“Geciktim pardon. Buyurun kek ve tatlılarınız.” İnci ablanın oğluna baktım. Bizimle aynı okuldaydı. Irmak’ın sınıfındaydı. Çok konuşmazdı, sessiz bir tipti. Kafenin yoğun olduğu günlerde ailesine yardım amaçlı gelip çalışıyordu.
“Teşekkürler Ulaş.” Irmak’a bakmamış yalnızca başını sallamıştı.
“Başka bir isteğiniz olursa seslenirsiniz.” Düz bir ses tonuyla konuşup yanımızdan gitmişti.
“Bence biraz kendini beğenen tiplerden bu çocuk.” Bahar’ın suratı Ulaş’ın gitmesiyle buruşmuştu. Pek haz etmezdi. “Bunun arkadaşlarını da sevmiyorum.”
“Kanka onlar sana bayılıyor inan ki.” Eylül’ün lafına karşılık bir şey dememişti Bahar.
Mesajlara bir yanıt vermemiştim ama engellememiştim de. Açıkçası hem rahatsız olmuştum hem de meraklanmıştım.
İlknur: Her gün beni mi izliyorsun? Rahatsız edici. Evet, rahatsız oldum senden.
0537: Hayır, hayır...
0537: Çok yanlış anlamışsın.
0537: Öyle biri değilim. Lafıma inanmazsın biliyorum ama gerçekten kötü birisi değilim. Kötü hislerle izlemedim seni. Sadece aynı okuldayız ve ben senin okula girişini görebilmek için her gün çok erkenden okula geliyorum.
İlknur: Aptal mısın?
0537: Hayır sadece,
0537: Aklımı algılayamayacak kadar kalbime kapıldım.
İlknur: Neyse ne. Seni kırmak istemem ama yazma bana.
İlknur: Engellerim. Yazma.
0537: Sana kırılamam ki... Ama tamamdır. Yazma diyorsan öyle olsun. Ben başka bir yolunu bulurum :’)
İlknur: Başka bir yol?
0537: Bir yol daha var, dönmek de yasak...
Cevap vermeyip telefonu kapattım.
Başım ağrıyordu.
Kızlar kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı ama katılmayıp kekimi yedim.
Bazen düşünceler insana ağırlık yapardı.
“Kalkalım mı artık? Yorgunum ben. Gidip uyuyacağım.” Hepsi beni onaylayınca toparlanıp ücretleri ödedik ve kendimizi soğuk havaya teslim ettik.
Bahar’la oturduğumuz binalar karşılıklıydı. Eylül ve Irmak aynı binada otururken bizim birkaç bina sağımızda kalıyorlardı.
Mahallenin çocuklarının oynadığı top bana gelince gülümsedim. “Abla şu mala atma sakın. Bana ver sen, sıra bendeydi.” Gözlerim ufacık boyuyla arkadaşına haddinden fazla öfkeyle bakan Fırat’a kaydı. Ayağımla tuttuğum topu birkaç kez sektirip çocuklara yolladım. Oyunlarına devam etmeye başladıkları zaman sesleri artarken Bahar’ın koluna girdim ve aralarından geçtik.
Eylül ve Irmak’la vedalaşmıştık. Ama kısa süreliydi. Akşama mahallemize beş dakika uzaklıktaki parka gidecektik. Götümüz donuyordu ama çekirdek eşliğinde hayatı sorgulamak çok önemliydi.
“Bana yazma, dedim.” Bir anda konuya dalmam ne kadar doğruydu tartışılır tabii ki ama Bahar beni anlamıştı. “Yani doğrusunu yapmışsın da engelli değil miydi?”
Mesajları okuttum. “Bilmiyorum. Hayat, kitaplardan farklı işliyor. Tanımıyoruz, etmiyoruz. Belki tacizci pisliğin teki ve seni oyuna getirmeye çalışıyor?” Aklımı iyice dağıtan Bahar’ın koluna vurdum. “Sus be Allah korusun.”
“Gideyim de kitabıma devam edeyim. Sen de sana bir şey derse cevap verme. İyi bir enerji almadım.”
“Sen çevremdeki kimseden iyi bir enerji almıyorsun, Bahar.” Dedim sakince. Güldük. Kıskandığı için böyle yapıyordu salak. Elimle kış kış yaptım. “Hadi def ol git evine. Çok fazla maruz kaldım sana.”
“Ay kurban ol sen bana.” Dedikten sonra boynundaki atkıyı da havayla arkaya atmıştı. Bu tavrına ikimiz de gülerken binaya girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur Çıkmazı | Texting
Novela Juvenil0537: Bir hayalin gerçekleşecek olsa hangisi olsun isterdin? İlknur:? İlknur: Kimsin? 0537: Oha! 0537: Ben, 0537 yazıyor 0537 çevrim içi 0537 yazıyor 0537: Bana cevap vermezsin diye düşünmüştüm. Fazla heyecan yaptım, söyleyeceğim her şeyi unuttum. 0...