Elimdeki kalemi çevirip çevirip dururken bakışlarım yazıp silmekten grileşen test kitabının her tarafında dolanıyordu. Kaç gündür, Göktuğ'u görmek için girdiğim şekil kalmamıştı. Bu durumun gittikçe kötüleştiğini en son Memnune ablanın yanına bir kutu deterjanla gidip yeni gelin muhabbeti çevirdiğimi görünce anlamıştım. Ya cesur olup ondan hoşlandığımı söyleyip onu özgürce görebilme hakkımı kullanacaktım (ki bu konunun detaylarına girmeyeceğim, reddedilmek vs gibi.) ya da bu takıntılı alışkanlığı yok edecektim. Yavaş yavaş bu alışkanlığı ortadan kaldırmak en mantıklısı olunca... işte bugün burda, haftaya salı günü teslimi olan 1200 adet geometri sorusunu tek günde bitirmeye çalışıyorum. İşler hiç iyi gitmiyor, çünkü kedileri besleme bahanesiyle dışarı çıktığımda Göktuğ'un siyah avukat ayakkabıları kapının önünde parıldar halde duruyordu ve ben yan dairemde olduğunu bildiğim adam yüzünden 17 dakikadır aynı soruyla uğraşıyordum. Acaba açılmak ve reddedilmek daha mı az acı verici olurdu.
İnsanoğlu hiçbir zaman aşk kavramını tam olarak dile dökecek bir tanımlama bulamadığı için beni suçlamayın. Mesela eşkenar üçgenler gibi mantıklı bir açıklaması olsaydı eminim ben de birkaç zor soru çözebilirdim aşk hakkında. Anlamak için izlediğim diziler ve filmlerin açıkladıkları şeyler ile geçen gün piknikte yaşadığım ve adına 'ani duygu dalgalanması' dediğim şeyler tam olarak bir olamaz. Bir insanın üstüme eğilip iki kelime etmesi, beni bu ani duygu dalgalanmasına sokması neydi ki? Hele benim hissettiklerimin karşımdaki kişinin hissetmemesi beni daha çok utandırıyor, resmen vücudum kendi kendine boş duvara karşı bir tiyatro oynuyor ve bende en iyi gülümsememle saklamalıymışım gibi hissediyorum.
Velhasıl kelam, benim bu hoşlantıyı acilen bitirmem gerekiyor ki, sınav senemde, hatta babamın ölümü bile çok geçmemişken kendimi daha çok kaptırıp sonunda üzülen ben olmayayım...
Kapımın çalınıp hafifçe aralandığını gördüm ve kör gözlerle diktim bakışlarımı.
'Oğlum, Memnune ablanın yanına gidiyorum. Geliyor musun?'
Ya da şimdilik siktir edeyim, sonra yine bu unutma diyetine de niyetine de girerim.
...
Bundan birkaç yıl önce bana bir gün Memnune ablanın evinde kozmik duygular hissedeceksin diye söyleselerdi cidden götümle gülerdim. Zira 4 kişilik yemek masasında 6 kişi konuşlanmış bir şekilde, sol tarafım ona değeceğim korkusuyla kasım kasım kasılırken aynı zamanda Berke'nin yersiz şakalarına katlanıyordum. Bir tarafım onun gere gere açtığı bacaklarına değmesin diye savaş verirken gergin, Berke'nin kimsenin anlamadığını düşündüğü ama herkesin anladığı belaltı şakaları dinlerken sinirli ve annemin şüpheci bakışlarına maruz kalmışken biraz daha terliyordum. Bu yemek hemen bitmeli ve salondaki koltuklara rahatça oturmalıydım.
'Çorbanı soğuttun Erdem içsene adam akıllı mundar ettin oğlum' ağzının içinden beri söylenen annemle gözlerimiz bir kez daha kesişince biraz daha yok olmak istercesine sandalyeme gömüldüm.
Göktuğ'un gözünde o kadar çok rezil olmuştum ki artık sanki rezil olma sensörlerim çalışmıyor gibiydi. Annemin beni bir çocuk gibi azarlaması... neyse.
'Offf napsak bi sahil havası mı alsak ya çalış çalış nereye kadar aaa.' Berke'nin ani çıkışıyla sofradaki herkes ona döndü.
'Ay yok, dizim var benim.' diyen Memnune ablanın reddini annemin çınarın uyku vakti geçiyor demesiyle hayallerim iyice suya düştü. Yıldızların altında romantik bir gezi hoş olurdu oysaki.
'E iyi madem hanımlar. Canım abim götürür erdemle beni. Demi abilerin gülü, hmm.'
Berke ellerini uzatarak hep dokunmak istediğim kirli seyrek sakalları karıştırınca göğüsüm küçük 'ben de yapmak istiyorum' hissiyatıyla kabardı. Eğer garip kaçmayacağını bilsem 'ben de ben de' diyerek eğilirdim. Çok geçmedi zaten, Göktuğ Berke'nin ellerine sertçe geçirerek geri düşmesini sağladı. O sırada göz göze geldik. O kadar beklemiyordum ki ağzımdaki çorbayı az kalsın yutamayacaktım. Olduğu yerde biraz daha yayıldı ve kafasıyla beni işaret etti usulca dudaklarını peçeteye silerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERDEM (BXB)
Ficção AdolescenteErdem en yakın arkadaşının abisine yanıktır fakat rezil olmaktan başka bir etkileşim kuramaz Ya da Erdem bir gün okulda aslında babasının ölmediğini belki de öldürüldüğünü arkadaşlarıyla konuşurken fark eder. Bu işin peşini bırakmak istemeyen Erdem...