zihnimin hapisanesinde volta atıyorum durmadan. sakin başlayan adımlarım gün geçtikçe sert ve hızlı bir hal alıyor. bir süre sonra volta atışım koşuya dönüyor, kendimin hapisanesinde duvarlara vura vura parçalıyorum bedenimi. koşmaktan yaralanan ayaklarım acıyor, kilitli kapılar yüzünden beni durduran kimse yok, oysa biliyorum anahtar nerede diye.
bazı insanlar için aşk çok da büyütülecek şey olmuyor, zihin meselesi diyorum. sonra düşüncelerim çelişiyor benimle, madem zihin meselesi o zaman neden benim zihnim hastalıklı? tanrılarla ne konuda anlaşamadım da bana böylesine bir lanet verdiler?
çok abartılacak bir şeyi yok, bir çift mavi gözdü beni mahveden. gülümseyince kısılan, heyecanlanınca yakamoz misali parlayan gözler. gelmiş ve gelecek tüm hayatımda gördüğüm, gökleri kıskandıracak güzellikte bir mavi. saçlarındaki maviler bile bu kadar etkilemez beni, hiçbir mavi gözleri kadar canlı değildir. can verir bana bu mavi, yaşadığımı hissettirir. en iyi de o bilir bunu.
peki o zaman ne diye esirger beni onlardan?
ne diye canımı alır benden, ne diye beni bir başıma bırakır?
sessiz sedasız çekip gider hayatımdan, en ufak bir sebep olmadan ya da bağırıp çağırmadan. gidişi başta sessiz olsa da sonradan içimde öyle fırtınalar çıkarır ki, zihnimdeki hapishanenin duvarları bile dayanamaz.
başta çok bir şey diyemem, ne diyebilirim ki? var kendi sebepleri, bilirim. kırılan ruhumla kalırım ortada öylece, selden sonra çöken yuvasını arayan bir tavşan gibi kendi sığınağımı ararım.
kalbim ağrır ilk önce, düşünürüm biraz daha. bu sefer düşüncelerim onu savunmaktansa suçlamaya yönelir isteğim dışı. kendime kızarım oysa, her şeyimi ne diye suçlarım? ancak hiç sevmemiş olma düşüncesi bile parçalar içimi.
birkaç gün daha geçer, suçlamalarım kendimle çatışmalara dönüşür, zihnimin yorgunluğu bedenime vurur. uyku tutmayan bedenim gün içinde uyumaya başlar. bedenim diyorum, sebebi zihnimin uyusam da susmamasıdır. rüyalarıma girer, rüyalarım kabuslara döner artık. kaçtığım şeyler kovalar beni gözlerim kapandığında.
en sonunda saymayı bırakırım geçen günleri, çünkü ne saydıkça o döner ne ben iyileşirim. halbuki iyileşmem için gözlerine ihtiyacım var, bu öyle fotoğraftan bakmakla olmuyor. canlı görmem gerekir, ruhuma işleyip bana can vermesi gerekir.
beni en çok yıkan şey ise benimle yapamayacağını söyleyip başkalarıyla yapabilmesi olur. bana bakan o gözler başkalarına sevgi dolu bakar. işte o an sevilmeye, onun sevgisine değmeyecek biri olduğumu anlarım. yoksa ben çok sevmiştim onu, daha önce kendimi dahi böyle sevmemişimdir.
*
zihnim bu kadarına el verdi,
hoş değilse kusura bakmayın
okuduğunuz için teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
october passed me by, xiaoven
Fanfiction"but i still think of the times you took the breath out of my lungs." oneshot. angst.