Bölüm şarkısı; Yüzyüzeyken Konuşuruz- Son Seslenişim.
Listemdeki parçaların üzerine kalemle çizikler attım ve omzuma sıkıştırdığım telefonu düzeltirken siparişimi yineledim.
"Evet şanzıman kasnağı. Elek ve kayış da istiyorum. Ebatları öncesinde not düşmüştüm zaten, bu kez tam boyut gönderip beni uğraştırmazsanız sevinirim."
Satış elemanın ahizeye çarpan bıkkın soluğunu işitince telefona tip tip bakıp yüzümü buruşturdum.
"Bakın Alaz Hanım, ebatlar standart. Biz tarım marketiz, yedek parça satışı sağlıyoruz. İstediğiniz boyutlarda parçalar satın almak için imalatçı firmayla iletişime geçebilirsiniz."
Genzimden öfkeli bir hırıltı yükseldi. Tarımsal Mekanizasyon dersim için modernize edilmiş bir tarım makinesi tasarlamam gerekiyordu ama beni iki haftadır oyaladıklarından dolayı makinenin yapımına bile başlayamamıştım. Madem temin edemeyeceklerdi, ne diye geçiştirip duruyorlardı ki?
"Firmayla bağlantım olsa çoktan iletişime geçerdim," diye çıkıştım sinirle.
"Akıl almaya ihtiyacım yok, parçalara ihtiyacım var. Ayrıca hatırlatmak isterim ki, siz sadece tarım market değilsiniz. Babamın şirketi adına çalışan bir tarım marketsiniz ve öyle kalmak istiyorsanız üç gün içinde parçalar elimde olmalı."
Bu kez ses çıkarmadığında konuşmanın sonlandığına kanaat getirip telefonu kapattım. Babamı kullanarak birilerini tehdit etmek hoşuma gitmiyordu ama vize haftamda dersler boyumdan aşarken peşlerinden daha fazla koşamayacaktım. Yanaklarımı şişirip ayaklarımı çalışma masamın üzerine uzattım. Daha iki sınava girmiştim ama şimdiden tükenmiş hissediyordum. Bu haftayı bitirene kadar kendimden geçeceğime emindim.
Masadaki kitaplar ve notlarla bakıştığım sırada gözlerim arkadaki hediye kutusuna kaydı. Neredeyse beş gündür aynı yerde duruyordu. Onu vermek için doğru anı bekliyordum ama doğru an olduğunu nasıl anlayacağım hakkında pek fikrim yoktu. Kısacası henüz uygun bir bahane bulamamıştım. Ayaklarımı indirip doğruldum ve kutuyu elime aldım. Ders çalışmama engel olan etmenlerden biri de buydu. Onunla bakışıp durmaktansa sahibine verip kurtulmalıydım.
Koltuktan kalkıp aynanın karşısına geçtim. Üzerimde oversize tişörtüm ve kısa taytım vardı. Dağınık ders topuzum ve dinlendirici gözlüğümle çalışkan ruh halimin hakkını veriyordum.
Hediyeyi bu paspal halimle veremeyeceğimi düşünüp gözlüğümü çıkartırken duraksadım. Belki de tam bu halde vermeliydim. Büyütülecek bir şey değil, al işte der gibi. Evet, böylesi daha doğal ve kolay olurdu. Kutuyu tişörtümün eteğine saklayarak odadan çıktım. Bodruma inmeden önce salona göz gezdirdim. Vefa bugün evdeydi, haliyle babam da evdeydi. Eğer elimdeki kutuyu görür ve ilk kazancımla ona değil de bir başkasına hediye aldığımı öğrenirse çok bozulurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK UYKUSU
Romance"Sana bir teklif sundum," dedim keyifsizce. "Hayatımı açık senet olarak önüne sermedim." Vefa Deniz ellerini pantolonunun ceplerine sokup çitten ayrıldı ve kayıtsızca omuz silkti. "Karar senin. Kabul edersen kalırsın, etmezsen gidersin."