"Işıkları söndürseler bile"
Sevdiğim şarkının ismi kulaklarımı doldurduğunda istemsizce gülümsedim.
O da gülümsedi. Çok güzel gülümsedi..
"Bayım?"
Aniden gelen ses ile düşüncelerimden kurtulup bana seslenen kahverengi gözlere yöneldim.
"Efendim?"
"Nereye daldınız? Çalan telefonunuzu bile duymadınız."
Ah, telefonum çalmış hatta çoktan kapanmıştı, arayan Jimin'di.
Yine.
Telefonumu cebime koyup yanımda ki kahveli gözlerin sahibine baktım.
"Ah, evet. Önemli bir buluşmam vardı. Onun için aramışlar."
Gülümsedi.
Çok güzel gülümsedi.. sahi ne kadar güzel gülümsediğini biliyor muydu?
"Anlıyorum Bayım, umarım geç kalmazsınız."
Derin bir nefes alıp, bu denli güzel gözlere sahip olan çocuğun adını sormak için konuşmaya başlayacaktım ki..
Metro duruncaya kadar.
"Ah, bayım. Yetişmem gereken bir yer var, umarım sizde yetişirsiniz. İyi günler dilerim."
Kulaklığını tekrar kulağına yerleştirdi ve gitti.
İsmini soramadan.
Bende ayağa kalkıp ilerlediğimde çoktan ortadan kaybolmuştu bile.Çok geçmeden metrodan inip Jimin'in önceden attığı konuma baktım. Bulunduğum yerin kafeye yakın olduğunu fark ettiğimde rahatladım.
Kafe hemen yan sokaktaydı.
Adımlarımın sonunda kafeye ulaştığımda gözlerim Jimin'i aradı.
Çok geçmeden beyaz gömlekli; sarışın ve beyaz tenli olan arkadaşımı bulmuştum. Hızlı adımlarla ilerlerken yanında başka bir adam olduğunu fark ettim.
Bahsettiği görüşme bu adamla mı alakalıydı?
Aklıma gelen sorular ve düşünceler beni yorduğu için daha fazla oyalanmadan onların masasına geçip sandalyeye oturdum.
“Merhaba."
Jimin sinirliydi ama nedense tatlı durmaya çalışıyor, istemsizce gülüyordu.
Neden yapıyordu?
Bağırıp çağırması hatta küfür etmesi gereken Jimin adeta bebek gibi davranıyor, gülücükler saçıyordu.
“Hoşgeldin Jungkook."
Sesi mütevazıydı.
Anlamsızca bakışlarımı ona yönelttiğimde bakışlarımı anlamış olacak ki eli ile yanındaki adamı işaret etti.
“Ah, tanıştırmayı unuttum. Bu Yoongi."
Adının Yoongi olduğunu öğrendiğim adama bakıp gülümsedim.
“Memnun oldum Yoongi."
Jimin yeniden bir bebek edası ile Yoongi'ye döndü.
“Hyung, bu Jungkook. Benim en yakın arkadaşımdır."
“Merhaba Jungkook, bende memnun oldum."
Yoongi, ne kadar soğuk gözükse de aslında tatlı birine benziyordu.
“Güzelim, hemen lavaboya gidip geliyorum."
Ne? Bu adam Jimin'e güzelim mi demişti? Yoongi ayağa kalkıp masadan uzaklaştığında hızla Jimin'e döndüm.
“Jimin, bu adam sana neden güzelim diyor? Neden sen bebek gibi davranıyorsun? Neden şuan biz buradayız tanrı aşkına!"
Jimin elini çenesinin altına koyup bir sarhoş gibi konuşmaya başladı.
“Çok tatlı değil mi..?"
Delirecektim, çok az kalmıştı.
“Ne diyorsun Jimin? Kendine gel."
Jimin elini çenesinden ayırıp ciddi bir duruşa geçti. Korkmaya başlamıştım.
“Yoongi ile ben çıkıyoruz Jungkook."
Sessizlik.
Koca bir sessizlik.
Sonra kulağıma dolan kabusumda ki çığlıklar.
“Ciddi değilsin.. değil mi Jimin?"
Şaka yapar gibi bir hali yoktu.
“Neden şaka yapayım Jungkook?
Olduğum yerden doğrulup sessizce karşımda oturan Jimin'e yaklaştım.
“Aptal mısın? Sizi öldürürler Jimin!"
Göz devirdi.
Neden umursamaz davranıyordu bu aptal!
“Jungkook, ona aşığım ve şayet sonunda ölüm varsa ben ona da razıyım."
Sağa döndü, buraya doğru gelen sevgilisine baktı, gülümsedi.
“O da razı, en azından birlikte yaşayıp birlikte öleceğiz."
Gözünde korku yoktu, endişe yoktu. Aksine Jimin'i ilk defa böyle görüyordum. O mutluydu. Onlar mutluydu.
Çünkü birliktelerdi.
“Geciktim kusura bakmayın."
Jimin kıkırdadı.
“sorun değil sevgilim."
Olduğum yerde sıçrayarak masanın altından Jimin'i uyardım.
Yoongi fark etmiş olacak ki bana döndü.
“Sanırım Jimin aramızda ki şeyi söylemiş. Jungkook, seni anlıyorum. Korkuyorsun. Fakat daha nereye kadar saklayacağız? Nereye kadar kaçacağız?"
Jimin'in elini tuttu.
“Ben, ben gerçekten aşık oldum ve bundan utanmıyorum. Kimse utanmamalı."
Ağlamak istedim.
Dünya dursun istedim.
Bu savaş bitsin istedim.Onlar kabullenmişti, lakin ben hâlâ gerçekle yüzleşecek kadar güçlü değildim. Kendimi bildim bileli var olan bu esaret bence hiç bitmeyecek aksine her gün daha fazla zorlaşacaktı. Babalarımı bu anlamsız savaşta kaybettiğimde henüz 12 yaşındaydım. O zamanlar, aynı şuan olduğu zamanlar gibi gece 23.59'da tüm sokak lambaları tek tek söner ve sokağa çıkma yasağı başlardı. O gece babamın neden çıktığı zihnimde yer edinmedi.
Küçüklük aklı ile o zamanlar şehirde elektriklerin gittiğini düşünür kendimce masallar kurardım. Babalarım beni hiçbir zaman üzmez ne isterlersem hep yerine getirirlerdi. “Jin, sen burada bebeğimiz ile kal. Ben hemen geleceğim."
Babam tedirgindi.
“Ya sana birşey olursa? Saat çoktan gece yarısını geçti."
“söz veriyorum hemen geleceğim. Bu saçma esaret yüzünden saklanmam, bizim onlardan ne farkımız var?"
Birbirlerine sarıldılar.
“seni seviyorum."
“seni seviyorum."
Babam gitti.
Ve geri gelmedi.
Sonra bir silah patladı.
Gözlerimi kapattım.
Kapı kırıldı.
Hatırladığım tek şey babamın beni odaya kilitleyip beni öperek “Jungkook, sen her zaman akıllı bir çocuk oldun. Şimdi de öyle ol ve bu odadan çıkma, seni seviyorum." Ağlıyordu.
Ağlıyordum.
Odadan koşarak çıktı
İsyan etti.
“Yapmayın!"
Bir patlama sesi.
“Biz- bizde sizin gibi sadece insanız.."
Ve bir patlama sesi daha.
Kulaklarımı kapattım.
Gözlerimi kapattım.
Kapı zorlandı.
Ağzımı kapattım.
Çalan telefonlar.
“burada kimse yok, gidelim. Bizi çağırıyorlar."
Sonra bir ses.
Ve herkes gitti.
Hayat yoktu.
Babalarım yoktu.
Artık ben yoktum..
Kaç gün olduğunu bilmediğim bir süre o odada kaldım.
Ben ve babamın çürüyen cesedi.
Dışarıda ne oluyor hiçbir fikrim yoktu sadece babamı dinleyip buradan çıkmadım. Birgün uyurken kapı tıklandı.
“Jungkook, benim Jimin."
Yan komşumuz.. Jimin.
Gülümsedim.
Günler sonra.
Onun sayesinde.
“B-buradayım Jimin."
Kapının kilidi açıldı ve Jimin kollarını açtı.
Kollarının arasına koşarak girdim ve gözlerimi kapattım.
Huzurluydu.
Daha sonra odadan dışarı çıkarken yerlerde ki kan izlerine baktım.
Babamın kanlarına.
Ağlamamaya çalıştım.
Ben güçlü ama kırık bir çocuktum.
Ve Jimin benim hep kurtarıcım, ilacım oldu. O günden beri Jimin ile birlikteyim. O benim tek ailem, tek varlığım.
Ya ona da birşey yaparlarsa?“Merhaba."
Gelen ses ile durdum.
Düşüncelerim durdu.
Geçmişim durdu.
Aklım durdu.
Kalbim durdu.Bu kahve gözlü çocuktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lights || #taekook
Fanfic"Işıkları söndürdüler bayım." dedi gülümseyerek sessizce yanıma sokuldu, çelimsiz kollarını bedenime sardı. "ne hoş, ben hâlâ sizden vazgeçmedim."