5-Not

114 11 17
                                    

Gökyüzünde yerini almış olan güneşin ışığı, yurt odasının küçük penceresinden içeriye hafif rüzgâr eşliğinde giriyordu. Güneş ışıkları ile turuncu olmuş olan odada sakin nefes alış sesleri dışında başka bir ses yoktu.

Saat öğle saatlerini gösterirken uykusunu alabilmiş olmanın mutluluğu ile uyanan Jeonghan, tam yataktan kalkmaya çalışacaktı ki beline dolalı olan bir çift kolu fark etti. Hâlâ açmamış olduğu gözlerini açtığında, karşısında sakince uyuyan bir adet Seungcheol görmeyi beklemiyordu.

Dün akşam ne yaşam ne yaşanmıştı da bu hâle gelmişlerdi hatırlamıyordu. Dün akşama dair sadece bir yere kadar hatırlıyor ondan sonrası tamamen buğuluydu. Dün ile ilgili tek bildiği şey başarılı olduğuydu.

Ağzı kulaklarına vardı ancak özenle kıpırdamamaya dikkat ediyordu. Gözlerini bir saniye olsun onun yüzünün üstünden çekmiyordu. İnceliyor, bir kere daha aşık oluyor, imreniyordu. Kendisinin bütün hisleri tatmasını sağlayan yüzü kaybetmekten korkarcasına aklına kazıyordu.

Açık olan pencereden içeriye esen esintili ile titredi ve biraz daha yanındaki bedene sokuldu ve bir süre daha böyle kalabilmeyi diledi.

Seungcheol'un uyanık olduğunu biliyordu. Bir süre önce hızlanmaya başlamış olan kalp atışları ve nefes alışlarından anlamıştı, ancak şu anda o kadar çok bunun hakkında düşünmek istemiyordu. Yurt odasındaki diğerlerinin varlıkları olsun her şeyi görmezden gelmek sadece anı yaşamak istedi.

Bir süre o pozisyonda bedenleri ve kalp atışlarını birleştirerek yattılar. O an ikisininde tek istediği şey diğerinin kendisinden rahatsız olmamasıydı, en küçük bir hareketinin bile bütün anı bozacağını düşünerek mumya gibi hiç kıpırdamadan birbirlerine sarılı şekilde yatıyorlardı.

Tabii böyle mutlu bir anının yurt odasında çok da uzun sürmeyeceği belliydi. Yan ranzadaki birisinin alarmının çalmaya başlaması ile azıcık bile olsun kalmış olan uyku damlaları da yok olmuştu.

Bir süre ikisi de sesi umursamamaya çalıştı fakat bir süre sonra Seungcheol daha fazla dayanamayarak gözlerini araladı ve kimin telefonu olduğunu görüp adını büyük harfler ile kafasına kazıdı.

"Mingyu koçum, bu odadan cesedini çıkarıcaklar"

Ranzadan fırladığı gibi yatağının başına doğru koşturdu, eline aldığı yastık ile hâlâ mışıl mışıl uyuyan çocuğun üstüne çullandı ve yastık ile boğmaya başladı.

Gariban Mingyu ise tatlı rüyasından uyandırılma şeklini pek de beğenmemiş olsa gerek, yüzünde hissettiği baskı ile anında çırpınmaya başladı. Rüyasına o kadar kaptırmıştı ki kendini, arkada çalan alarmının güzel müziği ile güzel Wonwoo'su ona eşlik edip harmoni oluşturuyordu. Henüz kendine gelememişliğin ona vermiş olduğu zeka kaybı ile kendisini boğmaya çalışanında Wonwoo olduğunu düşünmüş, kendisine güzel bir şaka yapıldığını düşünmüştü.

"Yaa Wonu yapmasana ahahaha nefes alamıyorum"

"Wonwoo'na da sanada başlarım lan,güzelim anın içine sıçtın!"

Duyduğu sesin pek de beklediği kişininkine benzemediğini anladığı zaman taşlar yerine oturdu. Sanırım ölümün döşeğindeydi ve biraz daha bu pozisyonda kalırlarsa kendisi için pek de hoş bir son olacak gibi görünmüyordu.

Yaşça küçük olmasına rağmen fiziki anlamda büyük olduğu için üstündeki yırtıcı canlıyı üstünden atabildi.

"Tamam ya, özür dilerim güzel anınızın içine ettiğim için"

Güzel anıdan kastının ne olduğunu tam olarak bilmiyordu ama yine de onun az önce kullandığı deyimi tekrardan söyleyerek en az zararla olaydan sıyrılmak istedi.

Drift Away✩JeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin