Her şey yavaş ve sıradandı o gün. Zamanının yarısından fazlasını kafa karışıklığını gidermek için kullandığı hayatını değerlendirmek aklından bile geçmiyordu. Yaşıtları üniversiteden mezun olmuş, bazıları işler bulmuş ve kendilerini başarılı hissetmek için ne gerekiyorsa yapmışlardı. O ise 3 yıl boyunca hiçbir şey yapmamış sayılırdı. Yazdığı yazılar ve keşfettiği zihinsel boyutlar, öylesine tanıştığı sıradan arkadaşlarını geride bırakmak ve ortadan kaybolmayı çok iyi bildiğini kanıtlayabilecek kadar profesyonelce terk ettiği kişilerin şu günlerde neler yaptığını merak etmiyor değildi. Ama sadece 9 ayda her şey değişmişti. Meditasyonlarında sessizliğe çok uzak bir düzlemde kendini bulduğundan bu zamana odaklanamıyordu. Çünkü ne zaman odaklansa o odaklandığı vakit birileri bir yerlerden çıkıp hayatlarını o anı bozmak için doğmuşlar gibi ana müdahale ediyordu ve bu artık normal kabul edilmekten çıkmıştı. Bu durumdan kurtulmak için adres değişmesi gerekmişti, yalnızlığını ebedi kılacak bir yöntem ararken kendini boşluğun dipsiz kuyularından birinden düşerken bulmuştu. Neyse ki istediği zaman sosyalleşebilecek kadar iyi bir rol potansiyeli vardı ve onu nasıl karşılarlarsa karşılasınlar insanlar kesinlikle umurunda değildi. Bu sebeple 56 katlı bir gökdelenden daire kiralamak istemişti. Ama daha sonra kararını değiştirme yoluna giderken korktuğu şeyin ne olduğunu bilmediğini anlamıyordu. Yüksekten atlamak mı, ya da bir gün uyurken uyurgezer birisi gibi kendini boşluğun kenarında bulma tehlikesi mi? Hiçbiri. Ne istediğini bilememek en büyük yavaşlatıcı etkendi ve yalnız kalmaktan çok mu korkuyordu acaba ki her zaman birilerine bir şeyler danışmak ister gibi iletişim peşindeydi insanları gördüğünde. Kendi kendine konuşma alışkanlığı vardı. Bu normal sayılabilirdi eğer ki olan her şey için kafasında sorumluluk almasa ve kendisini her şey için en baştan suçlamasa. Bunun dışında her zaman acaba başka şekilde yapsam nasıl olurdu diye sorduğu için kendini alternatif evren düşüncelerinde de bir ayrı kaybedip bulması gerekmişti defalarca.
Saat 12.00 olduğunda sipariş ettiği yemek gelmişti. Yemeğini yedikten sonra balkondan dışarıyı izlemek için 12. Kattan aşağı beş on dakika boyunca seyretmiş, aşağıda yaşamakta olan şehir ve insanlarının onun kendi evrenine ne kadar uzak olduğunu düşünmüştü. İçeri girdiğinde ferahlamış ve ne yapacağını bilmediğinden dolayı öylesine odasında volta atarak biraz daha hareket etmişti.
Kapı çaldığında sadece öylece oturuyordu. Kim gelmiş olabilirdi ki? Yürüyüp kapıya gitti. Kim olduğuna hiç bakmadan veya sormadan açtığında kapıyı ne kadar acele ve dikkatsiz kendini ortaya attığını umursamadığını bir kere daha kanıtladı kendine. Gelen kişi mavi bir bere ile saçlarını kapamış beyaz tenini hafif kızartan soğuktan sıcak ortama girmesiyle sevimli bir yüz ifadesi oluşturmuş genç kızın birisiydi. Kısa süreli bakışmadan sonra Lei kıza kim olduğunu ve ne aradığını sordu. Şaşırmış gibi bakan kızın bakışları bilge bir şekilde kendini tanıtmasını ve hatırlatmasına yardım eder gibi parlamıştı.
-Lei?
-Evet benim.
-O halde beni tanıyor olman lazım. Alyssa ben.
İsim bir şeyler çağrıştırmıştı ama Lei birçok şeyi hatırlamadığı gibi biraz zorlandı hafızasının dipsiz uçurumlarından atlamış bir anıyı hatırlamak için. Yabancıları içeri davet etmezdi. Hatta tanıdıklarını bile. Özel alanını işgal edilmiş gibi hissetmemesi için yaşadığı bölgede sadece kendisinin olmasına önem gösteriyordu uzun zamandır ve aklında kızın kim olduğundan çok eğer içeri girmesine izin verirsem beraber bile yaşayabiliriz ve bu benim yalnızlığımı büyük oranda incitebilir diye düşünüyordu.
Alyssa karşısında gördüğü suskunluk karşısında çekip gitmemek için direndi bir an. Daha sonra kenara çekilen genç adamın siyah saçlarının dalgalanışını izlemeye daldığını fark etti ve yürüyerek içeri geçti. Sıradan basit bir stüdyo dairenin ilk bölmesine adım atmıştı ve mutfakta ne olduğunu içeri giren birisinin anında görebileceği kadar küçük bir yerde nasıl yaşadığını sorguladı ilk olarak kafasında. Lei yalnız yaşardı ama kendisi yalnız yaşadığı dönemlerde bile daha büyük yerler seçmişti konaklamak için. En basitinden bir hotele gittiğinde bile yalnız olacağında 2 kişilik oda ayırtır öyle geçirirdi zamanını. Anlaşılan herkesin stili farklı lafı böyle günler için söylenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşam & Ölüm & Sonsuzluk
Fiction généraleHerkese tekrardan merhabalar ben Burak. Okuyacağınız bu kurgu arkadaşlarımla beraber üzerinde çalıştığımız bir kurgu umarım beğenirsiniz ve bu kurguda +18 sahne pek bulunmamaktır. Yeni bölümleri yazmaya heycan ile başladım bile beklemede kalınn :)))