Nereye doğru gittiğini bilmeden koşmaya başladı. Hafızası çıkışa değil daha derine doğru yönlendirmişti onu. Hala yanlış tarafa doğru gitmeye devam ediyordu. Nefes nefese kalana kadar koştu. "Alfa Projesi". Aradığın isim buydu Arthur. Değil mi? Arthur duraksadı. Sonsuz koridorlar arasındaydı ve döndüğü her köşe tek bir çıkışa çıkıyordu: Soğuk mermer bir hapishane. Kafasındaki düşünceleri toparladı.
O yüksek rütbeli bir bilim insanıydı. Projenin genel olarak ne olduğunu ve neler yapabileceğini bilen sayılı insanlardan. Proje basitçe canlıların sınırlarını genetik mühendislik kullanarak aşmak için oluşturulmuştu. Önce Hayvanlar üzerinde deneyler yapıp onları olabilecekleri en üstün hale getirmeye çalıştılar. Hastalıklara karşı direnç ve yaşlanmayı yavaşlatma gibi özellikler. Sonra ise daha fazlası. Arthur biliyordu ki yarattıkları şey yok edilmeliydi.
Arthur kendini sakinleştirmeye çalışıp neyin yanlış gittiğini düşündü. Hafızası neden bu kadar dağınıktı? Neden hiçbir şey hatırlayamıyordu? Arkasından gelen adım seslerini duyduğunda dikkati dağıldı. Çaresizce koşmaya devam etti, en sonunda kaçmaya devam edemeyeceği bir odaya çıkana kadar. Her ne yanlış gittiyse, o şey onunla bir kedi fare oyunu oynamaktaydı.
Denek 43. Boyutları kendi türünün normal örneklerinden 5 kat büyük olan, tanınmaz halde mutasyona uğramış bir kedi. Tüysüz derisi çiğnenmiş, tümörler ve yumrularla şişmiş durumdaydı. 6 bacağı yılan gibi yavaş hareketlerle onu havada süzülüyor gibi gösteriyordu. içeri girdi. Canlının yüzü sayısız kesikle doluydu ve gözleri bu kesik yaralarının kapladığı deri parçaları arasından nadiren gözükmekteydi. Akrep sesine benzer kedi mırıldaması odada yankılandı. Arthur'un başı çatlayacak derecede ağrımaya başlamıştı.
Hafızası eskisine göre daha iyi durumdaydı. Şu an laboratuvarın hangi odasında olduğunu hatırlayabiliyordu. Hatırladığı ve onu en çok korkutan şey ise en başta nerde olduğu, uyandığı teknisyen arka kapısıydı. O kapı acil durumlarda kaçmak için yapılmış bir ara yoldu. Eğer ki orda doğru kapıdan ilerleseydi kaçmayı başarabilirdi. Kendisini şu an denek 43'ün pençelerine düşüren o şey tesadüfen geri, aşağıya inmesiydi.
43her zaman en zeki denekleri olmuştu. Geliştirilmiş beyni diğer canlılarındavranış şekillerini üstün seviyede analiz edebiliyordu. Nöron ve elektrik, kendi beyni üzerinde ustalaştıktan sonra olağandışı bir seviyeye çıkmıştı. Önce basit canlılarla başladı. Onlara saldırıp, peşlerinden koşmaktansa; en başta ayağının ucuna gelmelerini sağlayabiliyordu. Geçmişte bu garip tesadüfi avlanma şeklini inceleyen Arthur ve meslektaşları, bunun tesadüf değil bir çeşit psişik manipülasyon olduğunu keşfetti.
Arthur silah olarak kullanabileceği bir şey aradı yerde. Ceplerini yokladığında bir çakmak bulmuştu. Yaktı ve içinde gaz olmadığını fark etti. 43 ona sakin adımlarla yaklaşmaktaydı. Arthur onunla konuşmaya çalıştı. Ağzından hiçbir kelime çıkmıyordu. Birkaç kesik ses çıkardı. konuşamıyordu.Sanki kilitli bir kapıyı yumrukla açmaya çalışıyor gibiydi. Öksürmeyi denedi. 43 onun panik içindeki davranışlarını sakince izliyordu. Öksürüğü tüm koridorlarda yankılandı. Şimdi çığlık atmayı deneyecekti.
43'ün özelliği tüm bilim insanlarını en başta korkutmuştu. Önce bir düzine çalışan bu projeden ayrılma kararı aldı. Aynı 43'ün her gün öldürdüğü diğer denekler gibi azaldılar. Geri kalan bilim insanları birkaç ay içinde durumun ağırlığına alışmıştı. 43 tüm binadaki en önemli deneydi. Eğer ki onun nasıl bunu yapabildiğini çözerlerse, bu yeni bir devirin başlangıcı olabilirdi. Bu psişik özelliklerini incelemek için onun boyundan bolca küçük memeli hayvanlar verdiler. Önce onları uzaktan sersemletirdi. Sonra ise sersemleyen canlı ne yaptığını tam bilmeden 43'e doğru ilerlemeye başlardı. Titiz bir tuzaktı bu.
Çığlık atamıyordu. Başı ağrıdan çatlamaya başlamaktaydı. Odanın duvarına doğru yapışıp yerdeki bir demir sopayı eline geçirdi. Elleri tutmaz hale gelmişti. Sopa sakince elinden kayıp odada çınlanacak bir sesle yere düştü. Çınlama sona ermedi. Kusacakmış gibiydi. Denek ona yavaşça yaklaşıp sakin hareketlerle arkasına geçti. Kaçmak için fırsatı buydu. Kapı önünde açık olmasına rağmen koşamadı. Dizlerinin üstüne düştü. Tekrardan bağırıp yardım çağırmayı denedi. Çığlık atamıyordu.
43 onu parçaladığında da çığlık atmayacaktı. Geriye doğru irkildi, Çaresiz bir şekilde nefesinin kesilmesini bekledi. 43 onu ekmek hamuru gibi açıp deşmeye başladı. Onun için Arthur et parçasından başka bir şey değildi.
Kontrol paneli, merdivenler, tüm hareketleri onu bu noktaya getirmek için yönlendirilmişti. Amnezisinden uyandıktan sonra o sadece bir av olmak için tasarlanmıştı. 43'ün titiz tuzağıydı bu.
O koridorda uyandığından beri ölüydü. Birkaç saat içinde tanınmayacak hale gelene kadar parçalanıp yenilecekti. Arthur, 43'ün ilk insan avıydı. Tattığı ilk insan eti. Laboratuvardan çıktı.
Özgür olmuştu. İnsan zihni ve eti üzerine bir özgürlük. Bir üstünlük.
Besin zincirinin tepesi, artık o etin; insanın tanrısıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
keşke zeki olsam: bu bir kitap
Science Fictionzırvalıktan oluşan küçük bir konsept kitapçığı; şimdi cep boyutunda 90'lar, teorik fizik, komplo teorileri, dieselpunk ve krom olan her şey / boravari kategorisi - bir ilk (kitabın ilgi çekici olması için kapağa havalı bir karakter koymam gerekiyord...