Sabah uyandığımda annem hala yanımda uyuyordu. Bir an gördüğüm rüya tekrar canlandı gözümde ama hemen kendime geldim. Anneme sarıldım ve onu bir anda öpücüklere boğmaya başladım. Annem uyandı ve oda beni gıdıklamaya başladı. Biz kahkahalarla boğuşurken birden odamın kapısı açıldı.
"Ooo günaydın sultanlarım. Demek dün gece bensiz uyudunuz haa? Ben bunu ödetirim sizee!"
Ablam aniden kafama yastık fırlattı ve gülerek odadan çıkıp mutfağa yöneldi.
"Hadi yine iyisiniz, kıyamadım sizi sabah uyandırmaya kahvaltı hazır gelin çabuk."
_____________________________________
Günler birbirini aynı sıkıcılıkla kovalamıştı ve nihayet okulun son haftası gelmişti. Aslında içimde bir burukluk ta yok değil. 4 sene boyunca o kadar çok şey yaşadım ki.. Eminim birçok şeyi özleyeceğim bu yıllarıma dair. Ama öte yandan son senem oldukça zor geçti ve o kadar yoruldum ki bitmesini istiyorum. Üniversite sınavına bile sırf annem ve ablam üzülmesin diye gireceğim ama muhtemelen beklediğim puanları alamayacağımdan bir yere yerleşmek istemeyeceğim.
Okulun kapısından girdim ve direkt kantine yöneldim. Tuğçe ve ben genelde biraz erken gelir burada laflar öyle geçeriz sınıfa.
"Tamda aradığım insan. Nasıl oluyorda her seferinde benden daha erken geliyorsun?"
Tuğçe kantin masalarından birinde oturmuş kitap okuyordu.
"Kızım benim babamla aynı saatte evden çıkmam lazım bilmiyor musun sanki her seferinde aynı soruyu soruyorsun?"
"Of tamam anladık babanın şoförü bırakıyor seni okula. Hem sen ne okuyorsun bakayım nefret edersin kitap okumaktan."
Tuğçe'yi 9.sınıfın ikinci döneminden beri tanırım. Oldukça varlıklı bir ailesi var aslında. Ama özel okuldansa normal bir devlet okulunda okuyor. Çünkü babası bulunduğu konuma çok zor ulaşmış ve çocuklarının hazıra konmasını pek istemiyor. Derslerinde çok başarılıdır hukuk istiyor eminim başaracaktır da ama kitap okumaktan pek haz etmez. Ona saçma gelir ders kitapları dışındaki şeyleri okumak. Dikkatlice okuduğu kitabın sayfalarını hızlıca çevirirken bana yarım ağızla cevap verdi.
"Okan hoca önerdi bu kitabı kızım adam boşa önermez heralde diyip aldım ona bakıyorum."
Okan hoca Tuğçe'nin övüp övüp bitiremediği psikoloji hocamız. Dersleri dinlerken neredeyse ağzının suyu akacak oluyor.
Okan hoca ile ilgili yaşadığım garip olaydan haftalar geçti ve artık o zamanki kafa sarsıntım yüzünden olduğuna eminim. Gerçekten başarılı bir eğitmen ve tek istediği biz genç insanların ileride işlerinde mutlu olması için doğru seçimleri yapması.
"Peki buldun mu kayda değer bir şeyler?"
Çantamı ve montumu çıkartıp masanın üstüne koydum. Tuğçe kitabı kapatıp hevesle yüzüme baktı ve o an çok yanlış bir soru sorduğumu farkettim. Tuğçe anlatmayı çok sever... Her ne olursa...
"İşte insan psikolojisinin derinlikleri...
Biliyor musun aslında hipnoz olmak çok kolay...
O kadar çok deney var ki bu alanda...
Bu kitabı yazan çok ünlü bir psikolog..."Yaklaşık yarım saat kadar anlattı. Bu sırada sınıfa geçtik ve test kitaplarımızı çıkardık. Matematik hocamız geldi ve soru çözümü saatine başladık.
Son hafta olduğu için zaten sınıfta en fazla 10 kişi falandık. Sınava da az bir süre kaldığı için okula gelenler sadece test çözmek için geliyordu.
Ama hepimiz çok sıkıldık ve okulun bahçesine gidip orada hep birlikte geçen 4 senemizi yad ettik. Arada bir okuldan hocalarımız gelip bizlerle ilgili hatırladıkları komik anıları anlattılar. Hiç olmadığımız kadar serbesttik son dönem. Tadını çıkarırcasına sohbet ettik.
Konu döndü dolaştı mezuniyet partisine geldi. Okulda zaten bir kep töreni olacaktı ama aynı zamanda güzel bir otelde bir gece konaklamalı parti düzenlendi. İsteyenin katılabileceği bu partiye henüz karar verememiştim. Herkes başımın etini yiyince kabul ettim ve hemen adımı yazdırdım.
Tuğçe minik bir kelebek gibi sağımda solumda uçuşuyor ve ne giyeceğimizi konuşuyordu. Okul çıkışı AVM ye gidip birşeyler bakmaya karar verdik.
_________________________________
Saatlerce dolaştık ve eve geldiğimde akşam yemeği saatini geçmişti. Kendime hitap eden hiçbir şey bulamamıştım ve ufaktan bir korku basmıştı. Tuğçe kendisine göğüs dekolteli balık model mavi renk bir abiye seçmişti ve üstünde muhteşem durmuştu. E tabi yanında birkaç kararsız olduğu modeli de aldı.
O kadar çok ısrar etti ki bana elbise hediye etmekte artık neredeyse baygınlık geçirecektim. Sevdiğim bir model olmadığını söylediğimde doğru söylediğimi anladığı için bir daha ısrar etmedi. Tekrar alışverişe çıkar bakarız diye anlaşıp evlerimize dağıldık.
"Güzel kızım gerçekten hiç beğenemedin mi yoksa başka şeyleri mi dert ettin bakalım?"
Annem kuruyan bulaşıkları kaldırırken bir yandan benimle sohbet etmeye çalışıyordu.
"Ah annem ya gerçekten güzel birşey bulamadım ki."
Aslında biraz da maddi olarak çok yüklenmek istemedim. Evet güzel şeyler vardı ama hiçbiri o fiyatı etmezdi. İçime sinmezdi ki..
"Tamam yavrum ama az kalmış bak yarın Tuğçe ile gittiğinde kendine göre güzel birşey al kızım."
Bulaşıkları yerleştirmiş çekmeceden bir siyah kutu çıkarmıştı.
Yanıma oturdu ve kutuyu açtı. İçinde çok miktarda para vardı.
Ellerimi tuttu ve saçımı kulağımın arkasına aldı.
"Biliyorum güzel kızım biliyorum... Seninde ablanın da bu zor günlerimizde ihtiyaçlarınızı görmezden geldiğinizi biliyorum. Evet kolay zamanlar değildi ama bu para zaten senin mezuniyetin için kenarı koyduğumuz paraydı. Partiye istediğin kıyafeti alıp gideceksin bu insanın ömründe bir kez oluyor."
"Ama anne burada çok daha fazlası var sen al bunu ev için kullan."
Boğazı düğümlenerek söyledi ilk cümlesini. Gözünden akan bir damla yaşı silip hızlıca toparlanıp devam etti annem;
"Kızım bu parayı baban ve ben bu gün için biriktirmiştik. Birlikte vermek nasip olmadı o yüzden söz etmeden al bu parayı mezuniyetin için harca."
Ablamın mezuniyetinde de hiçbir şeyini eksik etmemişlerdi ve lisenin en güzel kızı olmuştu. Babam ve annemin tüm dünyası bizlerdik. İkisi de yetimhanede büyümüş, hiç tanıdığı olmayan insanlardı. ikiside aynı yaştaydı. 18lerine girer girmez evlenmişlerdi. Onları bir gün bile kavga ederken görmedim. hep mutlu insanlardı ve bize hep iyiliği aşılamaya çalışmışlardı.
Babam... Keşke oda mezuniyetimi görebilseydi...
Anneme sıkıca sarıldım ve gözyaşlarımız birbirimizin sırtına damlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRAL KRALİÇE
Ficción General''Babam öldüğünde henüz 17 yaşımdaydım. O zamanlar bunu atlatmak çok zordu.Ama sen bana bunca acıyı boşuna yaşadığımı mı söylüyorsun? Demek sadece bir cümle ile astral seyehate çıkıp onunla tekrar karşılaşma şansım vardı. Dahası onun orada kurduğu b...