6 - Yen Kû Digiştin Hev û Yen Kû Nagiştin Hev

171 21 26
                                    

"Kavuşanlar ve Kavuşamayanlar"

Nisan 2003



"Min xwestî bû bav ê neda
Ji cîgeram xwîn a reş tê
Leyla yar"¹

Elinde sazıyla şarkıyı seslendiren Serhat'ın sesini Fırat abinin bağırtıları bastırıyordu. Şarkıyı olduğu gibi söylese bir sorun olmazdı fakat Leyla'yı Dicle olarak değiştiriyordu.

Meydanda, Fırat abi ve Dicle ablanın düğünündeydik tüm köylüler olarak. Güzel bir bahar akşamıydı. Güzel bir çift zorluklarla mücadeleden sonra evleniyordu. Fırat abinin coşkusu da bu yüzdendi.

Apê Sülo, küçüklüğünden beri Fırat abiyi sevmezmiş tez canlı olduğu için. Fırat abi büyüyüp eli iş tutmaya başladığında bile o gıcıklığını atamamış ki onlarca istemeye, araya giren büyüklere rağmen sözünden dönmemişti. Yani dönmüyordu, ta ki Dicle abla kendini öldürmeye çalışana dek. Kızının canına gelecek olan zararı fark edince boşa inat yaptığını fark edip ikisinin arasından çekildi. Zor da olsa sevenler kavuşuyordu bugün.

Ben de arkadaşlarla sandalye çekmiş bir köşede oturuyordum. Sağımda Rohat, Hüseyin ve solumda da Muhammed vardı. Halayı bekliyorduk kalkmak için ama şimdi daha çok aşk şarkısı söyleniyordu ve ortama dinlenmek için müsaade verilmişti. Rohat, beni diziyle dürtüp ona bakmamı sağladı. Çalan şarkıya içinden, dudaklarını oynatarak eşlik ederken gözlerimin içine bakıyordu.

"Heja, Heja, tu Heja min î
Tu delalî ya dil ê min î
Heja yar"²

Dudaklarından okuduğum böyleydi. O da Leyla'yı Heja olarak değiştirmişti. Yaptığı şeyle kalbim o kadar hızlanmıştı ki nefes alamıyorum sanmıştım. Kalbim şişmiş ve ciğerlerime yer bırakmamış gibiydi.

"Burada ölür kalırsam sorumluluk alacak mısın? Almayacaksan yapma böyle ani şeyler." dedim kalbim küt küt atarken. Çapkın bir gülüş belirdi dudaklarında.

"Senin ilgili olan her şeyde mesuliyet alırım Heja. Sen yine de dikkat et canına." dedi ve geri önüne döndü.

Bazen utançtan gözüme bile bakamazken bazen de böyle cesur yürek oluyordu. Hareketlerine akıl ermezdi bu çocuğun.

Birkaç dakika daha bu sakin havadan sonra sonunda halay müziğine geçilmişti tekrar. Davulcunun tokmak sesleriyle kalktık yerimizden ve meydana çıktık. Millet kol kola giriyordu. Biz de yerimizi alıp oynamaya başlamıştık. Cida çalıyorlardı. Ortam coşmaya başlamıştı bile.

O kadar coşkuyla oynuyordum ki omuzlarım benden bağımsız gibiydi. Oynarken kendi hâlime kahkaha atınca yanımdakiler de güldü. Rohat onunkini tuttuğum elimi sıktı. Başımı eğip güldüm.

Halay başındaki Murat amcam halayda yeterince kıvır kıvır oynayamadığı için yanındakinin kolundan çıkıp ortaya geçti. Şimdi istediği gibi in-çök yapıp herkesin gözünü şenlendiriyordu. Halayın karşı tarafındaki İbrahim de bu görüntüye dayanamamış olacak ki kendisi de yerinden çıkıp ortaya geçti. İşte şimdi karşılıklı oynuyorlardı. Bir yandan davul zurna eşliğinde Serhat'ın sesi diğer yanda birkaç halka oluşturmuş cida oynayan biz ve ortadaki iki oynak insan bu düğünü canlı tutuyordu.

Fırat abi de Dicle ablayı zar zor yerinden kaldırıp halayda kendilerine yer edindiler. Dicle abla beyaz ve altın rengi işlemeli kaftanıyla dans eden bir prensese benziyordu ama cadı bir prensese. Çünkü başta istememiş olsa da şimdi herkese toz yutturacak şekilde hevesli oynuyordu. Gözüme küçük bir kız çocuğu gibi gelmişti. Onların mutlu olduğunu görmek beni hayata daha da bağlıyordu. Koca Dicle ve Fırat bile kavuşuyordu bizimkiler mi kavuşmayacaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 27, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Değişmek ZamanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin