Beomgyu evine gitti ve odasına çıktı. Yanına geleceğini biliyordu onun. O hep gelirdi yanına.
Onu beklerken inandırıcı olması için odasını dağıtmaya başladı. Taehyun'la ilgili olan her şey yerlerde etrafa saçılmış vaziyetteydi. Birkaç fotoğrafı da yakmıştı hatta. Kıyamamıştı elbette ama düzeltemeyeceği bir şeyde değildi bunlar. O yüzden bu yönden rahattı içi.
Bir süre daha geçtikten sonra alt kattaki açılan ev kapısının sesini duydu. Adım sesleri direkt odasına gelirken sırtı kapıya dönük bir şekilde oturdu ve elleri ile göz yaşlarını siliyor gibi yaptı.
Sunoo kapıyı açar açmaz ağlayan hyungunu gördü ve endişeyle yanına koştu. Ona sıkıca sarılırken gözyaşlarını da sildi büyüğünün. Beomgyu onun bu tatlılığı karşında daha çok ağlarken direkt konuya girdi ve Taehyun ile ayrıldığını söylerken daha çok ağlamaya başladı.
Bir an Sunoo'nun duraksadığı ve güldüğünü hissetti ona sarılırken. Daha sonra eskiden pembe olan saçlarının siyah ve nemli olması dikkatini çekti ve gözyaşları azalırken onu kendinden uzaklaştırdı.
"Saçlarını boyamışsın... Güzel olmuş."
Sunoo kocaman gülümseyerek hyunguna baktı.
"Sen öyle diyorsan öyledir hyung."
Daha sonra Beomgyu'yu omuzlarından iterek yatağa yatırdı. Kollarını hyungunun kafasının iki yanından yatağa sabitleyerek pozisyon aldı. Beomgyu sadece olacakları izledi ama her şey burada dursun hatta zamanı geriye almak istedi ama her şey devam ediyordu işte.
"Sonuçta dediğimi yaptın, bu beni memnun etti. Daha fazla acı çektirmeye gerek yok."
Beomgyu'nun gözleri kocaman açılmış bir şekilde bakarken üstündekine diğeri ona sadece haz alır bir ifadeyle bakmıştı.
"Artık ait olduğun yerdesin, benim yanımda hyung."
Beomgyu hızlıca onu üstünden ittiğinde Sunoo yatağa savrulmuştu. Beomgyu odadan çıkmak için atıldığında kapısını kilitli buldu. İçini korku kaplarken arkasından sarılan kişi ile duraksadı.
"Hyung... Sen sadece bana aitsin. Kimseye de ihtiyacın yok. Bu yüzden kaçma."
Onu ikna etmeliydi. O kesinlikle hastaydı. O çok sevdiği, biricik ve en değerlisi değildi. Tamamen başka biriydi o. Tanıyamıyordu onu. Tüm bunları düşünürken sakin olması gerektiğini hatırladı.
"Sunoo-yah..."
Arkasına dönüp kocaman açılmış, çıldırmış bir ifadeyle gülümseyen bedene tebessüm etti ve ona sarıldı. Bir daha sarılamayacaktı.
"Gidelim buradan."
"Gidelim hyung."
Sunoo cebinden çıkardığı anahtar ile kapıyı açtı ve sanki kaçacakmış gibi hissettiği hyungunun elini sıkıca tutarak önden ilerledi. Evden çıktılar ve uzunca bir süre sessizce el ele yürüdüler. Hava kararmıştı bile.
Sunoo aniden bir ara sokakta durunca Beomgyu gerilmişti. Beomgyu'nun elini bırakmadan ona doğru döndü.
"Hyung, öp beni."
Beomgyu yutkundu. Yapamayacağını ikiside biliyordu. Sunoo, hyungunun üstüne doğru yürüdü ve duvara yaslanmasını sağladı.
"Seni senden daha iyi tanıyorum hyung."
Gözleri, Beomgyu'yu baştan aşağı süzüyordu.
"Ve hiçbir şeyin bu kadar kolay olamayacağınıda biliyorum."
Kafasını Beomgyu'nun boynuna yaklaştırdı ve kokusunu içine çekti. Beomgyu neredeyse nefes bile alamıyordu.
"Bir şeyler planladın değil mi? Sana olan aşkımın bir hastalık olduğunu da düşünüyor olmasın."
"Hastalık olarak görmen kırıcı tabii ki fakat bana ait olduğun sürece bir sıkıntı yok. "
Bir anda ayırmadığı elinden hızla çekerek savrulmasını sağladı Beomgyu'nun. Daha sonra ayağına tekme atarak yere düştüğünde kendini ona vururken buldu. Altındaki büyüğünün yumrukları altındaki kıvranışı ve çığlıkları Sunoo'yu daha da tahrik ediyordu.
Fakat bir anda ağzındaki tuhaf kokulu bir bezle neye uğradığını şaşırmıştı. Gözleri kapanırken Beomgyu'nun kapalı gözleri karnını tutan kanlı ellerini görmeyi beklemiyordu. Fakat ne yaptığını fark edemeden çoktan yummuştu gözlerini. Ruhu azap çekmeye başlamıştı bile.
Niki, Sunoo'yu sırtlanarak arabaya bindirdi ve son kez arkasına baktıktan ve Taehyun'la göz göze geldikten sonra oradan uzaklaştı. Onu kaçırmıyordu, şimdilik evine götürecekti.
O sırada bu planın bu kadar ileri gidebileceğini düşünemeyen Taehyun ve peşinden gelen ambulans görevlileri ve polis memurları koşturmaya başlamışlardı bile yerde kanlar içinde yatan Beomgyu için.
Beomgyu sadece birkaç şeyi Sunoo'nun ağzından itiraf ettirip bunu delil niyetine kullanmak istemişti. Her ne kadar bu şekilde darbe alacağını bilmese de işine yaramıştı artık.
Beomgyu ölmemişti elbette. Ölümü kullanılarak bir sorgulama oluşturulacak ve Sunoo'ya yardım eden bir kişi varsa onu da teyit edeceklerdi. Her ne kadar şaşırtıcı şeyler çıksa da ortaya ona yardımcı biri yoktu. Sunoo'nun hiçbir şey bilmemesi ise daha garip olan şeydi. O gerçekten hastaydı.
∆∆∆
Sunoo psikolojik hastalıklar için bir hastaneye gönderilmişti. Beomgyu'nun öldüğünü, üstelik bunu kendisinin yaptığının öğrendiğinden beri çıldırmıştı. Akli dengesi yerinde olmadığı için onu katil olarak nitelendirememişlerdi.
Beomgyu onun adına gerçekten üzülüyordu. Kendisine zarar veremezdi çünkü sürekli gözetleniyordu ama onu ölmüş olarak bilen tek kişi olmasına içi el vermiyordu. Onunla konuşmak istiyordu. Her kadar onu durdurmak isteselerde ikna edememişlerdi onu.
Sunoo bir odada duruyordu. Bembeyaz bir oda. Odayı ortadan ikiye bölen bir cam vardı ve diğer tarafındaydı Sunoo. Beomgyu odaya girdi ve camın karşısına geçti. Odanın dışında, kameradan onları kontrol ediyorlardı. Sunoo boylu boyunca yere uzanmış saçlarını çekiştiriyor ve tavana bakıyordu sürekli mırıldanarak.
"Sunoo..."
Başta ona seslenen kişiyi duymazlıktan geldi. Halisülasyon sandı her zamanki gibi. Her ne kadar aşk hastası olsa da onun yüzünden ölen aşkı için kendini suçluyordu.
"Ben ölmedim, Sunoo."
Bu dikkatini çekmişti işte. Oysa gördüğü rüyalarda hep onu suçluyordu hyungu. Senin yüzünden öldüm diyordu. Kafasını kaldırıp cama baktığında diğer tarafta hyungunu gördü. Kıpkırmızı ve yaşlı gözleriyle usulca ona bakıyordu.
"Ben buradayım."
Dizlerinin üzerinde sürünerek cama yaklaştı. Ağladığı zamanlar hyungu başını okşardı, o da onun koynuna sığınırdı. Yine öyle yapsın istedi. Arada ki camı kırmak istedi ama yapamadı.
"Hyung... Hyungum..."
"Neden Sunoo? Bu duruma nasıl düştün sen?"
Sunoo hiçbir şey demiyordu. Diyemezdi. Çünkü hyungu ondan uzaklaşıyor ve bu lanet cam yüzünden sesi ona ulaşmıyordu. Gitme diyemiyordu.
"Seni bu hale getirdiğim için üzgünüm Sunoo... Merak etme, daima yanında olacağım."
Ardından gözleri yaşlı bir şekilde odadan ayrıldı ve geride yıkılmış değerlisini bıraktı.
Kuru bir özürdü belki bu ama çok anlam içeriyordu.______
Resmi olarak bittiii
Batırdım ama olsun aklımdakine uydu gibi ama cümlelere aktaramadım...
Sonraki bölüm birkaç ayrıntı paylaşicam baybayınnn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lovesick || txthypen
Fiksi PenggemarDün gece gelen ihbarla birlikte çöp konteyneri içinde ölü bulunan Choi Beomgyu vakası üzerine otopsi sonuçları bunun bir cinayet olduğunu doğruluyordu. ... [düz yazı, minific] 171022 - 111122