[22] emredin komutanım!

1.5K 143 126
                                    

5k kelime ile ficimizin en uzun
bölümüne hoşgeldiniz!
öbdüm hepinizi, iyi okumalar🤸🏻‍♀️🤸🏻‍♀️

***

Yaptıkları görev dağılımı sayesinde işlerini çabucak bitirmiş, yemeklerini de yapıp yemişlerdi.

Havanın yeni yeni karardığı saatlerde ellerinde yaptıkları sıcak çikolata ve kahveleriyle, kurdukları kamp sandalyelerine oturmuş ortalarındaki ateşle ısınarak sohbet ediyorlardı. Hava o kadar soğuk değildi aslında, ancak tabii ki kamp ateşinin yaydığı sıcaklık bambaşkaydı.

"Hyunjin biraz daha gülmeyi kesmezse ağzına yumruğu çakacağım gülecek bir ağzı kalmayacak arkadaşlar haberiniz olsun." dedi Changbin oturduğu sandalyede arkasına yaslanıp iyice yayılırken.

"Bu neye gülüyor bu kadar amına koyayım? Yemek yerken falan da durmadan gülüyordu." dedi Minho Hyunjin'e doğru dönerken. Bir yandan da kolunun altındaki sevgilisine sıkı sıkı sarılıyordu.

"Ya abi! Bizi odun toplamaya yolladınız ya siz..." dedi Hyunjin zar zor gülüşünü durdurarak. Başını aşağı yukarı salladı Minho onu dinlediğini belli edecek şekilde.

"Bu gerizekalı benim arkamdan geliyordu. Sonra bir an durdu, ne oldu dedim arkama döndüm. Abi kafamı ağaca vurdum ama tak sesi sonradan geldi, dedi bana."

Kelimelerini tamamladığı an Hyunjin'le beraber tüm grup gülmeye başlamıştı.

"Ha ha, çok komik cidden." diyerek söylemesine karşı Changbin de ufak ufak gülerek katılmıştı onlara. Çok eğleniyorlardı ciddi manada.

Sessizleştikleri an aralarından başka biri konuşuyordu. Bir konu bittiği an aralarından biri yepyeni bir konu açıyordu.

"Abi soracağım soracağım soramıyorum." dedi Jeongin yayıldığı yerden çok hafif doğrularak. Minho'ya baktı sonra.

"Babanın arabada bahsettiği karne muhabbeti neydi? Ben çünkü taşşak geçeceğim bununla, devamını bilmem lazım." dedi sonra. Yeniden hep beraber gülüştüler kısa süreliğine.

"Ya benim sahte karne maceramı size ifşaladı ya cidden helal olsun babama." dedi Minho usulca eğilip elindeki kahve bardağını sandalyesinin ayağının yanına bırakarak. Bir şeyler anlatırken elini kolunu çok fazla oynatıyordu.

"Abi küçüklükten beri zaten dersler konusunda bok gibiyim tamam mı?" diyip gülerek anlatmaya başladı sonra.

"Çok başarılı arkadaşlarım vardı. Amına koyduğumun başarılı inekleri marş bulmuş karne gününe özel lan. Biz de sınıfta oturup dua ediyorduk karne günü umarım öğretmenler odasında karneler yanmıştır ya da ne bileyim hoca karneleri kaybetmiştir falan diye."

Hem kendisi gülüyordu hem de diğerlerini güldürüyordu.

"Sömestrda karne vermek ne bir de ya?! Sene sonunda ver işte karneyi. Çökmüş sistemde bana puan veriyor ya. Ben seni puanlayayım."

"Abi ilkokulda öğrenciler öğretmenlerini puanlıyormuş." dedi Hyunjin kısa süreliğine lafını bölerek.

"Peki neden sence ilkokul canım kardeşim?" dedi Minho ona dönerek.

"Neden?"

"Her şeyin ilki boktandır! Bacak kadar velet, daha saymayı bilmiyor öğretmenini puanlayacak. Tam puan vereceği belli olduğu için ilkokullara vermişler sistemi amına koyayım." dedi Minho suratını hafifçe ekşiterek. Küçük çocukları gram sevmiyordu.

"Ya bir karne bir de veli toplantısı... Öğretmen çekiyor seni karşısında 'Minho, babanı kesinlikle veli toplantısına bekliyorum.'" dedi ellerini beline koyarak ve ses tonunu değiştirerek "Ya bir siktir git ya! Gel götüreyim beni uçuruma it. Babamı niye çağırıyorsun?! Cinayete teşebbüs. Yardım ve yataklık." dedi sonra karşısında sanki bir öğretmen varmış gibi. Diğerleri şimdiden gülmekten kızaracak duruma gelmişti, henüz asıl hikayeyi anlatmaya başlamamıştı bile.

zortingen şıtrayze - chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin