Bugün şans onlardan yanaydı. Güzel,güneşli bir gündü, en fazla iki üç küçük bulut gökyüzünü örtmeye çalışıyordu. Rüzgar yoktu, yağmur yoktu. Yağmurun Busan'la bir olduğu yılın bu zamanı için çok alışılmadık bir durumdu.
Sıkı karantina önlemleri nedeniyle, fanlar ve idoller arasında iki metre mesafe bırakılması gerekiyordu. Jimin arkalarında büyük bir kalabalık görmeyi bekliyordu ama kapıda en fazla elli kişinin içeri alınacağını yazan bir kağıt görmüştü. Şanslarına, Jimin ve Jungkook sona kalanlar arasında değillerdi.
Sesinde katı bir tonla "Sıra sende.Biletini göster."dedi siyah takım elbiseli bir adam, kapının önündeki sarışın erkeğe bakarken.
"En fazla üç kişi girebilir."
Jimin'in biletini görünce tekrarladı ve başını salladı. Aynı süreçten geçen Jungkook, Jimin'in arkasından başka bir kızla birlikte yürümüştü.
Üçünü tanıdık, neşeli bir ses "Gelmişsiniz" diye selamladı ve bu onlara genişçe gülümseyen Hoseok'tan başkası değildi.
Jimin gözyaşlarını tutmak için gerçekten çok çabalıyordu çünkü, sonunda idollerini şahsen görme şansı bulmuştu.
Jungkook'un büyük,ceylan gözleri ise masanın etrafında geziniyordu, ta ki siyah ceketli ve pembe süveterli bir erkeğe gelinceye kadar.
Jimin, "Aman Tanrım, siz gerçeksiniz." diye fısıldadı. Hoseok'un önünde durdu ve yepyeni albümlerini onun önüne koydu.
"Etimizle ve kemiğimizle sanırım." Hoseok güldü ve bir sonraki kişiye bırakmadan önce albümü imzaladı. "Bu arada, gerçek hayatta çok daha yakışıklı görünüyorsun." dediğinde Jimin hafifçe kızarmıştı ve en büyük crushı ve biasına geçmeden önce Hoseok'a teşekkür etti.
Yoongi ona birkaç saniye bakarken, Jimin'in yanakları daha da kızarmıştı.Yoongi sandalyesine yaslandı ve ona gülümsedi. Hoseok büyük sarı bir çantayı çıkarıp Jungkook'a vermeden önce masasının altını aradı. Jungkook'un kafası karışmıştı ama içinde ne olduğunu anlayınca kıkırdamaya başladı.
"Sana bunları alacağımı söylemiştim, değil mi?" diye sorarken Hoseok da kıkırdıyordu. Jungkook başını salladı ve yüzünü çantanın arkasına saklayarak sevimliliği karşısında Hoseok'un nefesinin kesilmesine neden oldu.
"Pekala, nasılsın Jimin? Muhteşem göründüğünü söylemeliyim.Hayatım boyunca senden daha tatlı bir adam gördüğümü sanmıyorum." dedi Yoongi. Jimin konuşmak için ağzını açmıştı ama albümünü alıp Taehyung'a gitmeden önce bir şey söyleyemeden tekrar kapattı.
"Cidden şimdi burada flört mü edeceksin?" Hoseok gülerek söylemişti.
"Sadece dürüst davranıyorum." dedi Yoongi.Jimin ona bir saniye baktığında bile, ruhunun en derinlerine bakan kahverengi küreler arasında kaybolmuştu. Jungkook'un grup sohbetinde her şeyi anlatması duruma hiç yardımcı olmuyordu. Jimin'in utandığını söylemek hafif kalırdı.
"Hey Jimin, merak ediyordum, Namjoon nerede?" Hoseok aniden sorduğunda Jimin iç çekti.
"Korkarım bugün gelemeyecek, şu anda bu yılı geçmek için gerekli olan çok önemli bir sınava giriyor"
"Ah, bu berbat. Sonunda onunla tanışmayı umuyordum. Bugün için çok mutluydu. Tarihi değiştirme şansı yok muydu?" diye sordu Taehyung. Jimin başını iki yana salladı ve iç çekti çünkü Namjoon gerçekten de bu gün hakkında herkes gibi çok heyecanlıydı. Belki heyecanı daha da fazlaydı .
Normal bir insan, idolü tarafından görmezden gelinirse genellikle sinirlenirdi ama Jimin, Taehyung'u tamamen anlıyordu. Gözlerini şu anda Yoongi ile konuşan belirli bir kişiden alamıyordu, bu yüzden Taehyung'un yanından geçip Seokjin'in önünde durdu.
YOU ARE READING
FANBOY {NAMJİN}
Teen FictionNamjoon Seokjin'in en büyük Fanboyuydu. İnstagram au Namjin Yoonmin Taekook