"Ne için sevindiğini sorabilir miyim Wooyoung? Cidden dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum."
"Babanın bahsettiği günah bu işte Jongho. Ve sen bunu yaparak babana karşı geliyorsun, bu yüzden mutluyum işte anlasana."
Jongho bunları düşünürken aşağıdan bir ses yükseldi. "Jongho oğlum, hadi gel artık eve gidiyoruz." Sesi duyan Jongho ve Wooyoung aceleyle kalkıp kapının kilidini açtı. Jongho odadan çıkarken Wooyoung ona göz kırptı ve "Seni sevdim Jongho, evime bir daha gel." dedi. Yol boyu at arabasının sallanmasıyla Jongho derin düşüncelerinden çıktı, cesaretini topladı ve babasına sordu.
"Baba kuzenim San, Kral Yunho'nun oğlu onu tanıdığını söylüyor ve sanırım sevgililermiş, bana her şeyi anlattı. Neden onu şatodan kovmak zorundayız? Ailemize geri gelemez mi?" Kral afalladı ve o sinirle Jongho'ya sert bir tokat attı. O davete gitmenin çok büyük bir hata olduğunu tahmin etmeliydi. "Eğer senin de sonun kuzenin gibi olsun istemiyorsan kes sesini ve sözümden dışarı çıkma!" Jongho başını öne eğdi ve özür diledi. Çünkü şuan, bu durumda babasını kabullenmekten başka çaresi yoktu. Eve gidene kadar Jongho tek kelime etmedi ve gittikleri gibi babası onu odasına kilitledi.
"Şimdi çık dışarı çıkabilirsen ahlaksız köpek! Pis günahkar, hepiniz çok meraklısınız zaten cehenneme gitmeye! Eğer bir daha böyle konular açarsan hayatta olduğun sürece sana cehennemi yaşatacağım!"
Jongho çok korkmuştu ve ne yapacağını bilmiyordu. Aklına gelen ilk şey duvarın dibine çöküp, kafasını dizlerine yaslayıp ağlamak oldu. Babası daha da kızmasın diye sessizce ağlamaya çalışıyordu. Korkuyordu çünkü ilk defa babasını böyle sinirli görmüştü. Zaten bir daha da bu konuyu açmadı.
6 yıl sonra...
Aradan aylar, yıllar geçti ve Jongho'nun 16 yaşına gireceği gün geldi çattı. Kralın korkulu günleri bu günden itibaren başlıyordu. O gün parti yapmayacak, şatoya tek 1 insan bile almayacaktı. Her an kimin oğluna ne yapacağı belli olmazdı. Jongho normalde kurallara çok sadık bir çocukken o gün aklına bir plan gelmişti.
Hizmetçilerin pencereyi açmaları için gelmelerini bekleyecek, gittiklerinde de pencereden çıkıp şatodan kaçacaktı. Nereye gideceğini bilmediğinden aklına ilk Wooyoung'un evi geldi ama babası onu orada bulurdu. Artık ayakları onu nereye götürürse oraya doğru kaçacaktı.
Yaklaşan ayak sesleriyle Jongho irkildi ve birbirine bağladığı bez parçalarını yatağının altına sakladı. Saat daha sabah 7 olduğundan Jongho uyuyor taklidi yaptı çünkü hizmetçiler o uyanıkken asla pencere açmazlardı.
Pencere açıldı ve ayak sesleri uzaklaştı. Jongho hizmetçinin gittiğinden iyice emin olduktan sonra kalktı ve bezleri aşağıya sarkıtmaya başladı. Zar zor kendini şatodan dışarı atabilmişti ve şimdi yapması gereken tek bir şey vardı. Kaçmak!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Royal Dream | JongSang
Hayran Kurgu"Sevgilim, babamdan kurtulduk artık özgürüz..." "Jongho, ben çoktan öldüm, ilaçlarını almadın mı?"