-0-

3.3K 126 22
                                    

Bu hikayenin yazarı nonkonformist olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir. Ben sadece TaeKook'a uyarlıyorum. Yazarın kitaplarına da destek olmayı unutmayın lütfen. Kalemini çok sevdim. Umarım sizlerde okurken keyif alırsınız❤️

İyi okumalar...

-0-

Ruh

Zihnimde tamamıyla bedenden bağımsız bir şeffaflığı karşılarken sadece yarım saat öncesinde hayallerimin çok ötesine yerleşmiş varlığın vücudun keşfedilen yahut keşfedilmeyen bölgeleriyle ilişki içerisinde olduğunu anladığım, yabancı ve tanıdık madde.

Etrafıma bakındığım ve kendimi kenarına iliştirdiğim ambiyansın detaylarını fark edilir duruma getirdiğim vakit, beynimin neden ruhla alakalı tanım ve belirsiz şekilleri önüme sunduğunu anlayabiliyordum; hastanenin ücra köşelerinden birinde, parmaklarım tarafından sarılan, içi tatsız kahveyle dolu karton bardak, çıkmış vidaları popomu acıtan bok rengi ahşap bank, yaprakları titreşen birkaç cılız ağaç, rüzgarın hışırtısı...

Sahnenin tamamlayıcılığını engelleyenin ise boynumda sallanan steteskop olduğunu varsayıyorum çünkü yıllarını insanların sağlıklı yaşam sürebilmesi adına harcamış bir adamın sigaradan uzak duruşunu herkes anlamlandırabilir.

Gerçi naif kişiliğim şu an tabularını yıkarak hastanede tedavi gören yakınlarını beklerken ciğerlerini bir parça tütünle ödüllendirmiş şahıslardan sigara dilenme arzusu ile yanıp tutuşuyor. Dahası karnımda -hatta kasıklarımda- baş gösteren isimsiz ağrının etkileri ameliyathanede uzanıp yüksek miktarda narkoz alma isteğimi de perçinlemiyor değil.

Sıkıntıyla iç çekerken geriye düşen başımla birlikle alnıma düşen saçlarım savrulurken, boyunu tahmin edemeyeceğim lakin çıkardığı seslerden sekiz santimetrenin üstünde olduğuna kalıbını basacağım topuklu ayakkabının yere bıraktığı dokunuşlar hemen yamacımda sonlandığında birbirine bastırdığım dudaklarımı aralayarak aralarından oksijenin süzülmesine izin verdim. Şişen göğsüm eski halini almadan evvel adım kulaklarımı nazikçe okşamıştı. "Taehyung." dedi inlemelerine, bağırışlarına, arzusuna aşinalık kazandığım tını bu sefer bıkkınlığı üstlenerek. "Seni arıyordum."

Hala parmaklarımın himayesinden kurtulamamış karton bardağın beyaz yüzeyine tırnaklarımı sürtme işine devam ettim. "Buldun." şeklinde dudaklarımı yalayan fısıltımsa bardaktan çıkan garip seslerin arasına öylece katıldı.

Beynim, zihnim, bedenim bulunmayı bekliyormuşcasına aniden ördüğü duvarların temiz boyasını yakıcı ziftlerle kirletmeye koyulunca, kokusunun alınmayacağını düşünerek boğazımda biriktirdiğim acı tadı topuklu ayakkabıların üzerine şiddetle kustum. "Sabahtan beri acile getirilen beş hasta -hastam- öldü. Onları kurtaramadım Hanna. Kulağa ne kadar kötü geliyor..."

"Öyle." diyerek onay aldım sadece Hanna'dan. Ütülü önlüğüne zarar vermemeyi umarak bankın kenarına kalçasını kondurdu çok geçmeden. Koyu sıvının elime dökülmesini önemsemeksizin büzüştürdüğüm karton bardağı ileri doğru fırlatıp boyası akmış saçlarımı anne edasıyla okşadı.

Burnumu çektim.

"Aşkım, görevini yaparken hassasiyetinden sıyrılma hususunda anlaştığımızı düşünmüştüm." Saçımda gezinen parmakları yüzüme doğru indi ve nemli yanaklarımı okşadı bu kez. Çeneme uyguladığı baskı ona bakmam için zorluyordu resmen beni. Gözlerim, gözlerine değince hafiften ürperdim çünkü orada kararlı bir kadının imareleri dolanıyordu. "Kocamı böyle güçsüz görmeye dayanamıyorum." Elbette bu güç timsallerini benim hayatıma da iğnelemekle uğraşacaktı. Hadi ama biz evliydik, kim yatağına girdiği adamın bebek misali zırlamasını onaylardı ki?

İ𝖓𝖈𝖔𝖒𝖕𝖊𝖙𝖊𝖓𝖙Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin