42. İKİMİZ

394 22 0
                                    









Dünyanın başımı döndürecek cinsten yörüngesinin şaştığını hissediyordum, ya da gerçekten başım dönüyordu. Beynimin vücuduma gönderdiği sinyaller nefesimin daralmasına neden oluyordu. Düşün, düşün... Beynimin içinde yankılanan tek komut buydu ve ben babam dışında ne hakkında düşüneceğimi bilmiyordum.

Vuruldu... Dedi. Durumu ağır... da dedi, değil mi?
"Durdur arabayı." Dedim daralan nefeslerimin arasında zar zor çıkan sesimle.
"Alin, bana cevap ver! Ne oldu?!" Poyraz'ın cümlelerini kââle bile almadım.
"Arabayı durdur dedim sana!" Sesimin çığlık atarcasına çıkmasını da kontrol edememiştim.

Araç durduğunda nasıl indiğimi kendim bile bilmiyordum, fakat hava alanından fazla uzaklaşmadığımız gözüme çarpınca arabadan inip, yanıma gelmiş Poyraz'a sadece fısıltı şeklinde:
"Ben gidiyorum." Diyebildim. Düşünmek mi? Asıl şimdi düşünüyordum! Beynimin ayaklarıma "Koş!" Diyerek verdiği komut arkamdan gelen kimsenin bana ulaşamayacağı cinsten hızla verilmiş bir karardı.

"Koş!" Sana hayat veren o adama koş!
"Koş!" İstediğinden daha fazlasını bahşetmiş adamın hayatı için koş!
"Koş!" Şimdi sadece sana ihtiyacı olan insanın alacağı nefesler için koş!

Hava alanının girişinden nasıl girdiğim bilinmez, bilet satan köşeye kendimi nasıl attığımın bile farkında değildim.

Görüntümü düzelterek dikleşmek için bir hamlede bulunmuştum. Yine güçlüydüm. Kuznotsov da güçlüydü. O hep güçlüydü.
"Rusya için şimdi bir bilet istiyorum." Dedim soğukça. Satıcı kadın ilk önce bana gözlerini kırpıştırarak bakınca:
"Ne bakıyorsun?! Rusya için bilet dedik işte!" Sakin ol, o sinirini çıkarabileceğin biri değil.
"Efendim, ilk uçak yarım saat sonra kalkacak-"
"Özel uçakkiralayayım? Var ?" Dediğimde yutkunarak başını salladı.
"Harika. Ödemeyi yapacağım ve siz de beklemeden bana o uçağı ayarlayacaksınız. Tamam ?" Sert çıkan sesimle başını hızla sallayıp, elini telefona attı. Ne yaptığına bakmaksızın her tarafımı yavaş yavaş kontrolden geçirirken:
"Efendim, şu anda bunun için pilotumuz yok-"
"Hava alanı müdürüyle konuşmak istiyorum."
"Ama-"
"Alin Kuznotsova çağırıyor diyin!" Sabırsız çıkan sesime sert tonlama eklemekten kaçınmıyordum.

Bir kaç dakikanın ardından bana doğru yaklaşan takım elbise giyinmiş, elli yaşlarında olan adamı farkettiğimde benim soğuk bakışlarıma karşılık o da ciddi bakışlar eşliğinde yanıma geldi.
"Buyrun, hanımefendi? Sorununuz nedir?"
"Sorunum şu ki, Alin Kuznotsova'nın geldiği bu lanet hava limanı ona doğru dürüst bir uçak temin edemiyor!" Dediğimde alaylı bakışları çehresinde yer edindi. Elimi cebime atıp, cüzdanımı çıkardığımda seri şekilde kimliğimi elime alıp, adamın göz hizasına getirdim.
"Şimdi bana değeri karşılığında doğru dürüst bir uçak temin eder misiniz, yoksa bu hava limanının adını tüm dünya çapında nasıl rezil ettiğimi görmek mi istersin?" Cümlelerimin her birinde çatılan kaşları söyleyeceği kelimeleri ele veriyordu.
"Konu önemli olmasa, bu kadar sert mizaç kullanmazdım! Burada başka yetkili biri yok mu?!"
"Peki... Sizi anlayabiliyorum. Sizin için bir şeyler yapabilirim." Dediğinde derin bir nefes alarak başımı salladım.

BELKİ DEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin