İyi okumalar...
"Hayır, kolum ağrımıyor. Günde üç öğün bir avuç hap yutturuyorsun bana, işerken çükümü hissetmem bile mucize." Karşısındaki çocuk kaşlarını çatarken ona haşlanmış yumurtalardan birini uzattı. "Yumurta yemeye devam edersem kolesterol hastası olacağım Jungkook."
"İyi beslenmen gerekiyor ki iyileşesin. Doktor da bunu söyledi, niye direniyorsun anlamıyorum." Yoongi ona elini uzattı. Parmakları birbirine geçerken mırıldanmıştı.
"Artık konuşmaya hazır mısın? Yoksa beni ölümsüz kıldıktan sonra mı konuşmayı düşünüyorsun?" Jungkook'un parmağı dudaklarına bir fermuar hareketi yaparken sertçe konuştu.
"Ölüm, ölmek ve buna benzer hiçbir kelimeyi kullanmayalım lütfen." Bir dilim yumurta daha Yoongi'ye yöneldi. "Ve konuşacak bir şey de yok ortada."
"Kalbim durmadan önce ne söylediğimi biliyorum Jungkook."
Bu cümle yerinden yavaşça kalkan dövmelinin kalbine hayali bir kesik attı. Eli masanın kenarına tutunurken ona bakmıştı. Ölümden döneli çok olmayan sevgilisi gerçekten de bunu konuşmak istiyordu. Hafızasından silmemişti, Jungkook hala onun nereden ve ne öğrendiğini bilmiyordu. Bunu öylece anlatabilir miydi? Kalbinin ve kaburgalarının üzerini örten deriyi daha önce Yoongi'ye açarken zorlanmamıştı. Fiziksel birer yaradan hayat boyu taşıyacağı ruhsal yaralara dönen o çizikleri ona açar mıydı peki?
Yoongi de ayağa kalktı. Jungkook'un aksine o biraz sorun yaşıyordu hareket ettiğinde, trafik kazasının izleri hala geçmemişti. Ama şimdi, fiziksel yaralarını bir kenara atıp sevgilisinin ruhsal yaralarını onarmayı diliyordu. Jungkook onun öne uzanan ellerini tuttu. Birlikte koltuğa yöneldiler.
"Ben gerçekten bu konuda konuşmak istemiyorum Yoon. Sadece önümüze baksak olmaz mı?" Son bir kez onu ikna etmeyi denedi. Ancak başını iki yana sallayan Yoongi dileğini reddetmişti.
"Anlatmanın çok zor olacağını biliyorum. Sadece gerçekten doğrusunu bildiğimden emin olmak istiyorum. Sen beni tanıyorsun Jung, benim de seni tanımamı engelleme lütfen." Jungkook'un kaşları çatıldı.
"Bu beni tanımlamıyor. Ben bundan ibaret değilim, tamam mı?" Kısa boylu gözlerinin içine baktığında suçlayacağının o olmadığını fark etti. Yoongi kısmen de olsa haklıydı, sevgilisi hakkında nereden her ne öğrendiyse bunu doğrulamayı hak ediyordu. Onun elini sıkıca kavradı.
"Ben öyle demek istememiştim." Jungkook hızlı hızlı salladı başını.
"Nereden duydun? Bana bunu söyle sadece. Doğru mu değil mi teyit edeyim." Dudakları aralandı, yeniden kapandı ardından. Tereddüt ettiği belliydi. Gözlerini ondan ayırıp halıya dikerken mırıldandı.
"Yugyeom." Kaşları çatıldı dövmelinin. Her an gidecek gibi oturuyordu ve Yoongi bu yüzden onu omuzlarından koltuğa bastırdı. Jungkook'un kucağına tırmanmak için doğru bir an değildi belki ama bedeni o ayağa kalkarsa peşinden koşacak enerjiye henüz ulaşamamıştı. Jungkook soru işareti barındıran gözlerini ona çevirdi. "Üzgünüm ama her an gidecek gibi görünüyorsun."
"Sana bunu anlattığına inanamıyorum."
Doğruydu, başından beri yalan olmasını dilediği gerçeklerin onayını şimdi Jungkook'tan alıyordu ve bu onu hiç rahatlatmamıştı. Soruların puslu bulutları ortadan kalktığında içi rahatlardı insanın. Gerçeği bilmenin bir kasırgayı açığa çıkaracağını hiç düşünmemişti. Çenesini kastı. Onu daha önce bu açıdan vurduğu anlar zihnine doluştu. Jungkook'un ona gönül koymaması, kollarını şu an beline sarıyor olması şok ediciydi. Bedeni kasıldığında çocuk bunu hissetti.
"Sadece sende olmadı." diye itiraf etti Jungkook. "Nedenini sorma. Ben büyülü şeylere inanmam, benim için gözle göremediğim her şey yalan. Sen de biliyorsun bunu. Ama sen bana dokundun ve o gece ben hiç geri çekilmeyi düşünmedim Yoon." Diğerinin kolları onun omuzlarından sarktı. Jungkook'u bir sarılmaya çekerken fısıldamıştı.
"Çok üzgünüm sevgilim, çok çok çok üzgünüm." Jungkook'un onun kokusunu içine çektiğini duydu. Çocuk burnunu Yoongi'nin boynuna bastırıyordu.
"Çok zaman oldu ama yapamıyorum." Geri çekilirken konuşmaya devam etti. "Tuhaf değil mi? Yalnızca konuşurken refleks olarak dokunmalarına bile izin veremiyorum. Kalabalığın içindeyken sürekli kollarımı önümde bağlıyorum. Yoongi ben bu yüzden barın arkasındayım, kimseyle çarpışmamak için. Bunu yaşamak zorunda mıyım cidden? Neden geçmiyor?" Yoongi elini kaldırdı. Onun kalbinin üzerine avcunu hafifçe bıraktığında Jungkook derin bir nefes aldı.
"Bir anlamı olmayacak biliyorum ama ben özür dilerim bunu yaşadığın için. Ve teşekkür ederim, bu yüküne rağmen burada kalıyorsun çünkü. Jungkook yanımda olduğun için ne kadar minnettar olduğumu bilemezsin. Sen bambaşka birine dönüşebilirdin, korkunç birine." Jungkook hafifçe gülünce susmuştu Yoongi.
"Benim normal olduğumu mu düşünüyorsun? Senden önce, hatta senden sonra da neler yaptığımı bilmiyor musun sanki?" Başını hafifçe yana yatırdı beyaz tenli. "Yalan mı? Skor tutuyordum ben. Çok çabuk unuttun sanki başlangıcımızı, hı?"
"Eh, ben de aseksüel olduğumdan emindim. Sonra neler olduğunu biliyorsun." Jungkook sırıttı, bu sırıtma Yoongi'nin hoşuna gitmedi.
"Evet, seni aseksüel kılan şeyin ne olduğunu da hiç konuşmadık, farkında mısın? Yani seni öyle az önce söylediğin gibi tamamen tanıyor sayılmam aslında." Diğerinin önce elleri uzaklaştı Jungkook'tan. Sonra ağrıyan bedeninin el verdiğince geriledi koltukta. Çocuk çoktan söylediklerine pişman olmuştu, eğer çocuk Jeon Jungkook olmasaydı. "Nereye?"
"Bu konuşmayı dileyeceğim bir konu değil." Jungkook güldü, alaycıydı.
"Ben benimkini konuşmayı diledim mi sence? Travmalarımızı dökmüyor muyuz? Dök seninkini de, o kadar mı zor bana anlatmak?" Sinirlenmişti Yoongi.
"Ben sana anlattırmadım." dedi buz gibi bir sesle. "Ben benimle paylaşmanın sorun olmadığını söyledim yalnız..." Sözü bir haykırışla kesildi.
"Ama gidip Yugyeom'a anlattırdın, öyle mi? O anlatınca her şey çok mu normal? Arkamdan iş çevirdiğinde sorun olmuyor mu yani?" Yoongi titrek bir nefes çekti ciğerlerine.
"Arkandan iş çevirmedim Jungkook. Sen uzaktın, biz birlikte bile değildik, ben sadece..." Bir kez daha.
"Sen sadece beni vurabileceğin bir hedef noktası istedin."
Cümlesi yalnızca Yoongi'yi değil, Jungkook'u da delip geçmişti. Hayal kırıklığından başka bir his barındırmayan gözlerle baktı Yoongi ona. Ayağa kalkıp sendeleyerek yatak odasına yöneldi. Bir iki adımın ardından tökezlemişti, duvardan tutunarak ayakta kalabildiğinde diğeri ona göz ucuyla dahi bakmadı.
Ne kastettiği önemsizdi, zorlamayacaktı. Onu ikna etmenin şu an en imkansız şey olduğunu biliyordu. Ama bugün ikisi de bir kez daha anlamıştı. Hedef noktası gereksizdi, nereden vuracaklarını gözleri kapalı bulurlardı. Ve bir silaha da ihtiyaçları yoktu. Dudaklarından çıkan her kelimenin binlerce kurşun etkisi yaratacağını gayet iyi biliyorlardı.
Ben size bu hikaye musmutlu demedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Drunk on You ~ Yoonkook
FanfictionAlkol, gece hayatı, güzel kızlar... Hayatından daha memnun olamazken tüm düzene taş koyan geceyi tek seferlik sanıyordu. Ta ki en yakın arkadaşının sevdiği adam yeşil kafalıyla çıkıp gelene dek... Song for You'nun yan çifti Yoonkook'un hikayesidir.