Dehşetle gözlerimi açtım.Yanımdaki kişi kolumdan tuttu ve sakin olmamı söyledi.Gözlerimi kırpıştırdım ve derin nefes aldım.Rodny eğilmiş bana bakıyordu
"İyisin."deyip geri çekildi.
Yerimde doğruldum .Başım hala ağrıyordu.Sağ elimle anlımı ovuşturarak "Nerde?" dedim.
Rodny arkasını dönmüş revirin camlı kapısından dışarı bakıyordu.
"Eğer eski yeni 'en iyi' arkadaşını soruyorsan seni bırakıp derse girdi."
Rodny'nin kızdığı belliydi.Ama şuan ona açıklama yapamayacak kadar halsizdim.
"Şu beyaz saçlı,platin saçlı her ne renkse işte...O kız az önce yanımdaydı.Şimdi nerde?"
Rodny tek kaşını kaldırarak bana döndü.
"Dostum kafanı çok şiddetli vurmuş olmalısın.O kızın senden haberi olduğunu bile sanmıyorum."
"Ama...Ama nasıl olur?"Aklıma kazadan sonraki an geldi.Bana yardım etmişti!
"O kız,nasıl yaptı bilimiyorum ama kolumu iyileştirdi."
Rodny kafamı tutup yastığa sertçe bıraktı.
"Hıhı tabiki de öyledir."
Ah.Yoksa rüya mıydı?Bu kadar gerçekçi olması beni ürkütmüştü.Yastığı kafamın altından alıp yüzüme bastırdım.
"Annemin burada olduğumdan haberi var mı?"
"Aradılar ama telefonu kapalıydı."
Yastığı yüzümden çekip tavana baktım.
"Tuhaf.Telefonunu hiç kapatmazdı."Kapıyı bir kaç kez çaldım.Kimse açmayınca anahtarımla içeri girdim.Ailemden biri beni almaya gelmediğinden okulun son ziline kadar revirde kalmıştım.Annemin telefonu kapalıydı.Babamın da beni almaya gelmeyeceğini okuldakilerde benim kadar iyi biliyorlardı.
Çantamı koltuğun üstüne fırlatıp televizyonu açtım. Birkaç kanal değiştirdim.Sonunda pes edip mutfağa yöneldim.Canım sıkkındı.Birincisi o kızı görmüştüm.Gerçek olduğundan o kadar emindim ki...İkincisi annemin telefonu hiçbir zaman kapalı olmazdı.Şarjı bile bitmezdi ve çoğunlukla okuldan döndüğümde evde olurdu.Üçüncüsü...Üçüncü ne bilmiyordum.Ama içimde kötü bir his vardı.
Sandiviçimden bir ısırık alarak kendimi koltuğa attım.Bir haber kanalında durmuştum.Mezar soygunu hakkında konuşuluyordu.İngiliz aksanlı biri sinirli şekilde bir şeyler söylüyordu.
"İnsanlar son dönemlerde çalışmak yerine çalmayı tercih ediyorlar.Tanrı aşkına mezardaki ziynet eşyalarını anlarım ama neden zavallı ölünün kemiklerini de alırlar ki!"
Yüzümü buruşturdum.Birazdan yediklerimi kusabilirdim.Kumandayı aldım.Tam kanalı değiştirecekken mezarlığın kuş bakışı bir görüntüsünü ekrana getirdiler.Tuhaf.Burası bana tanıdık geliyordu.Ekranın sol üst köşesine baktım.İngiltere yazıyordu.
"Tatlım geciktiğim için özür dilerim."
İrkildim.Annem ne zaman gelmişti?Kanalı değiştirirken
"Önemli değil.Neredeydin?Telefonun da kapalıydı."
Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve derin bir nefes alarak yanıma oturdu.Bu ifadeyi biliyordum.Amanda'nın ölüm haberini verirken de böyle görünüyordu.Endişeli bir sesle
"Ne oldu?" dedim.
Kumandayı aldı ve televizyonu kapattı.
"Uzatarak anlatmayı istemiyorum.O yüzden hemen konuya gireceğim.Tituba'yı biliyorsun değil mi?"
Donup kaldım.Tituba...
Sarah Osburne'ü çağırdığımız gece aklıma geldi ve Rodny'nin söyledikleri... Annem bana bakıyordu.Henüz bir tepki vermediğimi fark ettim.Hızlı bir şekilde başımı salladım.Annem devam etti.
"Birşeyden şüpheleniyorlar.Çok düşük bir ihtimal...Tituba'nın geri çağırıldığı hakkında.Kimin ve ne için çağırdığı bilinmiyor.Ama rivayet doğruysa başımız dertte.Ah,bu yüzden babanında içinde bulunduğu bir grup bu rivayetin gerçek olup olmadığını belirlemek için şehir dışına çıktılar."
Yutkundum.Sesimı kontrol etmeye çalışarak
"Tituba'nın kanı bizde mi?"
"Evet,öyleydi.Sorunda burada başlıyor.Tituba'nın kanı bizde olduğu için bizden şüpheleniliyor.Bir işbirliğinin olup olmadığı hakkında..."
"Bu şaçmalık!"diye bağırdım."Babam bütün hayatını avcılık üzerine kurdu ve farkındaysan o da kurulan ilk grup içinde.Kurallara bağlı bir adam.Sende öylesin.Üstelik bizler Hopskin'leriz.Bu işbirliğini yapıcak son kişileriz!"
Annem kolumu tuttu.Sargı aklıma gelince elini hemen geri çektim.Annem şaşkınlıktan kocaman olmuş gözleriyle bana bakıyordu.Ayağa kalktım.Tavana bakıp sakinleşmeye çalıştım.Annem titrek bir sesle
"Biliyorum tatlım,sakinleş.Eminim mahkeme mantıklı düşünme taraftarı olup suçsuz olduğumuzu anlıyacaklardır."
"Doğru.Onlar cadılar hariç herkese adaletli davranırlar."
Annem yanıt vermedi.İçim rahat değildi.Nedense sürekli o akşam kafamın içinde dönüp duruyordu.Olabilir miydi?Bir ihtimal yaşlı Sarah yerine Tituba'yı çağırmış olabilir miydik?Saçma!Kesinlikle saçma!Bu ihtimali düşünmem bile gereksiz.Biz cadı değildik.Büyü yapamazdık.Hele ki çoğu cadının bile yapamadığı çağırma büyüsünü.Histerik bir şekilde güldüm.
"Hayır,hayır" diye tekrar ettim.
Annemin endişeli bakışları arasında odama yöneldim.
Hayır.Olamazdı.Rodny'e olanları anlattığımda o da benim gibi histeri krizine girdi.
"Ssaçma.Kesinlikle!Ahaha!B-bunlar...Hayır kesinlikle olamaz."
Rodny'e biraz sakinleşmesini söyleyerek bir masaya oturttup.Bazen -her zaman- aşırı tepkiler verebiliyordu.Ve en son istiyeceğim şey kafeteryadakilerin gözlerini dikip bize bakmasıydı.
"Evet.Kesinlikle saçma bir düşünce biliyorum.Ama zamanlama...Ahh.Bu olayın zamanlaması çok kötü oldu."
Rodny sustu.Bende öyle.Korktuğumuz şey başımıza mı geliyordu?Kendimizi tehlikenin içine mi sürüklemiştik?Nedense son zamanlarda herşey için kendimi sorumlu hissediyordum.Kim bilir,belki de gerçekten sorumlusu ben olduğum içindir.
Kafamı masanın üstüne koydum ve flüt çalan kızın olduğu tarafa baktım.Bu ince sesin benim ruh halime tercuman olacağını kim bilebilirdi?Flüt sanki birşeyleri haykırmak istiyordu.Acısını.Belki de hüznünü.Belki de sesi haykırmaktan incelmiştir.Artık tek yapabildiği ince sesiyle ahenkli çığlıklar atmaktır.Flütü çalan kişiye baktım.
"Beyaz saçlı kız!"
Kız kendisinden bahsedildiğini anlamış olmalı ki flütü ağzından indirip bana baktı.Kafamı utançla Rodny'e doğru çevirdim.
"Seni gördü dostum.Senin ona bakmadığın onun seni görmeyeceği anlamına gelmez.Hala bakıyor.Gülümsüyor.Evett! Gamzeleri çok hoş."
Koluna vurdum.Kıkırdayarak devam etti.
"Evet.Flütünü ağzına götürüyor.Yeniden çalmaya başlıyor ve bende yemeğime dönüyorum.Bu kadar.Mutlu son."
Yeniden kızın olduğu tarafa baktım.Bu sefer tuhaf -ve ürkütücü- bir şekilde eski yeni dostum David'in de içinde olduğu,beyaz saçlı kızla aynı masada oturanların bulunduğu grup bana gözlerini dikmişlerdi.Göz kapakları oynamıyordu.Vücutları kaskatı olmuş gibi hareket etmeden bana bakıyorlardı.Tüylerim ürpermişti.Kendimi bir hedef gibi hissetmiştim.Yeniden Rodny'e döndüm.
"Onlar neden bana öyle bakıyorlar?"
"Kimler?"
Masaya doğru baktığımda kimsenin orada olmadığını gördüm.
Rodny bir elini omzuma koyup.
"Az önce gittiler.Ve dostum.Acilen psikolağa gitmen gerekiyor!"Okuldan dönerken tüm yol boyunca Rodny'e beyaz saçlı kızın masasındakilerin gözlerini dikip bana baktıklarını anlatmaya çalıştım.
"Sana yemin ederim bana bir kedinin fareye baktığı gibi baktıklarını gördüm."
"Bence Sky,son zamanlarda herşey üst üste geldiği için bir 'psiko-manyak-bunak' tranvası geçiriyorsun."
Evin kapısının önüne gelince annemin evde olduğunu var sayıp zili çaldım.
"Sen ve senin şu tespitlerin."dedim.
Kapıyı kimse açmayınca anahtarımla içeri girdik.
"Bir psikolog olmak istediğimi söylemiş miydim ve senin ne kadar iyi bir aşçı olduğunu."
Gözlerimi devirerek mutfağa yöneldim.
"Psikolog olmadan önce delirmemeye bak."dedim
Kapı çaldı.Dolaptan domatesleri çıkarırken Rodny'e seslendim.
"Rodny!Kapıyı aç.Sanırım annem geldi."
Alt dolaptan bir kesme tahtası alıp domatesleri doğramaya başladım.
"Aa Sky!Sanırım annen gelmedi."
"Ne?"
Ellerimi bir peçeteyle silip dış kapıya doğru yöneldim.Kapıdaki kişiyi görünce bugün kaçıncı kez şok olduğumu hesaplamaya çalıştım.
"Selam beyler.Burada bana ait olan birşey var."dedi ve dudakları yukarı doğru kıvrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncarnate
Fantasi"Kurt kuzuyu yer." "Kurt kuzuya aşık olur." "Peki ya kurt kuzu olabilir mi?" Babasından aldığı eğitimle avcı olmaya hazırlanan Sky,bir gün arkadaşlarıyla oynadığı tehlikeli bir oyun sonucu birinci nesil bir cadıyı uyandırır.Bu cadı uyandığında yarım...