Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 🧡
Siren sesleri, çığlıklar ve hıçkırıklar...
Ne olduğunu anlayamıyordum. Ne olduğunu nasıl olduğunu veya neden olduğunu.
Tek bildiğim yerde kırmızı bir sıvının gezindiğiydi.
Çok fazlaydı.
Beyaz saçlara bulanan kırmızılık çok... Çok fazlaydı.
"Sedyeyi getirin!" Aşina olmadığım gür ses kulaklarımda yankılanırken tepki veremedim ve sadece kollarımın arasında ki küçüğüme baktım. Hala idrak edemiyordum. Beyaz saçları kırmızı ile boyanmış yüzünden terler akıyordu. Mimiklerini ustaca kontrol edip duygularını belli etmeyen o, şimdi saf duyguları ile kollarımın arasındaydı. Acı çekiyordu.
"Genç adam şimdi beni dikkatle dinlemeni istiyorum. Arkadaşının yavaş bir şekilde sedyeye konulması lazım. Asla ama asla boynu oynamamalı anlıyor musun beni?"
Zorlukla başımı salladım. Yavaş yavaş kendime geliyordum ama bunun iyi bir şey olup olmadığından emin değildim. Sedye önüme konuldu ve adam Jeongin'in bacaklarından tuttu. Tedirgin bir yüz ifadesiyle ona bakarken yapacağını kestirmeye çalışıyordum. Neden yavaş hareket ediyordu? Hızlıca hastaneye gidilmesi gerekirken neden hala burdaydık?
"Kafanda ki soruları anlayabiliyorum lakin yara aldığı yer boynu. Anlıyor musun beni? Tek bir yanlış hareketle en iyi seçenek olarak hayata gözlerini yumar. Şimdi üç diyince yavaşça sedyeye alacağız onu." Adamın söyler söylemez verdiği komutla. Dizlerimin üstüne yükseldim ve sıkıca sarıldığım küçüğümü beyaz sedyenin üstüne bıraktım. Bırakmama rağmen başından beri yakamda olan elleri gevşememişti. Sanki benden güç alıyor gibi sıkıca tutuyordu. Yutkundum ve ellerini yakamdan çekip ellerime kenetledim. Bu sırada görevliler adını bilmediğim aletleri ona takıyordu.
O sırada gördüm.
Seungmin'in yaraya tampon yapmak için kullandığı pembe fular kalktığında net bir şekilde görmüştüm yarayı. Saniyelik bir şeydi. Fuların yerini hızlıca tıbbi tampon almıştı ama yine de görmüştüm. Derindi... Tanrım... Çok derindi.
Ben ne olduğunu anlamadan sedye yukarı kaldırıldı. Bende elini bırakmak istemediğimden kalktım ve onlar ambulansa koşarken bende koştum.
Bir yandan da ona bakıyor gözlerimi ondan ayırmamaya çalışıyordum.
Yorgun gözüküyordu. İlk başta gördüğüm acı dolu ifade gitmiş yerine yorgun bakışlarla bana bakan bir Jeongin gelmişti. Bu daha kötüydü. Gözlerinin neredeyse kapanacak olmasındansa acı çekmesini yeğlerdim.
Kalabalığı geçip ambulansa vardığımızda sedye beklemeden direk içeri alındı. Saniyelik bir şekilde elini bıraktım ve sedyenin ambulansa yerleşmesine yardım ettim. Kimsenin bir şey demesine fırsat vermeden de ambulansa bindim ve tekrar tuttum soğuk ellerini.
"H-hyun...jin h-hyung."
"Buradayım. Burdayım Jeongin. Hiç bir yere gitmiyorum. Dayan tamam mı? Yalvarırım dayan."
Ne zaman aktığını bilmediğim göz yaşlarım sedyeye damlarken hafif bir gülümseme bahşetti bana.
"D-denerim."
-----
Tam iki saattir ameliyathanede! Neden bize bilgi verilmiyor neden bir şey denmiyor?" Seungmin ağlamaktan kısılmış sesiyle konuştuğunda yutkundum. Jisung'un da sessiz ağlayışları şiddetlenmiş yüzünü Minho hyunga bastırmıştı.
O kadar beter haldeydik ki...
Minho hyung koltukta karşıda ki beyaz duvarı tepkisizce izlerken yanında oturan Jisung onun koluna sarılmış ağlıyordu. Felix ağlamaktan bayıldığı için yan odaya alınmış ve yanında Changbin de gitmişti. Seungmin koridoru turlarken ağlıyor bense duvara yaslanmış vaziyette yerde oturuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Try • Hyunin • ⚜️
FanfictionFan meetingde yaşanan bıçaklı saldırı sonucu Hyunjin duygularının farkına varır. [angst değildir] -Oneshot-