"Yani artık bitti değil mi?"
"Evet"...
"Her şey için teşekkür ederim. Lütfen bu para cezasıyla da ilgilenin. Ben şirkete geçiyorum. Orda görüşürüz" dedim ve telefonu kapattık.
Şirkete gittiğimde, İpek durum raporu vermek için odama geldi. İşler biraz karışmış gibiydi. Şirketin durumu pek iyi değildi. Bu olay, itibar suikastıydı zaten. Amacına ulaşmış gibi görünüyordu. Bir şey çıkmayacağını Can da biliyordu. Ama bu kadarı ona yetmiştir. Beni bitirmek için daha sağlam hamleler yapmalıydı...
Toparlanmayacak bir durumda değildik. Sıkı bir çalışmayla halledebilirdim. Sadece Prag'a tahminimden daha geç gidebilecektim.
Şirketin çalışma planlaması için İpek bir toplantı ayarlamıştı. Yarım saat sonra tüm çalışanlarla, toplantı odasındaydık. Şirketin eski durumuna dönebilmek için, bütün genel çalışmalar 3 hafta sonrayı gösteriyordu.
Toplantı bittikten sonra İpek'le benim odama geçtik. "İpek bu konuda yalnız sana güvenebilirim, sen şirkette asistanım, dışarda kardeşimsin" dedim.
"Evet, benim için şereftir" dedi. Karşılıklı gülümsedik.
"Sana söyleyeceğim şey, aslında rica. Senden bir şey rica edeceğim. Şirket dışı bir durum olduğu için yapmak zorunda değilsin ama senden başka kimseye de güvenemem. Bu iş seni biraz zorlayabilir. Yani zorlar derken yurt dışına gitmeni..." derken sözümü kesti.
"Yurt dışı derken?" diye sordu.
"Prag... Oraya gidip, birine; yardımcı, arkadaş ya da kardeş... Neye ihtiyacı varsa o olmanı istiyorum" dedim.
"Sanırım sizin için bayağı mühim birisi. Bunu isteyen patronumsa mecburen yaparım. Ama abimse seve seve yaparım" dedi beni şaşırtmayarak.
"Abin olarak rica ediyorum" dedim.
"Ne zaman gitmem gerek" dedi.
"Çok teşekkür ederim İpek. Aslında mahkeme sonuçlandıktan sonra ben gidecektim ama şu işleri bir düzene koyup, ondan sonra geleceğim" dedim. "Yalnız kalmaktan çok korkuyor. Henüz gözlerini açamayacağını biliyorum ama açmasa da seni görebileceği bir yerde ol lütfen. Akşam uçağına yetiş, Hakan Bey orada. Onunla ilgili her şeyi sana Mert anlatacak"
"Tamam, Mert'le beraber mi gideceğiz" dedi.
"Hayır, Mert onlarla gitti"
"Ha yani o kadar önemli" dedi şaşırarak. Tek kaşımı kaldırıp, gözümü üzerine diktim. Hemen toparlandı ve cevabımı beklemeden kaçar gibi "Oldu o zaman, ben sizinle ilgilenmesi için Seyhan Hanım'ı bilgilendiriyorum, işleri ona devrediyorum. Sonra hazırlanıp hemen hava alanına gidiyorum. Görüşmek üzere, iyi günler" dedi seri bir şekilde ve çıktı.
İpek'in gitmesi içimi rahatlatıyordu. Her şeyle en az benim kadar ilgileneceğini biliyordum. Böylelikle işlere aklımı verebilecektim.
1 hafta, yoğun bir çalışmayla geçerken, her akşam İpek'le konuşuyorduk. Nil'in yani Ela'nın durumu aynıydı. Zaten doktor tedaviye başlamamıştı. Bugün başlayacaktı ilaç vermeye. Sonuçları görmek ve doktorun ilk izlenimini öğrenmek için sabırsızlanıyordum. Ama bunun için bir hafta daha geçmeliydi. Şirkette bütün çalışanlar, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Şu dar boğazdan geçince hepsini mutlu etmek için bir şeyler yapmalıydım...
Aradan 1 hafta daha geçti. İpek, her şeyin yolunda olduğunu doktorun olumlu konuştuğunu söyledi. Bütün yorgunluğum yerini sevince, mutluluğa bıraktı. Yarın, görüşmek için doktordan randevu istemesini söyledim. Yarın şirkete gidince konuşmalıydım. Aslında şimdi konuşmak isterdim ama hem saat geç olmuştu, hem de çok yorgundum. Hemen uyumak istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
Storie d'amoreHayatı bi anda alt üst olan bir kız... Hayatla, vazgeçiş arasındaki adımları... Ona seçmesi gereken tarafı göstermek isteyen, yeni hayatının güzel olması için uğraşan bir adam...