"Bize ne yapıyorsun?" Koluma sapladigı şırınganin acısı ile zorlukla aralandı gözlerim.
"Sadece vitamin delikanlı..." dedi kadın sakince.
Lucy
Baştan başa koyu mor renklerle kaplı bir odada açtım gözümü. Kaçırıldığımizdan beri tek lokma yememistim ama aç hissetmiyordum. Bu garipti.
Kaçırılmıştık, hapsediliyorduk ve benim düşünebildigim tek şey yeniden Natsu'yla beraber olmaktı bu da garipti.
Dün geceden dolayı hala biraz canım yanıyordu. Natsu nazikti, hassastı ama sanırım bir süre daha canım yanacaktı.
Başımı çevirip yüzünü inceledim. İfadesi yorgun, endişeli değildi. Huzurla uyuyordu. O uyanana kadar yıldız ruhlarim ile iletişime gecmeye çalışmalıydim. İzlendiğim hissinden kurtulamıyordum. Ya yıldız ruhlarim ile ilestisime geçtiğimi farkedip buna da engel olursa...
Gözlerimi sıkıca kapattım. "Lütfen beni duyun, lütfen beni bulun. En azından biriniz.." diye geçirdim içimden.
"Lucy..." "Prenses..." "Lucy sama..."
Virgonun sesi belirginleşti. Onları duyabiliyordum.
"Yaşadığınız durumun farkındayız prenses. Ne yapabiliriz bulmaya çalışıyoruz. Sahip olduğunuz hiç bir anahtar doğurganlıkla ilişkili değil. Loki abim sizin için Pisces ile konuşacak. Zodiacin doğurganlık kapısı Piscestir. Lütfen korkmayın. Ve bundan Natsuya bile bahsetmeyin. Sizi gözetlemiyor ama dinliyor. Planınızı biliyor."
Ses yavaşça kayboldu. Biliyordum, onlarla aramdaki dostluğun ve bağın yalnızca altın anahtarlardan ibaret olmadığını biliyordum.
Gray
Sabahın erken saatleriydi. Loncaya gittim. Saatlerce bekledim ama Erza gelmedi.
Dün konuştuklarımiz beni de korkutmaya başlamıştı. Yeniden kontrol etmek için Lucy'nin evine gittim. Belki de geri dönmüşlerdi ve korkacak bir şey yoktu.
Eve girdiğimde salonun ortasında elinde kılıcı ile bekleyen Erza'yi gördum. Yorgun gözleri her şeyi açıklıyordu. Gece boyunca uyumamışti. Onları beklemişti ve onlar dönmemişti.
Başını kaldırıp boş gözlerle suratıma baktı. Sonra sol elini havaya kaldırdı. Konuşmaya gerek görmüyordu. Elinde Lucy'nin anahtar kesesi vardı.
"Nerede buldun?"
"Balıkçılar bulmuş. Nehire düşmüş."
"Nasıl?" Aklımda korkunç senaryolar dolanmaya başlamıştı. Nehire düştüler, sürüklendiler, bir yerde yaralı olarak bulunmayı bekliyorlar...
"Lucy nehre atmış. Görenler var. Gece geç saatlerde evden birlikte çıkmışlar. El ele nehrin kenarında yürümüşler. Sonra Lucy anahtarlarını nehre atmış. Magnolia'dan ayrılmışlar."
"İyi de neden? Niye?" Panikle ağzımdan sorular çıkıyordu. Aslında rahatlamıştım. İyi olmalılardı.
"Sanırım haklıydın Gray. Gittiler. Büyüye dair geride birakabilecekleri her şeyi bırakıp gittiler. Happy'i, Fairy Tail'i anahtarları.. bizi..." Dedi kırılmıştı. Ağlamaklıydı. Erza'yi daha önce ağlarken gördüm mu inanın bilmiyorum. O bizim kızıl sövalyemiz, onu aglatacak bir şey olamazdı.
"Güvende olmalılar." Dedim teselli etmeyi , süslü cümleler kurmayı beceremem.
"Muhtemelen... Artık birbirlerine sahipler ve bize ihtiyaçları yok. Hepsi bu."
"Bir süre kafa dinleyecekler ve geri dönecekler Erza." Böyle olmalıydı. Natsu koskoca bir sene boyunca Lucy'i bile ardında bırakıp gidebilmişti sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara (Nalu Smut)
FanfikceLucy'in bir görev esnasında aldığı yara, büyük dertlere yol açacaktır. Çünkü bu aslında bir yara değil büyü çemberidir. Tamamen sahip amacli smut hikayedir.😈 bold romance, yetişkin içerik!!!!! 🔞