(bu hikaye bi korku hikayesi ödevi için yazılmıştır)
Alarm sesi. Kulak çınlaması. Omzundaki acı, istemsiz titreme. Kendine geldikten sonra düzensizce yere düşen gözlüğünü aradı. Titreyen elleriyle ince yuvarlak gözlüğü yüzüne zar zor geçirdi, etrafa baktı. Buraya nasıl geldiği ve nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Kısa bir süre kafasını toplayıp adını hatırlamakta zorlandı. Arthur. Teorik bilimlerde doktora yapmış, asla doğru kişiyi bulamamış; laboratuvar kapısının önünde yerde yatan o. Hafızası dağınıktı. Çevresini ve hayatını baştan aşağıya gözden geçirirken omzundaki cam kırığını unutmuştu.
Ayağa kalktı. Her ne kadar acıdan tüm sol tarafı patlayana kadar içine hava pompalanmış gibi hissettirse de camı ellememeye karar verdi. Tutup çıkartmak acıdan imkânsızdı zaten. Alarm sesi kesildi. Havalandırma sistemlerinin homurtusuyla etraf daha da sessiz hissettiriyordu. Arkasını döndüğünde alarm sesinin kaynağını yeni algılamaya başlamıştı. Laboratuvar kazası? Hayır. Başka bir durum. Neden buraya gelmişti? İçindeki ses bir kapıyı açıp koşmasını bağırıyordu ona.
Bu laboratuvara ilk kez gelmiş gibiydi. -Hafızası eğer ki yerinde olsaydı Arthur bilirdi- ki şu an teknisyen arka kapılarından birinin çıkışındaydı. Kaçması gerektiğini biliyordu. Esas soru şuydu: Nereye doğru?
Havalandırma duvarlarına çarparak gümbürdeyen bir ses ensesine battı. Seçim onun yerine verilmişti: Kaç ya da savaş. Önündeki kapıyı açtı, kendisini koşar adımlarla merdivenlerden aşağıya fırlattı. Neyse ki ses onun için gelmiyordu. Yine de hızlıca koridorlarda yürümeye devam etti. Olduğu yerde bekleyemezdi. Bunu neden yaptığının farkında olmadan olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordu. Demir gri bir kapı açıldı. Kontrol odası, kontrol paneli. Tam olarak olması gerektiği yerdeydi. Panele gidip şifreyi girdi. Bastığı düğmelerin ne amacını biliyordu ne de yandaki sıçramış kanın farkındaydı. İşlemi gerçekleştirdikten sonra önce şifreyi bilmediğini sonra arkasındaki parçalanmış cesedi algıladı.
Kokusu içinden buhar çıkıyor gibi yoğundu. Daha yeni mi gerçekleşmişti? Geriye doğru birkaç adımla kontrol panelinin üzerine sendelemişti ve kilitlenmiş bir şekilde incelemeye devam ediyordu. Cansız bedenin düşüş şekli bile doğal hissettirmiyordu ona. Fırlatılmış gibiydi. Karnında parçalanmış bir et krateri vardı ve omuzları canice duvara doğru ezilmişti. Arkaya patlamış kan lekesi o kadar parlaktı ki odayı siyah beyaz gibi gösteriyordu.
Nasıl görmemiş olabilirdi? Neden buradaydı? Cesetten iğrendiği için değil, kafasındaki sorulardan dolayı kusacağını hissetti Arthur. Başı dönmeye başlamıştı. Bu sırada şifreyi girdiği panel uzaktaki bir kapıyı açmıştı. Bu cesedi tanıyor muydu? Daha önce hiç ceset görmüş müydü? Kapının açılmasıyla yankılanan bir çarpma sesi duyuldu. Arthur dikkat kesilmişti.
Şifre neyi açmıştı? Hafızası belki de onu kurtarmaya çalışıyordu. Eğer ki bu şifreyi doğru biliyorsa buraya daha önce de gelmiş olmalıydı. Şifreyi hatırlayabiliyorsa, çıkışın nerde olduğunu da hatırlayabilirdi. Hafızasına güvendi. Açtığı kapının sesine doğru ilerledi.
Cam yürürken bile batıyordu omzuna. Kolu içten, milyonlarca cam tarafından kesiliyormuş gibiydi. Pes etmeden ilerledi. İçinden bir ses doğru yolda olduğunu söylüyordu.
Acaba ne oldu da omzuna cam girmişti? Ne türlü bir hayvan cesede onları yaptıysa, ona saplanan camı parçalayan da o olmalıydı. Merdivenleri çıkmaya devam etti. Arthur kapıyı açtığında donup kalmıştı.
Masa ve üzerinde bir kayıt cihazı. Not defterleri, kara tahta üzerinde tebeşirle yazılmış formüller. Bu formülleri biliyordu. Ama Arthur'un esas ilgisini çeken şey yerdeki çantaydı. Çantanın içinden saçılanlar arasında babasının ona küçükken verdiği antika saat, köpeği Stark'ın çerçevelenmiş bir fotoğrafı ve yanında yedek olarak getirdiği laboratuvar önlüğü duruyordu. Hafızası geri gelmeye başlamıştı. Odanın zemini kitaplar ve defterler dışında cam kırıklarıyla kaplıydı. Yandaki duvardaki kırık aynalı camdan fırlayan o cam kırıkları. Panik içinde etrafına baktı. Fark etmişti. Çıkışa doğru gitmediğini-
tam aksine başladığı noktaya geri döndüğünü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
keşke zeki olsam: bu bir kitap
Fiksi Ilmiahzırvalıktan oluşan küçük bir konsept kitapçığı; şimdi cep boyutunda 90'lar, teorik fizik, komplo teorileri, dieselpunk ve krom olan her şey / boravari kategorisi - bir ilk (kitabın ilgi çekici olması için kapağa havalı bir karakter koymam gerekiyord...