Bölüm 1 Pilot

11 0 0
                                    

Kapıdan içeri koşarak girdim.O anki manzara...Evdeki polisler,annem...O odadaki korku herkes de vardı,benim dışımda.Televizyon açık,kanalda 19 yaşındaki kız kardeşimin bile korkusu o odadaki herkesi etkiliyordu.Sanki aynı odadaymışız gibi annem televizyona dokunup ağlıyor,hizmetçiler onu sakinleştirmeye çalışıyordu.Yapmam gerekeni biliyordum ama annemi yalnız da bırakamazdım.Karar vermek zorundaydım.Ya kendi başıma işi halledecektim ya da annemin yanında kalıp işi polislere bırakacaktım.Ama o cümleyi duyduktan sonra kararımı verdim.Annemin o anki çığlıkları beni bile etkilemişti.Televizyondan gelen o sesi unutmak mümkün değil.
"Ya seni gölgelere,ya da bu kızı ve geri kalan şehri cehenneme mahkum edeceğim.45 dakikan var.Ne yapman gerektiğini biliyorsun."
3 HAFTA ÖNCE
Her zamanki gibi kahvemi almak için caddenin köşesinde bulunan Tardis Kafe'ye girdim.Evet,Doctor Who'dan alınma bir isim,ki bende izlerim,mekanda da izleyen kişiler çoğunlukta olduğundan hoşuma gider oradan kahve almak.Hem içeri girerkenki Tardis'in sesi....Kısaca çok hoş bir ortam.İçeri girip Alexander'in yanına gittim.Kendisi yakın bir arkadaşım,hem de orada çalışıyor.
"Günaydın,Alex."
"Günaydın Matt.İşe mi?"
"Başka nereye olacak ki?"
Birbirimizle gülüştük.
"Bana bir orta boy sıcak çikolata verir misin?"
"Tabi veririm.Hala anlam veremiyorum,bir insan nasıl kahve sevmez ki?"
"Sen Sushi seviyor musun?"
"Hayır"
"Hala anlayamıyorum,bir insan nasıl sushi sevmez ki?"
"Mesaj alındı.Al bakalım."
Teşekkür edip parayı ödedim.Bir kez daha Tardis sesini duyduktan sonra kafeden çıktım.Laboratuvara doğru yola koyuldum.
Laboratuvar girişinde adımı söyledim.
"Matt Wright"
Halbuki görevli ismimi biliyor!Niye bir daha soruyor ki!
İsim kartımı aldıktan sonra bizim bölümün olduğu yere,fizik laboratuvarına geçtim.Açıkçası işimi seviyorum.Ama geçen yıl fizik yarışması için gittiğim okullarda öğretilen fizik benim bile canımı sıkıyor.Okulda fiziği seven insan olmayabilir ama herkes belirli bir bölümünü sever.Örneğin ben elektrik bölümünü hep sevmişimdir.Bu yüzden elektrik laboratuvarında kendi enerjisini üreten makineler ile çalışıyorum.Örneğin bir makinenin sanki bir hamster gibi koştuğunu düşünün ve bu platform döndüğü için kinetik enerji üretiyor.Şimdi hamster yerine bir makineyi koyun.Bu makine biraz kinetik enerji oluşturduktan sonra hem oluşturduğu enerjiden yenisini üretiyor hemde geri kalanını ise bir jeneratöre aktarıyor.Elektrikler kesilince de jeneratör devreye giriyor.Tabi bu cihaz şuan küçük boyutlarda olduğu için biraz sıkıntı yaratıyor.Bu yüzden yenilerini oluşturmaya çalışıyorum.
Bu laboratuvarlarda çok fazla şey üretiliyor.Hepsi de ailem sayesinde.Ailem bu şehir için elinden geleni yapıyor.Ah,evet size kendimden ve ailemden bahsetmedim.Benim adım Matt Wright.23 yaşında bir fizik profesörüyüm.Açıkçası "fizik profesörü" demek yerine bilim adamı ifadesini tercih ederim.Daha havalı duruyor.Babam ben 9 yaşındayken öldü.Ama şehir için yaptığı onca şeyi görünce asla öldü demem,diyemem.Bu onun adına leke sürmek olur.Şehirde WRIGHT Laboratuvarları açıldığından beri çok fazla şey oldu.Babam ölünce tüm işler durdu,hem de aylarca.WRIGHT Laboratuvarları şehirdeki enerjiyi sağlıyor.Yani eğer çalışan olmazsa şehirdeki elektrikler sık sık kesilmeye uğruyor.Belki de bu sebeple bilim adamı oldum,bilemiyorum.Bildiğim bir şey varsa o da annem olmasaydı buralara kadar gelme imkanının olmamasıydı.Annem bana hep destek oldu.Hatta bazen ona yeteri kadar sevgi gösteremediğimi düşünüyorum.
Biz konumuza dönelim.O gün her şey normal gitmedi.İlk olarak eski projelerimden biri olan "Ağır Metal" kendi kendine çalıştı.İlk başta bozuldu sandım,ama başka bir kaç projelerde çalışınca olayı anladım.Ağır Metal Proje'si adından da anlaşılabileceği gibi cihazın belli bir mesafesinde fazla miktarda metal bulunduğunda anında uyarı veren bir sistemdi.Örneğin bir bankaya bunu koyup normal zamanda bulunan metal düzeyini arttırırsınız.Yani metaller sabit kaldığı sürece veya az miktarda metal daha eklendiği sürece sorun oluşmuyordu.Ama asıl sorun aşırı miktarda metal yani silah menzile girince uyarı verip alarmı aktive etmesiydi.Tabi laboratuvarda alarma bağlı değildi.Cihaz laboratuvarda çalışınca ilk başta malzeme olarak metal getirdiklerini sandım.Ama sonrasında diğer güvenlik ekipmanları da uyarı verince bir silahın yaklaştığını anladım.Alarma bağlı değildi,yani benim bir şekilde burayı boşaltmam lazımdı.Hemen yangın düğmesine bastım.Tüm laboratuvarlarda fıskiyeler açılıp sular dökülmeye başladı.İnsanlar çıkışa doğru koştular.Ben ise tam yangın kapısına yönelmişken,kapının üzerinde bir yazı gördüm.
"Teorik Fizik Laboratuvarlarında çok küçük bir hata bile patlamalara yol açabileceği için,yangın alarmları ve fıskiyeler etkisiz haldedir.Eğer yangın var ise,lütfen haberdar ediniz."
Tabi kimsenin gitmediğini görünce ben bir anda Teorik Fizik laboratuvarlarına yöneldim.Hemen giriş kartımı okuttum.Normal bir bilim adamının giriş izni yoktu.Bu yüzden içeri girmeme izin vermedi.Anında diğer cebimdeki "Matt WRIGHT,WRIGHT Lab. Hissedarı" kartı ı okuttum.Ailemin laboratuvarlarında benim iznim olmayacak mıydı sanki?Tabi sırılsıklam halde içeri girerken arkamda silahlı,maskeli bir kaç kişi görünce beni görmediklerini umut ederek içeri girdim ve kapıyı kilitledim.O an niye çıkışın üstünde öyle bir yazı astıklarını ve o normal bilim adamlarının giriş izninin olmadığını anladım.Burası bir hazineydi.Hayır hayır,hazine lafı bunun yanında azıcık kalırdı.İlk gözüme çarpan şey lazerler oldu.Ve anında anladım ki burası Teorik Fizik olamazdı.Teorik Fizik'de biyoloji laboratuvarı mı olur?Hem bu laboratuvar normal laboratuvarların yaklaşık 10 katı falan.Daha fazla bile olabilir!Kaç tane bilim adamı olduğuna bakarken bir anda bir kadın önüme çıktı.O an aklım başıma geldi.
"Hanımefendi,tehli..."
"Siz kimsiniz ve buraya nasıl girdiniz!" diye şiddetle çıkınca korktum.
"Hanımefendi dışarıda silahlı adamlar var!"
Kadın durdu,bir bana baktı bir kapıya.Sonra koşarak bir profesörün yanına gitti,kulağına bir şeyler fısıldadı.Profesörün
"Ne?Nasıl bulmuşlar?Dur,bekle sakin olmalıyız,kim söyledi?" diye kadına bağırdığını duymamak mümkün değildi.Kadın eliyle beni gösterdi.Açıkçası profesör çok korkmuş görünüyordu.Ben ise ne yapacağımı şaşırmıştım.Ta ki silah sesi gelene kadar.Koridordan kapıya ateş etmişlerdi.Bir andan birisini vurmadılar diye sevinsem mi,bizi öldürecekler diye üzülsem mi diye çok garip bir duygu içerisindeydim.Ama kapı sanki ateş edilmemiş gibi duruyordu.Kurşun geçirmez olduğunu anladığımda profesör yanıma geldi ve
"Sen kimsin!?" dedi.Açıkçası profesör 35 yaşında falandı.Buralarda bu yaşlarda kimseyi görmemiştim.
"Efendim,Ben Matt Wright."
"S*ktir!Sen buranın sahibinin oğlusun!" Korkmamak elde değildi.Profesör o kadar titriyordu ki korkusunu anlamamak elimde değildi.Bu sırada bir kez daha ateş etti dışarıdakiler.Profesör bana
"Sen burdan çıkmalısın."dedi
"Ben buraya sizi kurtarmaya geldim." diyince profesör karşılık verdi,
"İyi halt yedin!Şimdi sen de öleceksin!" dedi.Açıkçası odadakiler ya ağlıyordu ya da yakınlarına ulaşmaya çalışıyordu.Anlamadığım bir şey vardı.Neden kimse kurtulamayacağını düşünüyordu?Elime ilk geçirdiğim şey bir elektrik kablosu oldu.Sonra bir prize kabloyu taktım.Sonrasında kabloyu bırakıp elime bir kova geçirdiğim gibi odadaki biyoloji laboratuvarına koştum.Sudan bol ne vardı orda?Suyla doldurduğum gibi bir adamın eline kovayı verip,
"Kapı açıldığı gibi suyu döküp sudan uzaklaş." dedim.Adam kafasıyla onayladı.Ben de ucu sivri bir metal aradım,ve büyük bir metal buldum.Resmen benim kolum kadardı,hatta daha uzun bile olabilir.Sonra elime geçirdiğim ilk plastik eldivenleri giydim ve yerdeki kabloyu metale sıkıca bağladım.Artık bayılanlar yerlerdeydi.Profesör ise çoktan biyoloji laboratuvarında bir şeyi aramaya başlamıştı.Ben hazır olarak beklerken bir anda profesör gelip benim cebime bir şey soktu.
"Cebime ne soktun sen!"
"Merak etme,bu senin ölümüne sebep olabilir ama o bizim en ihtiyacımız olan şey!Onu Profe..." derken kapı patladı ve kovayı tutan adam korkudan kaçtı ama su yere söküldü.O an elimdeki büyük metali var gücümle suya fırlattım.Bir anda adamları elektrik çarptı,ama elleri tetikte kalmıştı.Kurşunları rastgele ateş ettiği için kimseyi isabet bulmaz derken,yanımdaki profesörü vurdu.Önümde duran masayı yere devirdim ve sanki bir sipermiş gibi kullandım.Ama profesör ölüyordu ve yapacak hiç bir şeyim yoktu.Ağzını kulağıma yaklaştırdı ve
"Burdaki...Tek çıkış...O kapı..Kendine enjekte et...Şırıngayı dolu bulurlarsa...Çoktan ölmüş olursun.. ." derken adamların şarjörü bitti ve yere yığıldılar.Yanımdaki kadın ise profesörün dediklerini duydu ve
"Matt." Anlamsız bakışlarla ona bakarken bir anda şırıngayı bana enjekte etti.Neden böyle bir şey yapmıştı anlamamıştım.Ama kendimi çok yorgun hissediyordum."Kurşun Geçirmez" (artık kurşun geçiren) kapıya yöneldim,o anda bir anda bağırmaya başladım.Dikkatsizce elektrikli suya basmıştım.Kadın metali ordan çekti,ama eldiven giymemişti.Benim ayakkabım vardı ama o çıplak elleriyle dokunmuştu.Elleri yanmıştı.Bana
"KAAÇ!" diye bağırdığını duyunca arkama bakmadan kaçtım.Dışarıda otoparkta bir kaç araba daha gördüm,ki bunlar kesinlikle laboratuvardan birisinin değildi.Ben onların lanet silahlı adamlar olduğunu anlayana kadar ateş sesleri gelmişti bile.Anında ordan kaçtım.Bir taksiye atlayıp eve doğru gittim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 14, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Frekans:Gölge BirliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin