gerçek

1.5K 207 473
                                    

slmlarrrr :))))))))

oy ve yorumları unutmayalım ltfn <3

.   .  .

yüzüme doğru hafifçe esen rüzgar bedenimi geriye doğru itmek istiyormuş gibi görünse de ona direniyordum.

bir kere daha buradaydım işte, uçurumun en çıkıntı kısmına oturmuş bacaklarımı sallandırarak suyun üzerinde dalgalanan ay ışığını izliyor ve keşke diyordum. keşke son bir kez daha güneşi görebilseydim.

"başa mı döndük?" arkamdan gelen sesi tanıyordum, ondan kaçmak için gecenin bir yarısında gelmiş olsam bile başaramamıştım işte. ondan bir türlü kaçamıyordum.

güneşi çok fazla görmek istediğimden mi gönderilmişti yoksa yanıma, son bir kez daha mutlu olabilmem için mi buradaydı?

"ben ilk günden beri hep buradaydım zaten."

kafamı ona çevirdim ve tıpkı küçüklüğündeki gibi belirgince dalgalanmış turuncu saçlarını izledim, içimdeki bütün duvarlar yıkılmıştı. gözlerini bana çevirmesi ve onu izliyor olduğumu görmesi bile umrumda değildi ve bu uçurumdan geri dönüşümün olmadığı da işte tam da burdan belli oluyordu.

"seni yaşatmak istiyorum." sesi çok güçsüzdü, onu izlediğimi bildiğinden emindim ama kafasını bir türlü bana çevirmiyordu.

"niye ki?"

bir süre cevap vermedi, sıcacık elini yere yasladığım buz gibi olmuş elimin üstünde hissettim, "ben iyileşemedim, hala çok hastayım Beomgyu."

böyle söylememesi gerekiyordu, böyle hissetmediğini biliyordum. beni vazgeçirmek için bile olsa bana yalan söylememesini dilerdim.

"yalancı."

kafasını olumsuz anlamda iki yana sallayarak bana çevirdiğinde saçlarının üstüne iri yağmur damlaları düşmeye başladı, "seni çok özledim."

boşta kalan elimi sağ yanağına doğru çıkardım ve başparmağım tam olarak gamzesinin çukuruna düştü. "ben de seni çok özledim. bunu sana hiç söyleyemedim ama benim hastalığım seninkinden daha ağırdı."

"artık gerçekten gideceğin için mi itiraf ediyorsun bana bunları?" diye mırıldanırken gamzesine gömülen parmağımın üzerine bir damla yaş düştü. ağlıyor muydu?

"ağlama."

parmağım içine gömüldüğü çukurda hafifçe hareket ederken yüzüm gittikçe yüzüne daha çok yaklaşıyordu ve o da aynı zamanda elimdeki tutuşunu sıkılaştırıyordu.

birkaç saniye sonra dudaklarımızın birleştiğini hissettim.

gözlerimi gözlerinden ayırıp sıkıca kapattığımdaysa bizi sanki uzaktan üçüncü bir göz vasıtasıyla izliyor gibiydim.

ne zaman doğduğunu kavrayamadığım güneşin turunculuğu onun hafif esmer tenine vurunca zaten yakışıklı olan yüzünü daha da güzelleştirmişti.

ona iki elimle birden tutunmak istedim, tutuşan ellerimizi ayırıp artık boşta kalan elimi de yüzüyle buluşturduğumda dudaklarımızı ayırdı ve tıpkı benim gibi o da sol elini sağ yanağıma çıkarıp okşamaya başladı. yara izim kaybolmuş gibiydi, onu hiçbir şekilde hissedemiyordum.

gözyaşları o kadar hızlı akıyordu ki parmaklarım ne kadar hareket ederse etsin durduramıyordum.

"hoşça kal." diye mırıldandıktan sonra da yanağımdaki elini sırtıma götürdü ve uçurumun kenarında havalandığımı hissettim.

tears in the rain | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin