*DÜZENLENMİŞTİR* (Düzenlenme Tarihi: 27.07.15 18:34)
"Az önce ilk kavgamızı yaptık sevgilim." dediğinde şaşkınlıkla ona bakmaya başladım.
"Nereden sevgilin oluyorum be senin!?" diye sordum hafif cazgır denilen bir sesle. Jorge ise bu halime gülerek "Utanıyorsun ve bunu saklamak için cazgır bir sesle konuşuyorsun, değil mi?" diye sorduğunda ağzım açık ona bakmaya başlamıştım.
"Beni benden iyi tanıyorsun. Peki bunu yapmayı nasıl beceriyorsun?" diye sorduğumda gülümseyerek ellerini yanaklarıma koyup göz teması kurdu ve "Sadece seviyorum." dedi. Tabi bu seferde ben Jorge'ye hayran gözlerle bakmaya başladım.
"Sen kimsin? Nasıl hayatıma girdin? Kim gönderdi bilmiyorum ama iyi ki varsın." deyip sarıldım. Hem de sımsıkı.
Yapmak ve yapmamak arasında kaldığım bir şey vardı. Ne yapmalıydım. Acaba yapmamalı mıydım? Jorge'nin duymamasını ümit ederek çok sessiz bir şekilde fısıldadım
"Sanırım sana aşık oluyorum."
Jorge'nin kalbi birden neden hızlı atmaya başlamıştı? Yoksa duymuş muydu? İşte bu çok kötü olurdu. Aslında duyması bir bakıma da iyi olmuştu ama kötüde olmuştu. Of ya duyduysa? Jorge kulağıma eğildi ve "Biliyorum" deyip hafif kıkırdadı. Jorge az önce gerçekten kıkırdadı mı? Aman Tanrım!
Bir dakika ya Jorge neyi biliyordu? Düşün Martina, düşün, düşün. Olamaz! Benim söylediğim şeyi mi duydu? İnanamıyorum, halbuki duymayacağı şekilde söylemiştim. Hemen Jorge'ye daha sıkı sarılıp, gözlerimi sımsıkı kapattım. Jorge'nin inip kalkan göğsünden güldüğünü anlayıp kızgın gözlerle ona baktım. O da elleri kaldırıp ben suçsuzum dermiş gibi bakmaya başladı. Ardından ellerinin boşluğundan yararlanıp sarılmamıza bir son vereyim derken Jorge birden beni kendine çekince dengemi sağlayamadım ve Jorge'nin üzerine düştüm. Hey o kadar da kilolu değildim ki ya. Acaba kilo mu aldım? Of salak mısın Martina? Şu an düşünmen gereken şey Jorge ve bakışları.
Jorge'yle göz göze geldiğimde gözleri bu sefer çok daha farklı bakıyorduk birbirimize. Şaşkınlıkla Jorge'nin bir sonraki adımını beklerken Jorge'nin dudağı dudaklarıma yaklaşmaya başladı. Ah hayır! Bir daha böyle bir şeye hazır değildim. Yani... En azından şimdilik. Jorge bana iyice yaklaşmışken ben başını hemen Jorge'nin omzuna yaslandım. Jorge'nin inip kalkan bedeninden güldüğünü anladım. Sinirli olmaya çalışarak kalktım ve "Bilerek yaptın değil mi hain!" dedim. Jorge ise hala gülmeye devam ediyordu. Bu haline her ne kadar gülümsemek için can atsam da sadece sinirli olmaya çalıştım.
O gülerken ben sinirli bakmaya devam ediyordum. Sonunda gülmeyeceğimi anlamış olacak ki gülmesini durdurup masum bir şekilde bakmaya başladı. Ah hayır! Biri Jorge'ye böyle bakmaması gerektiğini söyleyebilir mi? Lütfen...
"Bakma bana öyle, kızgınım sana." deyip trip atmaya devam ettim. Jorge geldiğinde trip atmaya devam edip arkamı döndüm. Jorge'de arkadan sarılıp kulağıma fısıldadı.
"Sen bana kızdın mı bakayım Küçük Savaşçı'm." Ah size söylemedim değil mi? Jorge bana sürekli "Küçük Savaşçı'm" der çünkü ismimin anlamı o. Bana böyle seslenen ilk ve tek kişi Jorge. Hoşuma gitmiyor desem yalan söylerim. Ve bana her böyle seslendiğinde ona karşı olan sinirim yok oluyor. Bildiği için her sinirli olduğumda bana hep böyle sesleniyor.
"Bana öyle seslenme." dediğimde her zamanki Jorge'liğini konuşturdu gene!
"Nasıl seslenmeyeyim, Küçük Savaşçı'm?" diye sorduğunda sinirli dönüp bilmiş bir ifade ile onutum.
"Öyle işte, öyle seslenme. Öyle seslendiğinde sana olan sinirim uçup gidiyor. Sende bilerek böyle sesleniyorsun değil mi?" dediğimde bana tekrar sarıldı.
"Seni seviyorum Martina ve sen bana kızsan da, kırılsan da, küssen de, benim yüzümden ağlasan da, benimle mutlu da olsan mutsuz da olsan sen benim her zaman Küçük Savaşçı'msın ve öyle de kalacaksın." dediğinde daha sıkı sarılıp "Ya Jorge, iki dakika bile trip atamıyorum. Sana kızamıyorum bile." dediğimde "Eh, cazibe bu olsa gerek." demiş gülmüştü. Bu hareketine bende gülüp "Egolaman." demiştim.
Daha sonra biraz daha çalışmış ve Jorge beni babamın yanına geri getirmişti. Kalmak için ısrar etmişti ama iki gündür kendi evine gitmediğini bildiğim için eve gitmesi gerektiğiyle ilgili ikna ettim. Tabii bunun için öpücük aldığını es geçmemem lazım. Hey, fesat düşüncelerinizi aklınızdan çıkarın. Sadece yanaktan, ufacık, masum bir öpücük.
Hastane koridorunda sessizce yürürken yoğun bakımın önüne geldim ve oradaki hemşirelerden birine babamın adını verip durumunu sordum. Aldığım cevap karşısında baya sevinmiştim. Babamın normal odaya alındığını ve birinci katta ki danışmadan oda numarasını öğrenebileceğimi söyledi. Teşekkür ederek yanından ayrıldım ve birinci katta ki danışmaya babamın hangi odada kaldığını sordum. 501 dediğinde hastanenin beşinci katı olduğunu söyledi ve işine devam etti. Uzun uğraşlar sonucu babamın odasını buldum. İşte asıl heyecan bundan sonra başlıyordu.
Bakalım yeni hayatımda beni neler bekliyordu?
————-
Merhaba, bölümün kısalığının farkındayım. Normalde devam edecektim fakat sizi bekletmek istemedim ki gününde de paylaşamadım zaten. Bunun için özür dilerim fakat bu perşembe bölüm gelecek merak etmeyin. Son haftam sınavlarımın bitmesi için ondan sonra daha uzun, daha romantik, daha ekşınlı bölümlerle karşınızda olacağım. Perşembeye görüşmek üzere ^^
-Tuğba
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Kaybetme
Romance"O üzer. O gider O hep uzak, o hep acı. Yine de o. İlle de o. Hep o." Bir ses böler tüm düşüncelerini. Bir ses. Ne cılız ne de susacak gibi. Umutsuzluğun sessizliğine eşlik ederken o hep konuşur. "Vazgeçme! " Olmaz, dersin. " Olur! " İst...