"Nasıl yani?"
Sıddık ile haftada bir kez görüşebildiğimiz için tüm hafta özetini bir güne sığdırabiliyorduk.
Çok garip...
Lisede asla yanyana gelemeyen biz, şimdi birbirimizden ayrılmıyorduk. Hayatım boyunca toplasanız bu kadar fazla konuşamayacak ben Sıddık'a gün içerisinde neler yaptığımı anlatıyordum. O da bana anlatıyordu tabi. En sevdiğim kısım da buydu. Konuşurken benim kadar sakin oturmuyordu. Elini çok fazla hareket ettiriyordu mesela. Bazen sandalyesi kayıyordu, ayağa kalkacak gibi olduğundan... Sandalyesini düzeltirken montunu düşürüyordu.
Şimdi ise tüm hafta içersindeki önemli sayılacak konuları konuşmuş, boş yapıyorduk.
Sıddık, insanları izlemeyi çok severdi. Ben garsonluk yaptığım lokantada onun için insanları gözlemliyor ardından bugün için bir sürü konuşulacak konu çıkarmış oluyordum.
"Sonra hem urfa kebap hem de lahmacun yedi. En son tatlıdan sonra kustu." dediğimde ikimizde gülmeye başladık.
"Ama öyle böyle bir kusma değil. Bir kustu masalar yerler her yer battı." dedim anlattığım iğrençlikten sonra Sıddık'ın gülmesi kesildi. Yüzünü ekşitip "İğrenç. Tamam ayrıntı verme bari." dese de "Yediği kebap parçalarını gördüm." dedim.
Sıddık sinirle açtığı gözleriyle bana bakarken "Ay şimdi ben çıkartacağım yediklerimi. Sus!" dedi.
Yavaş yavaş gülmem durgunlaşırken onu izlemeye başladım. Önündeki pasta diliminden bir çatal alırken saçları önüne döküldü. Uzun saçları buradan yumuşacık gözüküyordu, tane tane kafasını nereye çevirirse oraya hızla dökülüyordu. Benim saçlarım sert ve kısaydı. Sabah nasıl şekil verirsem öyle de kalırdı.
Çatalındaki pastayı yedi. Pembe küçük dudaklarına bulaşan pastayı diliyle temizlerken yutkundum. Çok çok uzun zamandır o dudakların tadını merak ediyordum. Islaklığını, dudaklarımın arasındaki... her neyse.
Başımı sağa sola sallayıp yayıldığım sandelyemde düzgünce oturdum.
Sıddık çatalı tabağının kenarına koydu. "Ben bir şey anlatmayı unuttum." dediğinde çayımdan bir yudum aldım. "Heh! Söyle." civcivim benim. Sen konuş ben dinlemez miyim? Ağzını yüzünü yediğim, söyle.
"Bir kız var..." Sonrasını duyamadım zaten.
Sağ kulağımdan şiddetli ve ani bir çınlama girmişti. Elimle kulağımı tutarken Sıddık konuşmaya devam ediyordu.
"Hoşlanıp hoşlanmadığımı anlayamıyorum ama sürekli yan yanayız. Çoğu konferansta denk geliyoruz."
Kendimi toparlamam lazımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİNCİ'NİN OĞLU -GAY | TAMAMLANDI
Dla nastolatkówKemal: Almancadan 100 almışsın Sıddık: ?? Sıddık: Sorun mu var keMAL Kemal: Evet sorun var Ebu sıddık Kemal: Babandan alıyorsun soruları tüm derslerden geçiyorsun Kemal: Hak mı adalet mi lan bu