«34»

500 17 2
                                    

Elinde ki bavulu sertçe danışma masasına çarparken yumruk yaptığı elini de masaya yapıştırmıştı.

"Ne zaman gelecek bu tren?"

"Beyefendi 5 dakika oldu. Birazdan gelir."

Giray bavulunu bir hışımla oturduğu sandalyenin oraya çekip ayakta dönüp dolaşmaya devam etti. Bir an danışmada ki kadının gözlerinin kenarda sessizce bekleyen bana kaymasıyla ellerimle oynadım. Oraya buraya bakındım. Kolumda saat olmamasına rağmen saate bakıyormuş gibi yaptım. Kadının gözleri treni bekleyen diğer yolcuların arasından bir Giray'a bir bana bakarken ona 'sen işine baksana be' bakışlarımı yolladım. Kadın önünde ki bilgisayara dönerken rahat bir nefes aldım.

"Oğlum dönüp durmasana başım döndü." diyen yaşlı amcayla Giray yine kaşlarını çattı.

"Amca ne yapayım? Gelmedi bir türlü şu tren. Hay ben şu yükseklik korkusunun... İki dakikada Eskişehirdeydim."

"Yahu bir istasyonda takılmıştır tren bu evladım." dedi ve Allah allah diyip ayıplayan bakışlarını Giray'a gönderdi. İstemsizce kıkırdarken bir an yine danışmada ki kadınla göz göze gelmemle hemen ağzımı kapattım. Neden hareket edemiyorum ki? Gidip boynuna atlasam ne olurdu? Ilk önce boynuna atlayıp sonra da Zelişle yattın mı diye bağıramazdım milletin önünde. O zaman şu amcadan yiyeceğimiz bedduayla zaten garanti olan cehennemi iyice garantileriz.

Ne yapsam?

Gitmesini istemiyordum. Ondan ayrılmak istemiyordum. İleriden bir trenin düdük sesi gelirken birkaç saniye sonra tren gözükmüştü. Ceketimin yakalarını yukarı çekip gözlerim dolu dolu gelen trene binmek için hazırlanan Giray'a baktım. Yutkunduğumda boğazımda birşeyler takıldı kaldı. Hemen ardından gelen hıçkırıkla arkamı döndüm. Birkaç adım atmıştım ki bağırışını duydum.

"Ne demek bu tren ankara treni! Kardeşim kafa mı buluyorsun sen benimle." Kadına bağarışları sürerken amca yine cıkcıklıyordu. Göz yaşlarımın arasından ağzımdan birkaç kıkırtı kaçmıştı.

"Niye gelmiyor bu tren?"

"illa ki bir nedeni vardır."diyen görevli kadının gözlerinin bana kaymasıyla kaçacak delik aradım ama Giray'ın da bakışlarının hedefi olmuştum. Bir an kal geldiyse de kendini toparladı. Ama hareket edemiyordu. Gözlerimde kilitlenip kalmıştı sanki.

"Beyefendi treniniz geliyor." Coşkuyla -Giray'dan kurtulmanın sevinciyle- bağıran kadını umursamamış gözlerime bakmaya devam ediyordu. Ben tam bir adım atmıştım ki o aramızda ki mesafeyi bir flashlık (bunu yazmazsam olmazmış jsjsjs) süre içerisinde kapadı. Yüzümü ellerinin arasına alırken dudaklarımızı birleştirmek üzereyken durdu. Bir an afallasamda yanaklarımı okşayan sıcacık elleri o kadar iyi geliyordu ki şuan. Alnını anlıma dayadığında ne zamandır tuttuğumu bilmediğim nefesimi dışarı bıraktım. Gözyaşlarımı silerken "Miray." diye fısıldamıştı.

"Beyefendi tren!" diye tekrar hatırlatma yapan kadına baktı sonra tekrar bana.

"Bu trene binmem gerekiyor. Yarın davaya yetişmeliyim. Bak o kadar pişmanım ki ben yani Miray ben seni çok seviyorum. Bir kere kaybettim ve bir daha kaybedemem. Ama daha kazanacağım ki tekrar kaybedeyim değil mi? Benimle gel. Yemin ederim kendimi sana affettiririm."dediğinde şaşkınca ona baktım.

"Ne davası?"

"O kadar şey söyledim. Bunda mı takılı kaldın? Benimle gelmezsen seni kaçırırım. Hatamı düzeltmeme izin ver. Yine o aşık olduğun Giray olmama izin verir misin?"

"Sana aşık falan deği..." Birden kendimi onun omzunda bulmamla çığlık attım. Giray kadından bir bilet daha satın alırken bavulunu görevliye teslim etmişti bile. Ve şuan resmen kaçırılıyorum. Çığlık çığlığa bağırmama rağmen akşamın bu saatinde üstelik hiçbir güvenlik görevlisi niye beni takmıyordu? Biraz önce burunlarınızı öpüştürdüğünüzden dolayısıyla olabilir mi? Damn it!

Geri DönüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin