne işin var burda?" "Ben... Şey.... Jim-" "Napacaksın yine onu umutlandırdı s*kt*r olup gidecek misin!? " "O öyle değil. Nerde jimin?" "Sanane!" diyip kapıyı tam suratıma kapatacakken ayağımla onu engelledim.
"Benden küçük olduğun belli-" "Belliyse ne olm-" "Yoongi" arkadan gelen sesle ikimizinde sözü kesilmişti. Çocuk arkasını döndüğünde gördüğüm beden. Mükemmeldi, dağınık saçları ve şimiş gözleriyle bile afet gibiydi. Çocuğu ittirip ona doğru ilerledim ve sarıldım. Kokusunu özlemiştim, onu öpmeyi özlemiştim sarılmayı, sevmeyi, sevilmeyi onun her şeyini özlemiştim o küçük tiplerini bile.
Flashback
"Güzelim, bebeğim, meleğim herşeyim hadi gel bak valla bakmadım kıza! Niye bakayım gay'im zaten neden bir kıza bakayım!" "He erkek olsa bakacaktın yani!?" "Yavrum nerden çıkarıyorsun bunları bakmadım. Sen daha güzelsin niye bakayım o tipsiz karıya!" "He yani çirkin olsam bakacaksın!? " "Ya sabır ya selamet! iyi be git jimin bende gidiyorum tamam gelme yanıma!"
Hızlı adımlarla salona gidip oturdum ve film izlemeye başladım. Kavganın sebebi okulun s#rt#ğ# olan Minji'ye "güya" bakmadı. Ya sıkıldım etrafa göz gezdiriyordum. Onun olduğu tarafa bakarken jimin gördü ben onun orda olduğunu bile görmemiştim.
Duyduğum adım sesiyle sağ tarafıma baktım jimin elleriyle oynayarak yanıma geliyordu. Küçük bir tebessüm edip geri eski halime döndüm. Yavaşça önüme gelip kucağıma oturdu ve kafasını göğusume koydu.
"Yoongi-ahh özür dilerim" hiç bir şey demeden önüme bakmaya devam ettim. "Hyung lütfennnn özür dilerim söz istediğin şeyi yapcam lütfen affet beni" çok tatlıydı. Kollarımı ona sarıp filme devam ettim bu Seni affettim şimdi sus ve filmi izle demekti genellikle böyle kıskançlıklar yapınca artık hareketlerle bile anlaşmaya başlamıltık.
Flashbackend
Bana sarılmasıyla daha çok ağlamaya başladım. "Beni (hıck) bırakıp nasıl (hıck) gidersin" göğsüme vuruyordu. "Özür dilerim bebeğim lütfen sadece sarıl söz anlatıcam ama bilki bilerek gitmedim." bir süre sonra kafasını kaldırdı ama hala sarılıyorduk. "Hyung" "Efendim Bebeğim" "Biliyorsun" "biliyorum bebeği, biliyorum" Diyip onu öpmeye başlamıştım. Ve sanırım artık mutlu olabilirdik.
YouTube'de bir videonun altına pov olarak yazmıştım Buraya da atim dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Know & I Know - Yoonmin Oneshot
FanfictionJimin'le Yoongi sevgiliyken çok mutlulardı ama onları ayıran şey. Yoongi'nin homofobik babasıydı. -Yoonmin -Oneshot Aşırı acemice bir yazım ciddi bir şey değil! Başlangıç: 12.01.23 Bitiş: 14.01.23