Giriş

28 1 0
                                    

Sessizlik... Kalp atış sesimden başka bir şey duyulmayan odaya seslice sıcak nefesimi bıraktım. Az önceki hızlanan kalp atışlarımın sebebi olan videoyu kapadım. İşte şimdi dışardaki sesleri duyuyordum. Aralık camımdan günahkar odamın içini inleten ıslık sesini bile... Ani bir baskıyla sonuna kadar açılan camımdan içeri giren rüzgar efil efil esiyor göğüs ucumu yalayarak odadaki başka bir eşyaya gidiyordu.

Göğüs kafesim hızlı yükselişleri yerine hırıltılı bir nefes bıraktı geriye. Yayıldığım sandalyede dikleşip, tavanım ile sevişmeye çalışan tülüme baktım. Küçük aralıktan çıkan bu rüzgarla bile sevişebiliyor olabilirdi. Ya da ben orgazmın etkisinden çıkamamıştım ve saçmalıyordum.

Ayağa kalkıp yerde çuval edasıyla duran eşofmanımı çıplak kalçalarımdan geçirdim. Camdan içeri yansıyan ay ışığı; ben buradayım edasıyla parlıyordu. Camın kolunu tutup tamamen açtım. Yapış yapış ellerimi soğuk mermere dayadım. Dışarısı bir ceset kadar soğuktu. Terli göğsüm titredi, göğüs uçlarım sertleşti.

Bu sefer ay gözlerimin içinde parlıyordu. Yuvası gibi sahiplenmiş ve benimsemişti. Sarı küçük ışıklar saçan binalara kaydı gözlerim. Küçük çocuk gülüşmeleri, karı koca sohbetleri hatta köşe bucakta ölümüne dayak yiyen bir adamın sesi bile doluştu kulaklarıma. Ben ise yalnızdım. evimin içinde huzursuz bir sessizlik vardı. Ağlayarak yalvaran adamın sesine bile muhtaçtım. Ne bileyim belki bir annenin yemek hazır nidalarınada.

Uzun süredir yalnızlığa terkedilmiştim. Yalnızlık bana arkadaş olmuştu. Yalnız hissetmeyip bir o kadar da yalnız

hissediyordum. Arkadaş mıydı, düşman mıydı? Bilinmez.

Yalnızdım işte.

Sırtımı dayayacak bir arkadaşım yoktu ama bir duvarım vardı. Derdimi anlattığım bir annem yoktu ama yalnızlığım beni hep dinlerdi.

Sıkıcı, normal dışı bir hayatım vardı. Evet normal dışı. Normal demek tuhaf olurdu aksine. Annem bir fahişeydi. Bende onun müşterilerini bulan part-time çalışanı. Harika bir hayat! E

vet...

Ben babamı tanımam. Sesini, fotoğrafını bile görmedim. Ona ulaşmaya çalışmadım. Onunda bana ulaşmaya çalışmadığı bariz belliydi. Annemin de kimsesi yoktu. Benim gibi ayak bağını dünyaya getirmediği zamanlarda fahişeydi. Zaten dünyaya geldiğimde de bana hep hata gözüyle baktı. Bir kere saçımı okşamadı ya da bir kere bile oğlum demedi. Kendisine de anne dedirtmedi. Olsun onun yanında demeye korkardım ama annemdi benim. Ağlayarak çok yazdım anneme olan sevgi açlığımı. Her akşam kahverengi yırtık pırtık koltuğuma-ki o benim yatağımdı- yatıp dualar ederdim. Bir kere bile olsa saçımı öpsün oğlum desin diye.

Anneme anne demeye muhtaç bir çocuktum. Bundan yıllar önce hayata hata olarak geldim. Başta bana annemin arkadaşı bakıyormuş. Sağolsun dört yaşıma kadar o büyüttü beni. Kendisi pek hatırlamıyorum. Nasıl bir kadındı gelmiyor aklıma. Bedeni var suratı yok. Sadece severdi beni. Birgün annem geldi aldı beni ondan. İhtiyacı varmış bana, bundan sonra o bakıcakmış, yıllardır çocuğunu görememiş özlemiş... Annemi arada görürdüm ama almazdı beni o zamanlar yanına iki saat gelir kontrok eder sonra çekip giderdi. Bu sefer beni temelli yanına alacağı için çok mutluydum hatta o kadar mutluydum ki annemin arkadaşının yaptığı bütün her şeyleri kenara bırakmış, görüşürüz ya da teşekkür bile etmeden annemle çekip gitmiştim.

Gambler·TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin