Gün, akşam saatlerindeydi.
Gün içinde bedenen pek hareketi olmasa da kafasında taşıdığı tonlarca yük onu harap etmişti. Yorgundu, uzanmak istiyordu fakat yapması gereken ve yapmazsa ona kötü hissettireceği işleri vardı, dişlerini fırçalamak gibi.
Çalıştığı yerde birtakım sorunlar yaşamıştı. Şu sıralar ellerini eskisi gibi iyi kullanamıyor ve sayıları doğru yerlere yerleştiremiyordu. Basit bir hata bile koca sistemi yerle bir edebilirdi, koca güne ne hatalar sığdırmıştı!
Halsizlik ve huysuzluk adeta bulaşıcıydı ve bu bir hastalıktı bünyesinde. Olan iş arkadaşlarına oluyordu. Onları da hasta ediyordu.
Kardeşi henüz gelmemişti. Her türlü sorumluluğunu severek aldığı kardeşi. Hayat arkadaşı. Gölgesi. Evet, gölgesi. Bu ifadeyi çok seviyordu. Birisi renkli iken bir diğeri bir gölge gibi onun peşindeydi onu var ediyordu. Ne de anlamlıydı bu onun için. Onsuz ne yapacaktı?..
Kendi odasına ilerlerken dört odalı evlerinde birlikte yaşadığı kardeşinden müsade alarak musikî için ayırdığı bir odanın önünden geçti ve enstrümanlarına tek tek baktı. İçeri girdi ve hepsine tek tek dokundu. Dokundu ve elini çekti daha sonra bir diğerine dokundu. Bazı enstrümanlar çiftler halinde varlardı. 'Renklerinin farklı olması farklı tınılar yaratıyor.' Şeklinde uydurduğu adi yalanla kendini eğlendiriyor ve sayılarını arttırıyordu böylelikle. Anlamı başkaydı oysaki.
İlk gitarına baktı. Bu gitar, ona çok değerli birinden kalmaydı. Kıymetlisiydi, canıydı, canındandı parçaydı. Gözleri doldu, buna mani olamadı. İçlendi ve yere bağdaş kurup gitarı izledi.
"Çoğu duygum seninle ses buldu, teşekkür ederim. Beni yalnız bırakmadın."
Hali dermanı yoktu. Oturduğu yerde biraz daha kalırsa hiç kalkamayacak hatta uyuyakalacaktı. Doğruldu ve odasına ilerledi. İçeri girer girmez karşısındaki duvarda asılı olan geleneksel desenlere sahip büyük, geniş örtü her zamanki gibi onu büyük bir kalp kırıklığı ile karşıladı. Gülümsedi. Canı acıdı ama gülümsedi. Başka ne yapacaktı ki? Oturup ağlayacak mıydı, hadi oradan.
Beyaz gömleğinin düğmelerini yukarıdan başlayarak tek tek açtı. Gömlek omuzlarından düşerken aynada bu anı izledi.
"Kilo almış olmasaydım bu görüntü ile tatmin olabilirdim. Ne yazık."
Yere düşen gömleği alıp almamakla ilgili kararsızlık yaşarken yavaşça yanına yaklaşmış olan vesveseleri kulağına eğilip duymak istemediği şeyleri ona hatırlatmaya başlamıştı bile.
"... Hiç hoş gelmediniz, hiç."
Gömleği almadı. Altını da çıkardı. O da zemindeki yerini aldı. Yarı çıplaktı ve kendine baktığında sadece görmek istemediklerini görüyordu. Sessiz kalınca ise duymak istemediklerini. Ses ne de önemliydi onun için.
"Kimse susmasın, herkes bir şey söylesin. Söyleyin, neyiniz varsa söyleyin."
Sandalyesini çekti ve masasına oturdu. Defterini açtı. Siyah mürekkepli kalemini aldı eline. Yazma haline geçti.
Yemek yememişti, ellerini yıkamamıştı. Soyunup dökünmüştü ve yazıyordu şimdi de.
Ben
Çoğu insan gibi büyük bir yenilgi sezinliyorum
Her gün bir yere gidiyor, geliyor ve aynı şeyleri hissediyorum
Aşamıyorum, her geçen gün içimde bir şeyler daha varlığını yitiriyor
Yitiyorum
Ben kendimi anlamlandırmada hiçbir zaman iyi olmadım
Yanımda anlamlı bir şey olmadan ben, ben değil gibiyim
Şimdi ise kendimi adıyorum
Kendime acıyorum
Kendimi acılarıma adıyorum
Acı duyuyorum
Ne zaman göreceksin senin için yazdıklarımı?
Ne zaman duyacaksın senin için çaldıklarımıKaç gün oldu bilmiyorum
Büyük sayıları geride bırakıp biraz daha büyüğüne geçmek zor oluyor, sen bilmezsin sanırım
Hiç aklını meşgul ediyor muyum bilmiyorum
Bencil isteklerime mani olamıyorum, doğamda var bu
Ve biliyorum ki bu senin deneyimleyebileceğin bir şey değil
Ben seni hiçbir zaman benden bilmedim
Benden üsttün, üstündün
Senin doğanda yok böyle bencil, kimsesiz duygular
Belki de bundandı beni anlamamanSeni yitirdiğimden beri
Kendimi yitirmiş gibiyim
Bana bunu söyletmenden nefret ediyorum
Keşke kollarında olsamBu daha fazla dayanabileceği bir şey değildi. Kalemi sertçe bıraktı ve ellerini yüzüne yerleştirdi. Çok çıkan sesine ve göz yaşlarına engel olamadı. Canı yanıyordu ve ağlamak bunu geçirmiyordu. Kardeşi buna iyi gelmiyordu. Sevdiği yemek, sevdiği iş, sevdiği şarkı buna iyi gelmiyordu. Sevdiğine ihtiyacı olduğunu biliyor olmasına rağmen dermanı başka bir şeyde arıyordu.
İnsanoğlu dünyaya ne için geldiğine yönelik kendilerince birçok açıklama getirmişlerdir. Kimden geldiklerine, kime gideceklerine dair bir sürü fikir ortaya atmışlardır.
Eşlik duygusu ne de önemliydi insan bünyesinde. Aşk birtakım akıl hastası kimselerin bünyesinde yaşadığı ve kendilerini çürütmesine izin verdikleri bir uyuşturucu gibi geliyordu hayatı rutinde yüzen insanlara. Ancak ki aşk, çoğu kimselerce bu dünyada var olma nedeni sayılabilecek kadar önemli ve deli bir duyguydu.
İnsanı çileden çıkarıyor, olmaması gerekeni olduruyordu ve tüm bunların yanında mutlak bir acı vardı. Biri de çıksın ve söylesin bunun çözümünü! Unutmak mı? O da ne! Aşkı gerçekten deneyimleyen bir insan unutur mu yahu bu nasıl bir zırvadır böyle? Kim buna inanıp unutmayı dener?
Anahtar deliğine yerleşen anahtarın sesi erişti kulağına. Sesini aniden kesti ve kalkıp kapısını kilitledi. Yalnız yaşamamak bazenleri zor gibi hissettirse de anlayışlı bir ortağa sahip olmak şükrettiği bir şeydi.
Kardeşi içeri girdi. Bunu ayak seslerinden ve kapının kapanışından anladı. Poşet hışırtıları geldi kulağına. Para harcamayı sevmeyen utangaç ahtapotu ne almıştı acaba? Biraz uzaktan bakıldığında son derece rezil ve aciz görünen bu gençte böylesine manasız bir şey merak uyandırdı.
"Ne aldı acaba?"
Kardeşi yavaşça ev içerisine doğru adım attı. Kendisine doğru gelindiğini anlamıştı ve gözlerini silmeye dahi tenezzül etmeden kendini, az sonra kendisine sorulacak olan soruya hazırladı.
Ve, kapısı tıklandı.
"Hey, orada mısın? Yani.. Orada olduğunu biliyorum ama.. Biliyorsun işte, sen.. İyi misin?.."
Sakin ve endişeli olan konuşmayı gözleri kapalı dinledi Akira. Gözlerini açmadan, ağzını araladı.
"İyi olmaya çalışıyorum. Bu geceyi de atlatacağım."
Kardeşi ondan birkaç saniye sonra konuşma bayrağını eline aldı. "Pekala... Ben ihtiyacın olursa odamda olacağım. Sana seveceğin birkaç şey aldım. Bakmayı unutma."
"Unutmam. Teşekkürler."
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bundan Fazlası お | Akira Ai Kaminari
Romance"Kimsesiz kalmış duyguların bir kez olsun sahiplenilince, insan kaybetmekten korkuyor. Çünkü ikinci bir yenilgiyi hazmedilemiyor." Başını masasının üstünde yer alan ufak fotoğraf çerçevesine doğru çevirdi. Bu, o ve en değerlisinin aynı karede olduğu...