Londra güneşinin yakıcı olduğu günlerden birini yaşıyordu. Kavurucu sıcaktan bunalmış insanlar bir tarafta, bu sıcaktan faydalanmak isteyenler diğer taraftaydı. Sıkıcı trafik ise dondurmanın üzerine eklenen vişne gibiydi. Birbirlerini tamamlıyorlardı.
Trafiğe takılmış kurbanlardan biri de arkadaşının evine akşam yemeğine davet edilmiş Ricky idi. Sıcaktan bunalmış ve arabaların bir milim bile ilerlememesinden sıkılmıştı. Bu yüzden dışarıdan geçen insanları izliyordu o da. Bu lanet olası sıcağa rağmen Londra'nın caddesi fazla kalabalıktı. Görünüşe göre insanlar evden çıkmaya yer arıyorlardı.
O kalabalığın içesinde kırmızı saçları elini koyduğu gibi bulmuştu.
Radyoda Imagine Dragons'ın Bones şarkısı çalıyordu. Sesi biraz kıstı. Güneş gözlüğünü gözünden çıkardı ve kızıl saçların sahibine göz gezdirdi.
Kalabalığın içinde bile dalgalı kızıl saçları göz kamaştırıcıydı. Genç kızın yeşil, üzerine yapışan elbisesi dolgun kaçlarını belli ediyordu. Avuçlarımın arasında nasıl durur diye merak etmeden edemedi. Uzaktan göründüğünden midir bilinmez teni bembeyazdı. Bacaklarından aşağı kırmızı topuklu ayakkabılarına kadar süzdü kızı.
Arkanı dön.
Arkanı dön.
Ve sonunda kader adamın iç sesine kulak vermiş ve kız arkasını dönmüştü. Parlak kızıl saçlarının bir tutamı önüne düşünce kulağının arkasına atmıştı. Bakışlarını önce kadının koyu gözlerinden, kırmızı dudaklarına ve ardından beyaz gerdanında gezdirdi. Dolgun olan sadece kalçaları değil diye düşündü. Göğüsleri her an elbisesinden fırlayacakmış gibi duruyorlardı.
Şimdi ise aklında tek bir cümle vardı.
O çok güzel.
Aynı zamanda fazla küçüktü. Özellikle de kırkına merdiven dayamış bir adam için. Aşk meşk taraklarında işi olmamalıydı artık. Ondan olsa olsa aile babası olurdu. O makamı da yıllar önce bırakmıştı zaten.
Hem bu kız, ona kadınlık, gelecekteki bebeklerine annelik yapamayacak kadar fazla güzel ve küçüktü.
"Ne diyorum ben?" dedi kendi kendine, yüzünde garip bir gülümseme belirdi.
Radyonun sesini açtı ve güneş gözlüğünü tekrardan gözüne taktı. Düşünceleri farklı olsa da kız gözden kaybolana kadar izlemeyi bırakmamıştı. Trafik açıldığı zaman ise gaza basarak oradan ayrıldı.
*
Ertesi sabah büyük bir sevkiyatın görüşmesi yapılacaktı. Geceyi evinde kaldığı arkadaşı Charles ile birlikte görüşmeyi yapacakları adamın, Gerard Wheeler'ın evine gittiler.
Gerard Wheeler, Londra'da isim yapmış mafyalardan biriydi. Tehlikeliydi ve tıpkı kendi gibi tehlikeli oyunlar oynamayı seviyordu. Eğlenceli ve farklı mizacı onu çevresine karşı bir duvar gibi koruyor ve o da bu duvardan faydalanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN YANKILARI (BABA SERİSİ #2)
Romance"Son sözlerinden sonra bir daha buraya adımını atmazsın sanmıştım." "Senin için gelmedim küçük hanım." dedi Ricky, sigarasından bir nefes daha aldı. Hala ona bakmamakta ısrar ediyordu. Dudaklarını birbirine bastırdı ve gözlerini devirdi, Clara. Artı...