Farkındayım, onu sevdikçe canı yanan, üzülen taraf ben olacağım. O beni hiçbir zaman sevmeyecek, hayallerimde büyüteceğim onu. Zaten belliydi başından. O herkesin gözdesi, ben sınıfın eziği. O mükemmelliğin sözlük anlamı, bense eh iştenin. Aramızda dağlar kadar fark var anlayacağın. Papatya falında bile sevmiyor çıkıyorken, hayat bile bana 'Nah sana o' derken ümitlenmemi bekleme.
10 Mayıs 2015,16.01
Kurumuş papatyayı defterimin arasına tekrar koyup kapattım. Defteri masamdaki çekmeceye koyup boynumdaki anahtarla kitledim. Yatağa oturmadan önce müzik çalardan rastgele bir şarkı açtım. Yatağa oturduğumda çıkan melodi yüzümde tebessüm oluşmasını sağladı. Kalple Beynin Savaşı. Sözler başladığında Emir Yargın'a eşlik etmekten alıkoyamadım kendimi.
Küçük adam olarak doğmuşum
Hep efendi çocuk olmuşum
Belki burcumdan, belki gen haritamdan
Beynin vücut bulmuş hali olmuşum.
Ah, neden bana düşen toparlamak
Ah, çok zormuş hep beyin olmak
Ah, manyağa yatıp rahatlasak
Ah, bana yakışmaz patlamak
♠♠♠
Uyandığımda şafak vaktiydi. Güneş ve deniz tüm güzellikleriyle güne başlarken elime kağıt kalem aldım ve bu anı resmetmeye çalıştım. İşim bittiğinde saat 7'ye geliyordu. Aceleyle lavaboda rutinlerimi hallettikten, formamı ve koyu yeşil hırkamı giydikten sonra gözlüklerimi taktım, ardından mutfağa gittim. Telefonumun kilidini açtım, hiç bakmadan bir şarkı seçtim ve kendime çay hazırlamaya koyuldum. Fakat hem şarkının ritmine uymaya çalışıp, hem de çay yapmak göründüğü kadar kolay değildi. Öyle ki, zamanında bir-iki adım geri gitmeseydim çay suyu üzerime dökülecekti.
Çay yapmayı bugünlük es geçip, siyah botlarımı ve çantamı alıp evden çıktım. Botlarımı hızlıca giydikten sonra çantamı sırtlandım ve yarı koşar vaziyette binadan çıktım. Aynı hızda okula yürüken unuttuğum bir şey olup olmadığını düşünüyordum. Biriyle çarpışıp yere düşene kadar. Etrafa bakındığımda Talha'yı gördüm. Kalkmam için elini uzatmıştı. Elini görmezden gelip aceleyle kalktım. Bir yandan da "Özür dilerim." diye geveliyordum. Anlayıp anlamadığını düşünmüyordum bile. İki, bilemedin üç adım attıktan sonra o sesi duydum.
"Önemli değil, ezik."
Nasıl döndüğümü, yanına gittiğimi hayal meyal hatırlıyorum. O an yaşananlarda net hatırladığım tek şey yüzüne tükürdüğüm. Ha, bir de son sözlerim.
"Kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş."
♠♠♠
Talha, okuldaki, bazı inekler hariç, tüm kızlarla eğlenen ve her okulda mutlaka bulunan bad boylardan biri. Dedikoducu kızların Ediz Çağıran ve Meriç Tuna dışında en çok bahsettikleri erkek. Ve de Elif Hoca'nın oğlu. Ama hakkını vermemiz gerek, okulda herkese nasıl davranıyorsa ona da öyle davranıyor. Öyle ki, okulun yarısı farkında bile değil. Gerçi, ben de dönem başında öğrenmiştim.
Her neyse. Sınıfın kapısından girmeden önce merdivenlerin başında seni gördüm. Yanındaki Onur'a gülerek bir şeyler anlatıyordun. Sınıfına giderken bir anlık da olsa bana baktın. Gözlerinin içi bile gülüyordu. Gülünce kısılan gözlerini görünce öpme isteğiyle dolmuştum. Ama yapmadım. Yapamazdım. Korkağın tekiydim çünkü. Kimin ne dediğini takan biriydim. Elaleme dedikodu çıkarmamak için kendimi dizginler, gençliğimi yaşayamadım hiçbir zaman.
Sen sınıfa girdikten sonra zil çaldı ve ben de sınıfa girdim. Diğer ineklerden farklı olarak en arkada ve tek oturuyordum. Neredeyse hiç arkadaşım yoktu ve bundan şikayetçi değildim. Yanlızlığı seviyordum. Hem yalnız büyümüştüm, kolay arkadaş bulabilen biri değildim. Hala da öyleyim. Çekingen, sessiz, pek ders dinlemeyen biriydim. Genellikle uyurdum. Ya da müzik dinlerdim. Uyuduğum için en az sekiz kere idarelik olmuştum. Müzik dinlerken yakalanmadım. Şimdilik.
Sevda Hoca sınıfa girdi. Ayağa kalkan tek tük kişi vardı. Onları umursamadan öğretmen kürsüsüne geçti ve defteri imzaladı. Ardından sınıfı şöyle bir süzdü. Gözleri bana dönünce sahte bir gülümseme takındı.
"İkra'cığım sınıfına tekrar hoş geldin. Devamsızlığın on gün olduğunu hatırlıyorsundur umarım." Ah şu kız kurusu cadaloz kadın yok mu...
"Hocam keyfimden devamsızlık yapmadım her halde." Kadın erkek bulamayınca bana mı sarıyor nedir, nişanlıyken daha çok çekiliyordu en azından.
"Peki ya neden yaptın devamsızlığını Atasoy? Yoğun bakımda mıydın?" Bir soyadım eksiki zaten.
"Hocam İkra'nın üzerine gitmeyin, belki önemli bir şeydir." Talha denen Egoistan'lı goril beni mi korudu? Bakın, buna cidden gülerim. Oradan Esen atladı. Seninki yani.
"Ciddi misin Talha? O eziği mi koruyacaksın?" Vay be, neredeyse aynı düşünüyormuşuz. Ezik olduğum dışında.
"Esen arkadaşım eziklerle asosyalleri karıştırma istersen. Ezik kelimesini senin gibi parasıyla övünenler için kullanılıyor." Hem Sevda Hoca, hem Esen hem de tüm sınıf sesini kesti. 'İşte böyle thug life yapılır domuşuklar' demek istesem de kendimi tutum. Ve nihayet derse başladık.
♠♠♠
Okul çıkışı eve yürürken birden önümde sırıtan bir Talha beliriverdi. Sonra hiçbir şey demeden yanıma geçti ve beraber eve yürüdük. Aynı sitede oturuyormuşuz meğer. Oturduğum binanın önüne gelince durdum. O da durdu.
"Beni hala tanımadın mı?" Kaşlarımı çattım. Bu ne biçim bir soru böyle?
"Kimsin ki?"
"Hani anasınıfındayken senin peşinden 'Evlen benimle İkra' diye koşturan çocuğu hatırlıyor musun?" Yoksa.. Yok canım, atıyordur. Ama sağlam attı şimdi, laf yok. Gerçi, peşimden koşturan çocuğun sadece soyadını duymuştum. Adı hakkında fikrim yoktu yani.Ne alaka diye sorarsanız –ki sormadığınızın da farkındayım-, peşimde koşturan çocuğun teyzesi anasınıfı öğretmenimizdi.
"Soyadın ne senin?"
"Yılmaz." Efendim? Yılmaz mı dedi o sarışın olmamasına rağmen geri zekalı gibi davranan domuz? Evren fake mi atıyorsun yine? Gerçi, benziyor da.
Annem balkona çıkmış o arada. Sesini duyunca kendime geldim ve açılan ağzımı kapattım.
"İkra, gelmeyecek misin? Sen kimsin?" Annem duyarsa saniyesinde nikahımızı kıydırır.
"Ben Talha efendim." Saygıda kusur etmiyor bir de. Vay domuşuk.
"Tanıştığıma memnun old-Senin soyadın ne yavrum?" Geliyor, vallaha bomba geliyor.
"Yılmaz efendim."
"Sen şu anasınıfında İkra'nın peşinden koşturan çocuk değil misin?"
"Evet efendim." O son eveti demeyecektin pikaçu. Yahu, ne oluyor bana?
"Gelin içeri, üşümüşsünüzdür." Ben Talha'ya öfke dolu bakıyorum, Talha bana bakıp bakıp sırıtıyor.
"E hadi ama, üşümediniz mi?" Şunun suratındaki gülümsemeyi silme zamanı çoktan geldi.
"Geliyoruz anneciğim, hadi Talha arkadaşım."
Demir kapının önüne gelmiştik. Kapıyı anahtarla açtım. Önce ben girdim. Benden sonra o da girecekken demir kapıyı suratına kapattım. Asansöre binerken bile kükreyişi kulaklarımdaydı.
"İllaki elime geçeceksin İkra. O zaman görürüm seni."
Veee ilk bölüm yayında! Şimdiye kadar yazdığım en uzun bölüm ^-^ Kapak için Eprella'ma teşekkürler! Bir de, hikayenin başında geçen şarkıyı (Kalple Beynin Savaşı - Emir Yargın ft. Günsu Ünal) kesinlikle öneririm. Son olarak, Multimedya'da Talha var!
-ValxX