''Siz... siz ne yapıyorsunuz?'' dedim, üvey babamla Burkan'ı birbiriyle dövüşerek bulunca. İkisinin de yüzü gözü kan içindeydi. Burkan durmadan öksürüyor. Öksürünce, azından birkaç damla kan geliyordu. Dehşet içinde ben Burkan'a bakarken, üvey babam; ''Küçük fahişe de gelmiş...'' diyerek dikkatimi çekmişti.
''Ona fahişe diyemezsin!'' diye resmen kükreyen Burkan, üvey babamın üstüne adeta atlayıp yüzüne yumruklarını geçirmeye başladı.
''B- burkan. Bırak babamı.'' dedim, kekeleyerek. Kendimden; ona sadece 'baba' dediğim için iğrenerek. O, baba kelimesinin hakkını verecek kişi değildi. O, insan kelimesinin hakkını verecek kişi de değildi...
.
.
2 Gün Sonra...
''Sen kim olduğunu sanıyorsun da, hem babamı dövüp sonra beni öpebilirsin? Arkadaşımsın, sevgilim değil!'' dedim, bir gündür ortalıkta gözükmeyen Burkan'ın göğsüne vurarak. Ona sinirliydim, çünkü beni öpmüştü. Dudaklarımdan!
''Senden hoşlanıyorum.'' dedi, çarpık bir gülüşle.
''Git başkasından hoşlan!'' diye bağırdım. ''İnsan arkadaşından nasıl hoşlanabilir ki!'' diye yine bağırmıştım.
''Beni arkadaş olarak gören sensin. Ben seni küçüklükten beri, arkadaş olarak görmüyordum ki.'' dedi, çarpık gülüşü silindikten; ciddileştikten sonra.
''Biz arkadaşız. Sevgili değil. Sen nasıl düşünürsen düşün, arkadaş olduğumuzu değiştiremezsin.'' dedim, bağırmayı keserek. ''Hem, derdin neydi senin?'' diye ekledim.
''Sadece, çok konuşuyordun ve dudakların çok oynuyordu. Bilirsin, erkekler kendilerini böyle şeylerde kontrol edemezler.'' dedi, ardından dudaklarını yalayıp omuz silkti.
''O zaman, erkekler de kızların dudaklarına odaklanmayı bıraksınlar.'' dedim, dişlerimin arasından.
Biraz süre geçtikten sonra, ''Arkadaş olarak kalalım. Lütfen...'' dedim.
''Sanırım sen benim kalbimi kabullenene kadar, arkadaş olarak kalabiliriz.'' dedi, hafif bir tebessüm ederek.
''Sadece arkadaşız. Söz mü?'' dedim, tek kaşımı kaldırıp.
''Sen kalbimi kabullenene kadar, evet. Sadece arkadaş olacağız.'' dedi, yüzünde hafif ama buruk bir tebessümle.
''Arkadaş olarak kaldığım süre boyunca, bari hislerini belli etmesen?''
''Denerim.'' dedi, gülümsemesi yüzünde genişleyerek.
''Almina, tatlım. Makyajın için geldim. Hemen başlamazsam çekimlere yetiştiremem.'' dedi, Esra Abla içeriye mahçup tavırlarla girerken.
''Zaten, Alperen de gidiyordu. Her neyse, sonra konuşmaya devam ederiz, Alperen. Görüşürüz.'' dedim, Burkan'a imalı şekilde bakarak.
Yanımızda başkaları varken ona, Alperen dememi ve nedenini daha sonra söyleyeceğini istedi. Sanırım, herkese kendini Burkan değil de Alperen olarak tanıttığı için ve geçmişini silmeye çalıştığı içindi.
*
*
Yatakta bir sola bir sağa dönerken bugün olanları düşünüyordum.
Bir dakika, ne?!
Alperen ya da Burkan, bana; beni sevdiğini mi söylemişti?
Ama... ama ben onu arkadaş olarak görüyordum.
Hem bana beni, daha önceden sevmeye başladığını söyledi.
Ne yani, bunca zamandır... bunca zamandır bana yakın davranmasının sebebini ben ağabeylik olarak görüyorken o beni mi seviyormuş?
Ne yapmalıydım?
Ne yapmalıyım?... Yani, onu seviyor muyum? Ya da onu sevebilir miyim?.. Belki de onun sevgisini görmezden gelebilirdim...
Küçükken, babam tarafından fiziksel baskıya uğruyordum. Ama şimdi... psikolojik bir baskıya uğruyor gibi hissediyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH TAMAMLANDI
Fiction générale♠♠♠♠♠♠ Siyah, sadece bir göbek adı mı? ♠♠♠♠♠♠ Babası tarafından kendini bildi bileli hırsızlık yapan Almina sonunda İstanbul'un bir ucundan, diğer ucuna kaçıyor... Almina Çağlar'ın hayatına hoş geldiniz. Kendinizi kitaba bırakın ve olayları seyre d...