"Ece nereye gidiyorsun?"
Kulaklarımı dolduran babamın sinirli sesiyle yine bir kez daha o eve geldiğime pişman olmuştum çoktan.
"Sana ne ya, SANA NE!" diye bağırmıştım babama, beni önemsiyormuş gibi yapmasını kaldıramıyordum.
"Ece kendine gel bak elimden bir kaza çıkacak." babam arkamdan bana bağırırken ben çoktan çantama ihtiyacım olan kıyafetlerimi koyup bir an önce bu lanet olası evden çıkmak istiyordum.
" Buraya gelmek hataydı" deyip sessizce kendime kızıyordum bir nevi. ben ceketimi giyip kapıya yöneldiğim sırada, arkamdan gelen sesi duymamla öfkeyle yerimde kalakalmıştım.
"Kaya abi, sen annemin yanına çıkar mısın? ben hallederim burayı" Babam öfkeyle yukarı çıktığı sırada karşımda o pisliği görmeye asla alışamayacağımı bir kez daha anlamıştım. kırk iki saniye boyunca yüzüme o pislik gülümsemesiyle baktıktan sonra ben çoktan kapıya ulaşmıştım bile.
"Ece, Hemen gidiyor musun? biraz daha kalsaydın, çay falan ikram etseydi Suna." çay diyordu ya yüzüme bakıp utanmadan çay diyordu, bana yaptığı, yaşattığı onca şeyden sonra hala kal diyebiliyordu. Adımı ağzına alması bile bana göre yeterince büyük bir utanç kaynağıydı.
"sen benimle dalga mı geçiyorsun? sana daha kaç kere söyleyeceğim benim karşıma çıkma diye." öfkeyle yüzüne baktığım sırada o bundan hiç etkilenmemiş gibi sırıtarak suratıma bakmaya devam ediyordu.
"Evimize gelen sensin" duyduğum bu saçma cümle karşısında resmen beynimden vurulmuşa dönmüştüm.
"EVİNİZ Mİ! EVİNİZ, NE ARA BU BOK ÇUKURU SENİN EVİN OLDU KEREM," öfkemi asla kontrol edemiyordum. Her dakika daha da fazla öfke doluyordum ona karşı. gözlerimin içine bakma cesaretini kendinde buluyorken bir de hala bana cehennem ettiği bu evden 'evimiz' diye bahsedebiliyordu.
İyice Kerem'e yaklaşıp ölümden farksız buz gibi sesimle kulağına eğildim.
" kimin evinde oturduğunu asla unutma Kerem Ünal, bir gün, bu ev sandığınız yer, bir enkaza çevrilecek ve ben seni o enkazın altına gömeceğim. " deyip doğrulmuştum çoktan, iki dakika önce bana 'evimize gelen sensin' deyip yüzüme pis pis sırıtan o heriften eser kalmamıştı, bu da yüzümde daha büyük bir gülümsemenin oluşmasına sebep oluşmuştu.
"Şimdi evimde doya doya oturabilirsiniz." Kerem'in bir şey söylemesine fırsat bırakmadan ben cehennemimin kapısından çoktan çıkmıştım bile...
:)
Arabaya bindiğim sırada telefonumun çalmasıyla kendime gelmiştim. telefonda adını okuduğum isimle yüzümde gülücüklerin oluşması saliselerimi almıştı.
"babyy" Deniz'in aramasıyla sesimde az önce sinir küpüne asla dönmemişim gibi bir neşe oluşmuştu. Benim şu hayattaki tek neşe kaynağım olabilirdi.
"Neredesin baby ya seni beklemekten ağaç oldum burada" demişti Deniz'in sıkılgan sesi
"Geliyorum ya eve uğramak zorunda kaldım maalesef ki" dedim beni anlamasını isteyen bir sesle
"Hee şimdi anlaşıldı, gelince konuşuruz. I love you "
"Okey, I love you to baby" telefonu kapatmamızın ardından hemen rehberde başka birini aramaya koyulmuştum. telefon uzun uzun çalmasının ardından sonunda açılmıştı
"Evet" diyordu tüm soğuk sesiyle,, şirkete yaklaşmış olmalılardı çünkü benim. bir hayli bu evde zaman kaybettiğim ortadaydı.
" Yoldayım, şimdi geçiyorum şirkete"
YOU ARE READING
MELODİ
Novela Juvenil19 yaşındaki Ece Akay fazlasıyla yaralı geçmişinin ardından dedesinin yanında yer altı dünyasının korkulu isimlerinden biri haline gelmiştir. Ece'nin, en yakın dostu Deniz'in arkadaşları ile tanışmasıyla hayatı tepetaklak olur. ve artık bu yolda yal...