Düşüşteki Marka

229 14 11
                                    


Wooyoung

Yanlış görmüş olma ihtimaline karşı gözlerimi kapatıp tekrar açtım ve telefona bir daha baktım. Hala Hongjoong yazıyordu.

"Kimin aradığını söyle Wooyoung." sinirli bir ses tonuyla seslendiğinde telefonu elime aldım ve banyoya doğru gittim.

Ekranı ona doğru çevirdim, "Benim şirketimdeki bir çalışan neden sizi arıyor Bay Choi?" bir elimi bel boşluğuma yerleştirdim ve kaşlarımı kaldırarak merakla ona baktım.

Sadece bir saniyeliğine kaşlarını çattığını gördüm, telefonu elimden aldı ve aramayı reddetti.

"Odaya git." telefonu çamaşır makinesinin üstüne koyup, kirlenmiş çarşafı makineye sokmaya devam etti.

Sorduğum soruya cevap vermemesi sinirlenmeme sebep oldu. "Cevap verin." onun bana bakmasına sebep olacak kadar bir süre sessiz kaldım ve bana bakınca konuşmaya devam ettim, "Soruma cevap verin. Neden çalışanım sizi arıyor?"

Tekrar soruyu ona yönelttiğimde cevap vermesini bekledim ama beni takmayarak işine devam etti. Bu daha da sinirlenmeme sebep oldu.

"Oh, pekala." bornozumun ipini çözüp yere bıraktım ve odaya doğru ilerleyip kıyafetlerimi giymeye başladım.

Banyodan çıktı ve yanıma geldi, bornozunu çıkartıp giyinmeye başlarken konuştu, "Nereye gittiğini sanıyorsun?"

Ona hesap vermemi beklemesi çok saçmaydı çünkü ben kimseye hesap vermek zorunda değildim. Fakat sanırsam o bunu anlayamamıştı ya da anlamak istemiyordu.

"Beni sikine bile takmayan birisinin evinden başka neresi olursa diyelim." gömleğimin düğmelerini iliklerken cevap verdim.

"Hiçbir yere gitmiyorsun. Sarhoşsun Jung. Ayrıca insanların benim evimden bu şekilde çıktığını görmesini mi istiyorsun?"

"Herkesin içinde bana partideki gibi davrandığın için sorun olmadığını düşündüm." telefonumu aldım. "Halimde ne var ayrıca?" dönüp ona baktım.

Pantolonu giymişti, içine soktuğu siyah gömleğinin yakalarını düzeltiyordu. "Halinde bir şey yok. Sadece..." sustu.

Ona baktım. "Sadece ne?" sertçe sorumu sorarken yüzünü inceledim. Cevap vermedi. "Bana istediğin zaman cevap verip istemediğin zaman cevap veremeyeceğini mi sanıyorsun?"

Telefonumu cebime attım. Ona cevap vermesi için son bir şans verdim. Cevap vermeyince sinirden güldüm ve kapıya doğru yürüdüm.

"Hey! Kiminle gideceksin?" arkamdan bağırıp peşimden gelirken hızlı hızlı merdivenlerden inmeye başladım.

Cevap vermedim. Çıkış kapısına doğru ilerlerken bileğimde onun elini hissettim, ona doğru döndüm.

"Bana cevap ver." dediği şey sinirlerimin iyice bozulmasına yol açtı çünkü o bana cevap vermiyordu da ben mi ona verecektim?

Bileğimi çektim ve onu kolundan tutup, sırtını duvara çarptım, "Bana cevap vermeyen birisine neden cevap vereyim ki?" sinirle yüzüne yaklaştım. "Aptal!" bağırıp yakasını sertçe tutup bıraktığımda yüzündeki şok ifadesini görmek beni yeterince tatmin etti ve çıkış kapısına gittim.

Arkam dönükken konuşmaya başladım, "Sen ve aptal markan için bu evden çıkmam iyi olacak çünkü düşüşte olan markan tekrardan popüler olabilme şansına sahip olmuş olacak."

Elimi kapı tokmağına uzattım, arkamdan konuştuğunu işittim, "Sence düşüşte olan marka benimkisi mi, yoksa günlerdir en yakın arkadaşının bile komalık olmasına sebep olan kişiyi bulamayan senin şirketin mi?" dediklerini duyduğumda ani bir hareketle arkamı döndüm ve ona doğru hızlı hızlı yürümeye başladım.

silent noise | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin