Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
15. Bölüm: “Black Swan - Violin”
"Olmaz, lütfen olmaz. Olmaz."
Minho'nun yalvarışları kucağındaki adama ithafken Jeongin'in bağırışları kesildiğinde "Hayır!" dedi acıyla. Kafasını çevirip arkaya baktığında Jeongin'in dakikalardır direnen bedeninin, üstündeki beyaz elbisenin kirlenerek yere düştüğünü gördüğü gibi acı bir çığlık attı.
Hayatın acımasızlığından nefret ediyordu, kucağındaki Jisung'a sarılırken Jeongin'i öldürmelerine acı bir çığlık attığında "Onu öldürmeye gerek yok," dedi biri.
Minho'ya karşı kılıcını kaldıran adama bakıp devam etti. "O zaten artık ölü. Boşver."
Hepsi uzaklaşmak için hızlıca hareket etmeye başladığında Minho arkalarından bağırıyordu ki aynı anda yedikleri oklarla durduklarında Minho şokla başını çevirdi.
Hyunjin'i ve birkaç askeri görürken Hyunjin bir kez daha attığı okla adamların birini öldürürken "Sizi öldüreceğim!" diye delirmiş gibi attığı çığlık tüm her yerde yankılandığında kılıcını hiç acımadan geçirmişti.
Neredeyse paramparça ettiği adamı bırakıp ileride gördüğü sevgilisine doğru koşarken "Jeongin!" dedi kırmızılar içindeki haline çaresizlikle. Kılıcı attığı gibi küçük bedenini kolayca kucağına aldı.
Komutanın hızlı adımları ile beraber Minho ayağa kalktı, yanına gelen askerlerle beraber Jisung'u hepsi saraya yetiştirirken her yer alev alevdi. İnsanlar ölü ve yaralı bir şekilde yerlerde iken ateşe verdikleri dükkanlar yanıyor, evler kül oluyordu.
Minho sarayın kapısına çaresizce çöktüğünde dudaklarından acı dolu bir nida firar etti, tüm saçlarını koparmak istercesine çekmiş ve bedenine verdiği acıyı gram umursamamıştı.
"Felix," dedi Changbin uyarırcasına. "Felix kendine gel! Onu kaybedemeyiz Felix kendine gel!"
Felix arkadaşının görüntüsüne donarcasına bakarken kolundan şiddetli bir şekilde sarsılması kendine gelip Changbin'e bakmasına sebep oldu.
"Felix," dedi Changbin bu sefer daha ılımlı bir sesle, başını eğip çaresizlikle mırıldandı. "Lütfen kendine gel ve onu kurtar."
Doktor başını salladı, birkaç saniyelik boş düşünceleri yerini anında devrettiğinde koşarak Jisung'un yanına varmış ve nabzını kontrol etmişti. Aldığı zayıf da olsa basınç onu umutlandırdı.
"Yaşıyor." dedi haber vermek istercesine, hızla yaralarını sarmak için malzemeleri almaya başladığında bir anda tüm günlerinin nasıl böyle zehir oldukları kimseye inandırıcı gelmiyordu.
Hyunjin çıktığı odadan hışımla ilerlerken Kral ve Kraliçe'nin bulunduğu salona izinsiz dalmış "Size demiştim!" diye bağırmıştı tüm öfkesiyle. Kral'a baktı. "Size o mesajları hafife almamız gerektiğini söylemiştim! Güvenliği arttırmamız gerektiğini söylemiştim şimdi memnun musunuz bu durumdan!"
