내 말들이 모두 묻혀질까 봐

83 13 3
                                    

I'm afraid all my words will be buried

Görmek ve Bakmak akrabadır. Birbirlerine çok benzerler, birbirlerinin devamıdırlar. Pek anlaşamazlar. Pek yana yana da gelmezler bu yüzden, birbirlerini takip etmezler. Bakıp da göremezsin çoğu zaman. Şimdi gelin size bunun sebebini açıklayayım:

Bakmak ve Görmek çok yakın iki arkadaşmış eskiden ama Bakmak daha büyükmüş Görmekten. Bu yüzden bir yere gidecekleri zaman Bakmak önden gidermiş ki yolu bilmeyen Görmek kaybolmasın, onu takip etsin. Görmek hep saymış Bakmak'ın ona yol göstericiliğini ve minnet duymuş ona. Bunu da dile getirmiş her zaman.

Aldığı övgülerse Bakmak'ı onurlandırmış başlarda ama bu onur kibre dönüşmüş zamanla. Bakmak artık küçük görmeye başlamış Görmek'in yolu bilmeyip onu takip etmesini. Içinde yaşadığı, sadece alımlı bakışlarının ardından belli olan kibri zamanla o kadar artmış ki artık Görmek'in, onun ardından attığı her bir adımla mana bulur olmuş. Manaları dalgalara dönüşmüş ve en sonunda da hakaretlere. Görmek artık katlanamayıp tüm bunlara, Bakmak'ın ardında düştüğü yolu terk etmiş, ters istikamet yürümeye başlamış.

Bakmak ise, öyle bir kurumla yürümektir ki, kendi kendine söylenmeleriyle ardına bakmadan yürürken fark etmemiş Görmek'in yoldan ayrıldığını. Vardığında ise yeni ziyaret noktalarına, bir başına kalmış orada.

Bakmak aldırış etmemiş duruma, kendi bildiğini okuyup ilerlemiş yoluna. Gittiği yerlerde asla arayıp sormamış Görmek'i. "Sonuçta insanlar bakmadan göremezler ama görmeden de bakabilirler," diye düşünmüş.

Bakmak haklı da bu düşüncesinde. Görmesek de bakabiliriz ama bakmadan göremeyiz.

Benim Minho'ya hangisini yaptığımı hala göremiyorum. Ona kusarken, acı çekerken, ağlarken baktım ama asla göremedim sorununu. Soruna asla bakmadım ve göremedim Minho'nun neden kustuğunu, acı çektiğini, ağladığını.

Neler olduğunu ise, Minho'nun öldüğünü gördüğümde anladım.

Lise'nin üçüncü yılının yazıydı ve o yaz gördüm ki Minho, Chan'a aşıktı. Minho'nun midesindeki ne var ne yok istisnasız her öğün çıkardığı beşinci aydı. Minho'nun bir deri bir kemik kaldığını gördüğüm yazdı. Minho'yu ölümden çekmek yerine ölüme ittiğim yazdı. O yaz gördüm ki Minho, Chan'a aşıktı ve kusmalarının sebebi buydu. Chan'ın aşık olduğu o kızlar gibi gözükmek istiyordu çünkü.

Üçümüz hiçbir zaman arkadaş olmamıştık aslında. Chan ile ben birbirimizi sevmiyorduk, tanıştığımız ilk günden beri barizdi bu ve tek ortak paydamız Minho'ya olan hayranlığımız ve inatçılığımızdı. Minho ikimizi de çok seviyordu. Aynı sınıftaydık. Chan ve ben her daim Minho'nun dibindeydik, Minho ikimizle de ayrı ayrı arkadaştı. Bu durum ise üçümüzü çok yakın arkadaşmışız gibi gösteriyordu.

Liseye geçtiğimizde ben Minho ile konuşmaz oldum, sadece dururdum yanında. Chan ise Minho'yu dinlemez oldu, sadece gezdirirdi onu yanında. Minho prensti, Chan havalı çocuk.

Minho, onunla konuşmayan, sadece dinleyen bana anlatamadı derdini ve onu dinlemeyen sadece konuşan Chan'a anlatamadı derdini.

"Sen iyi değilsin." dedim ona, bana ilk aşkını anlattığı gölün kıyısında oturduğumuz bir gün.

"Yüzün çöktü resmen, gözlerindeki ışık gitti." Minho, okulun prensi Minho, artık hiç de prens gibi gözükmüyordu.

Hiçbir şey demeden içini çekti sadece ve bakmaya devam etti gölün güneşte ışıldayan sularına. Ördekler ilerledikçe sude hafif dalgalar oluştuyor, iskeleden sarkıttığımız ayaklarımıza çarpıyordu.

"Chan ile kavga ettik" ettik dedi ne zaman sonra.

"Bu mudur yani kendini paralama sebebin?"

Bıkkınlıkla nefes verdi sadece. Onu anlayamadığımı düşünüyordu. Anlayamıyordum da. Minho nasıl olurdu da Chan'a bu kadar önem verirdi anlayamıyordum. Onunla yaptığı basit bir kavga nasıl onu böyle çökertebilirdi anlayamıyordum. Ancak benim kabullenmeyi inkar ettiğim şöyle bir gerçek de vardı ki; -arada küçük farklar olsa da- ben Minho'suz hiçtim ama Minho Chan olmadan da zaten prensti, benim ona bağımlı olduğum gibi Minho da Chan'a bağımlıydı.

"Senin aksine ben arkadaşlarıma değer veriyorum"

Daha önce hiç sözleriniz her şeyi mahvetti mi? Kendinizi bildiniz bileli ilmek ilmek kurduğunuz ve bozulmasın diye de kendinizden ödün verdiğiniz ilişkinizi mahvetti mi sözleriniz bilmem ama benim aynen öyle yaptı sözlerim.

"Chan'la arkadaş olduğunu mu sanıyorsun? Herifin umrunda değilsin! Kavga etmişsiniz. Sen söylemeden ben nasıl olduğunu söyleyeyim kavganın: seni gücendirdi, bir şey söyledi ve kalbini kırdı, sen ona nasıl hissettiğini söyleyince işi kavgaya çevirdi! Uğraşmak istemiyor çünkü seninle, işine yarayacağından daha fazla iletişime gerek yok, seni kırdığını öğrenmeye ihtiyacı yok, bu bilginin ona katacağı bir şey yok! O da işi büyüttü, kavgaya çevirdi. Aynen böyle oldu Minho melül melül bakma bana, aynen böyle oldu. Hep böyle oluyor. Chan'la kavga etmişiniz, o da eminim şimdi kara kara düşünüyordur bunu senin gibi. Buraya senin yanına gelmeden önce bile yanındaki kızlardan biriyle takılıyordur o şu an."

Minho ise onca değer verdiği, olmadan nefes alamayacağı Chan hakkında bu sözleri duymak istemiyordu belli ki. Belki teselli bulurum diye geldiği yerde benden duyduğu sözler küstürdü onu. İskeleden ayrıldıktan sonra benimle bir daha hiç konuşmadı.

Şimdiyse, karanlıkta ilerlediğim koridorun duvarlarında yankılanan tek ses Minho'nun. Çocuk Minho'nun, genç Minho'nun ve ölü Minho'nun sesi kulaklarımda çınlayan.

secret secret 🦋 | jeongho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin